Psike (Psykhe) ve Eros (Cupido)

MS 2. yy. Latin yazar Apuleius’un eserinde anlatılmış (bu eserde Aphrodite- Venüs, Eros ise Cupido ) olarak geçer.

Ben deyim yüz binlerce sen de binlerce ama illaki yüzlerce yıl önce eşsiz bir ülkede birbirinden güzel üç kızı olan bir kral ve kraliçe yaşarmış. 

Bu kızların üçü de çok güzelmiş. Ama en küçükleri Psike’nin güzelliği dillere destanmış. Hatta bazı insanlar onun güzellik tanrıçası (Aphrodite) Afrodit’ten bile güzel olduğunu iddia edip “Aman aman Afrodit görmesin, kıskanır da maazallah Psike’ye bir şey yapar.” diye ortaya nifak sokarlarmış.

Psike nihayetinde ölümlüymüş. Güzelliğinin ünü yayıldıkça dünyanın dört bir tarafından insanlar akın akın Psike’yi görmeye gelmeye başlamış. Ziyaretçiler elleri boş gelecek değil ya, Psike’ye birbirinden güzel sunular getiriyorlarmış.

Ölümsüzler de Psike’nin güzelliğini birbirlerine anlatmaya başlayınca Afrodit’in kulağına gitmiş tüm söylenenler. Aslında hak da vermiş söylenenlere. O da şimdiye kadar bu kadar güzelini görmemiş. Ama nihayetinde o bir ölümlü ve bana gelmesi gereken hediyeler ona gidiyor, benim tapınağımın ziyaretçileri de iyice azaldı. Bu kız biraz fazla oluyor artık, halkım bana yüz çeviriyor diye düşünüp hemen bir plan yapmış. 

Planını oğlu Aşk Tanrısı Eros’a açıklamış; “Hadi bakalım göster gücünü Eros, şu Psike’nin kalbine öyle bir ok sapla ki dünyanın en çirkin insanına aşık olsun, ben de ondan temelli kurtulayım. Biz ilahlarla bir ölümlü eş tutulabilir mi görsünler bakalım.” demiş.

Afrodit’in gözünü kin bürüdüğü için oğlunun da Psike’ye aşık olabileceği hiç aklına gelmemiş. Eros da “Nasıl oluyor da bir ölümlü bize kafa tutabiliyor? Şimdi ona dünyanın kaç bucak olduğunu gösteririm.” deyip almış okunu ve yayını tanrılar dağından yeryüzüne inmiş. 

Eros, Psike’yi sarayın bahçesinde bulmuş. Yayını çekmiş, okunu tam fırlatacağı sırada kızın ay parçası yüzünü görmüş, eli titremiş, hemen oracıkta Psike’ye aşık olmuş. Afrodit’e de bir şey diyememiş. Afrodit de oğlu Eros’a güvendiği için o da bir şey sormamış. 

Gel zaman git zaman Psike’nin ablaları evlenmiş. Herkes Psike’nin güzelliğini övse de kimse onunla evlenmeye yanaşmıyormuş. Psike’de kimseye aşık olamıyormuş. 

Kral ve kraliçe bu durumdan endişelenip dertlerini tanrıya anlatıp rahiplerinden akıl almak için Apollo Tapınağı’na gitmişler.

Rahipler, kuyuya keçi atmışlar, gece istihareye yatmışlar ve sonunda bir karara varmışlar.

Kral ve kraliçeye “Psike’ye karalar giydirin, dağın tepesine götürüp bırakın. Kocası olacak kişi kızınızı geceleri ziyaret edecek.” demişler.

Bu haberi alan kral ve kraliçenin yanında saray halkı hatta tüm ülke yasa bürünüp Ahh vah etmişler. Ama nafile tanrı böyle istedi diyerek rahiplerin dediğini harfiyen uygulamaya karar vermişler. Kızlarını alıp onu dağın tepesine bırakmışlar. Arkalarına bakmaya cesaret edemeden ağlaya ağlaya saraya dönmüşler. 

Psike de anne babası üzülmesin diye, içi içini yese de  hiç ses etmeden kaderine boyun eğmiş. Dağın tepesine gece olunca rüzgar Zephyros inmiş. Korkudan ağlayan Psike’yi havaya kaldırıp onu çayır çimene indirmiş. Burada içine bir rehavet çöken Psike uyuyakalmış. 

Psike, gün doğarken altın sütunlu, gümüş duvarlı eşsiz bir sarayın kapısında gözlerini açmış. Etrafa bakınırken bir ses “Korkma, içeri gir. Bu saray senin. Ne istersen yapacak uşakların emrinde. ”demiş. Psike saraya girmiş, yıkanmış, güzelce giyinip en güzel yemekleri yemiş. Akşam olmuş, yatağa gidip kocasını beklemeye başlamış. Bir süre sonra kocası gelip kulağına güzel sözler fısıldamış. Böylece günler geceler böyle geçiyormuş. Kocası görünmüyormuş ama Psike’ye korkunç bir yaratık gibi de gelmemiş. Gündüzleri yalnız kalan Psike’nin yanına gece kocası sessizce geliyormuş. İkisi de çok mutlu, mesut yaşıyorlarmış. 

Bir gece kocası, “Kardeşlerin dağı tırmanıyorlar, seni görmeye gelecekler. Onlara ne istiyorlarsa ver, ama dediklerini yapma sakın! yoksa ayrılırız, mutsuz oluruz.” demiş. Psike de kocasına söz vermiş. 

Ablaları gelmişler, yemiş içmişler. Psike’nin sarayını, rahatını biraz da kıskanarak geri dönmüşler. Sonra başka bir gün ablalar yine gelmiş. Güzel ezgiler eşliğinde eşsiz yiyecekler sunan Psike’ye ablaları “Senin kocan bir yılan. Seni sokacak, bak sana bir mum ve bıçak getirdik. Gece kocan uyurken mumu yak, sonra onu bıçakla. Yoksa o seni bir gün sokacak.” diyerek kızın içine kurt düşürüp gitmek için hazırlanmışlar. Ablalarının avuçlarını altınlarla, değerli taşlarla dolduran Psike, rüzgar Zephyros’u çağırıp onları evlerine yollamış. 

Kocası, ablalarını dinleme diye uyarsa da Psike’nin içine bir kurt düşmüş. En azından kocasının yüzünü görmek istemiş. Gece olunca mumu yakmış. Psike karşısında Eros’u, dünyanın en yakışıklı erkeğini görünce eli titreyerek mumdan bir damlayı kocasının omzuna düşürmüş.

Kocası Eros, uyanıp yataktan kalıp giderken bir ses “Güvenin olmadığı yerde aşk da olmaz.” demiş.

Psike hemen kocasının arkasından çıkıp onu günler gecelerce aramış ama nafile, onu bulamamış. Sürekli “Ne yaptım ben, kocam Aşk Tanrısı Eros’muş. Neden ablalarımı dinledim, yuvamı bozdum? Ah akılsız kafam.”diye günlerce hem dövünmüş hem kocasını aramış. 

Düşünüp taşınmış sonunda ömrümün sonuna kadar da olsa Eros’u arayacağım, onu mutlaka bulup kendimi affettireceğim diyerek ertesi gün yollara düşmüş.

Böylece Psike dünyayı dolaşmaya başlamış. Günler, aylar geçmiş ama hiç kimse Eros’un yerini bulamamış. Ama Psike kocasını bulmaya kararlı olduğu için son çare ilahlara başvurmaya karar vermiş. Onlar oturdukları dağın tepesinden görünmeyeni görür, duyulmayanı duyar, bilinmeyeni bilirlermiş. O yüzden Psike, Eros’u sormak için dağa tırmanmış. Ama ilahlar lâl olmuş. Hiçbiri Psike’ye Eros’un yerini söylememiş. Çünkü hepsi Afrodit’in hışmından korkuyorlarmış. 

Bunu anlayan Psike doğrudan ne olursa olsun ister canımı alsın ama Eros’u yerini söylesin diye Afrodit’in yanına gitmiş.

Psike’yi karşısında gören Afrodit öyle büyük bir kahkaha atmış ki dağlar sarsılmış.  Afrodit Psike’ye “Git kendine yeni koca bul. Eros’un dünyanın en yakışıklı erkeğinin kıymetini bilemedin. Oğlumun omzunu yaktın, hasta evde yatıyor, seninle konuşamaz.” diyerek alay etmiş. Aslında oğlu Eros’u karanlık odaya hapsetmiş.

Psike “ Lütfen yüce tanrıçam izin verin! Sizin yanınızda çalışayım, sizin sevginizi kazanmak bana yeter.” demiş ve nasıl olsa kocamı birkaç gün içinde bulur, özür dilerim. O da beni affeder, evimize döneriz, diye düşünmüş.

O yüzden Afrodit’e onu hizmetine alsın diye yalvarmış. Afrodit sonunda “Tamam tamam, göreceğiz.” demiş ama o da nasıl olsa birkaç gün sonra vazgeçer, kocasını almadan gider buralardan diye düşünmüş.

Ertesi gün, Afrodite, “Sana vereceğim bazı işleri yaparsan kocanı belki görebilirsin.”  diye dalga geçmiş. Psike hemen “Tamam tamam ne isterseniz yapacağım, çok teşekkür ederim, Tanrıçam.” demiş.

O sırada Afrodite koca bir yığın arpa ve buğdayı önüne döküp karıştırmış ve “Hadi bakalım akşam olmadan bunları birbirinden ayır bakalım.”demiş ve görünmez olmuş.

Psike, umutsuzluk içinde ne yapsam, nasıl yapsam, akşama kadar bu kadar tahıl nasıl birbirinden ayrılır ki diye düşünürken ayaklarının dibinden bir ses duymuş. Eğilip bakınca konuşanın bir karınca olduğunu görmüş. Karınca Psike’ye, “Üzülme güzel kız, ben arkadaşlarımı çağırıp akşama kadar arpa ve buğdayı birbirinden ayırırız. Sen hiç merak etme.”demiş.

Akşam olmadan ortaya çıkan Afrodit, arpa ve buğdayın ayrıldığını görünce şaşırmış. Bak sen şuna nasıl yaptı ki? Ama şimdi istediğimi nasıl olsa yapamaz çeker gider diye düşünmüş ve elindeki kuru bir ekmek parçasını Psike’ye vermiş. “Al bunu, yat uyu.”demiş. Çünkü o ekmeği yeyip uyuyan güzelliğini kaybedermiş. 

Ertesi gün olmuş ama yine aynı güzellikle Psike’yi karşısında görünce iyice canı sıkılmış ve “Git şu ırmağın kıyısına oradan geçen tüm altın postlu koyunların tüylerini akşama kadar topla getir.” demiş. 

Irmak kıyısında artık bu kadarı da fazla neden böyle yapıyor, ne vicdansız bu Afrodit diye ağlayan Psike’nin yanına koyunlardan biri yaklaşmış. Koyun Psike’ye ,”Üzülme güzel kız, ben şimdi arkadaşlarımı çağırırım. Sen şuraya iki tel çek, biz tellerin arasından geçeriz. Sende tellere takılan tüyleri toplarsın.” demiş. Böylece Psike, akşama doğru tellere takılan altın tüyleri toplayıp Afrodit’e götürmüş.

Psike, daha sonra çağlayandan karga yardımıyla Afrodit’in istediği suyu da getirmiş. Bir türlü Afrodit’in isteği bitmiyormuş. Ama bu sırada Eros sakinleşmiş, karısını özlemiş. Annesinin kapattığı odadan kaçıp Psike’yi aramaya başlamış.

Birbirlerini ararlarken Psike ve Eros  bir köşede karşılaşmışlar. Yüce Zeus’un karşısına geçip evlenmek istediklerini söylemişler.

Zaten tüm olup biteni gören ve aşklarına tanık olan Zeus onları evlendirip Psike’yi ölümsüz kılmış.

Psike ölümsüz olunca Afrodit, ona bir şey yapamayacağını anlayıp kenara çekilmiş.

O günden sonra Eros (Aşk) ve Psike (Ruh) kolkola dolaşmaya başlamış ve Psikoloji doğmuş. 

Kaynakça;

Hamilton, E., Mitologya, çev. Tamer, Ü., Varlık Yay.,İstanbul, 1992.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top