Coğrafya;
Araştırmalara göre Anadolu’nun yerli halkı kabul edilen Karyalılar, uygarlık düzeyine ulaşan uluslarındandır.
Karyalılar ve Karya Ülkesi hakkında özellikle yaşadığı coğrafya, kökenleri, kültürleri, dilleri, dinleri vb. çok sayıda görüşle karşılaşılmıştır. Farklı görüşlerin nedeni genellikle değişik zaman dilimlerinde farklı kişiler tarafından kaleme alınan bilgilerden kaynaklanmaktadır.
Ancak son yıllarda yapılan kazı çalışmalarında ele geçen buluntu ve belgelerle bu görüşler karşılaştırılarak bir sonuca ulaşılmaya çalışılmaktadır.
Görüşlerden bazıları;
Son dönemlerdeki araştırmalar, özellikle Latmos Dağı’nın (Beşparmak Dağları) batı etekleri, Karya ve İyonya sınırında yer alan Herakleia’daki duvar resimleri, bölge tarihini MÖ 8 bin yıllarına götürmektedir. Yapılan çok sayıda kazı ve araştırmalarla ortaya çıkarılan kalıntılar da bu bilgileri doğrulamaktadır.
—Tarihi belgelere göre, Sümerliler MÖ 3000’lerde Batı Anadolu’da yaşayan halkları “deniz kıyısında, güneşin bahçesinde yaşayanlar” olarak tanımlarken, antik Mısırlılar Egelilere “denizin yüreğinde yaşayan insanlar” demişlerdir.
—-Karia adının kökeni tam olarak bilinemese de Kar adlı bir kavimden geldiği varsayılmaktadır. MÖ 2000 yılının ikinci yarısında Hitit ve Mısır metinlerinde rastlanılan Karşika veya Karakişa MÖ 1000 yılında da Pers kaynaklarında da Karka olarak bahsedilen kişilerin Karialılar olduğu düşünülmektedir.
—MÖ 2000 yıllarına tarihlenen yazılı kaynaklarda birkaç kez adı geçen Karialıların, Hitit istilaları karşısında Anadolu halklarını destekledikleri ancak daha sonra Mısırlılar karşısında da Hititlerin yanında yer aldıkları belirlenmiştir. Kıyı kentlerinde yapılan kazılarda özellikle Phrygia ve Likya’da MÖ 8. yy. MÖ 7. yy. ve MÖ 6. yy. öncesi, Hitit dönemine ait seramikler bulunmaz iken Karya topraklarında bulunması ise oldukça ilginçtir.
—Bazı kaynaklarda da MÖ 2000’li yıllarda Kykladik denizcilerin torunları olan Karyalıların Lelegler, Pelasglar gibi Anadolu halklarından olduğu araştırmalarda sıklıkla vurgulanır.
MÖ 2000-1400 ve 1300 yılarına ait Miletos ve İasos hariç Karya kenti Halikarnassos’da (Balbura- Balboura)Burdur- Altınyayla- Karaçura ve Muğla-Yatağan (Stratonikeia’da ) Miken seramiklerinin bulunması da ayrıca önemlidir.
—Leleglerin önce Karyalı Altes önderliğinde Troia’nın güneyinde (Tuzla Çayı) Satnioeis Nehri kıyısındaki (Bodrum-Konacık) Pedasos kentinde oturdukları ve Troia savaşından sonra geçtikleri yerlerde iz bırakarak güneye inip Halikarnassos çevresine yerleştiklerinden de bahsedilir.
—Hem denizde hem de karada savaşmaya her an hazır Karialıların ünü yüzyıllarca tüm bölgede sürmüştür. Karyalıların adı Akdeniz’de geçtikleri yerleri talan ederek MÖ 1200- MÖ 1100- MÖ 750 Geç Tunç Çağı’nın güçlü imparatorluklarının çöküşüne katkıda bulunan efsanevi Deniz Kavimleri arasında da anılmaktadır.
— MÖ 8. yy. Homeros da, Karialıların Yunanlara karşı Troia kentini savunmaya gelen halklardan biri olduğundan bahseder ve “savaşmaya bir kız gibi altınlarla süslü geldiler” diyerekKaria askerlerinin zenginliğini vurgular. Yine Homeros’a göre, Karlarla Lelegler birbirinden farklı kavimlerdi. Ayrıca Leleglerin, Karyalılardan çok daha sonra adalardan karşıya yani Anadolu’ya geçtiklerini söyler ve Yunan dili, kültürü yanında ikinci bir dil ve kültürü de bölgeye yaydıklarına dikkat çeker.
—-Antik Çağ’ın en büyük tarihçisi, dokuz ciltlik Historia adlı eseriyle tarihin babası olarak ünlenen Halikarnaslı MÖ 5. yy. Herodot, en çok bilinen Karyalılardandır. Yaşadığı dönemde ülke kültürü ile geleneklerini iyi bilen Heredot, MÖ 2000’li yılların başından itibaren Güneybatı Anadolu’da varlıkları bilinenLeleglerin Karyalıların atası olduğunu iddia ederek efsanevi kurucu kralları Kar önderliğinde bölgeye geldiklerini söyler. Ayrıca Karyalıların Anadolu’nun yerli halklarından olduklarını da vurgular. Ancak zamanla Leleglerin Karyalılar ile bir şekilde birbirlerinden ayrıldıklarını da belirtir.
—Bütün bu savaşçı ve öncü kimliklerine rağmen MÖ 63 Strabon, Karyalılardan bahsederken “Frigya, Lidya ve komşularıyla iyi geçinen, barışsever bir kavimdir” demektedir.
—Deniz kıyısındaki güneşin bahçesinde yaşayan, denizden gelen tunçtan adamlar olarak da bahsedilen Karyalılar, Miletos- Kaunos kıyı boyu, Maiandros Vadisi uç bölgelerinden Afrodisias’a kadar uzanan bölgede yaşamışlardır. Karyalıların doğuya ve güneye vergi ödeyerek buradaki krallıklarla güneybatı Anadolu’da yaşayan önemli halklardandı. Karyalılar, karadan Lidya, Frigya ve Likyalılarla kıyıdan da Dor kökenli Grekler ve İonlarla komşu olduklarına dair bilgiler de bulunmuştur.
—Tarihçi MÖ 400 Ephoros ise, Likyalılarla bir süre yan yana yaşayan Karların Sapredon ile birlikte Girit’ten geldiklerini vurgularken Sapredon’un kardeşiyle beraber Minos tarafından Girit’ten kovulduğunu Miletos’a gelerek burayı işgal edip ülke topraklarına yayıldıklarını söyler.
-—Karya’nın güneydoğu Likya ile olan sınırı belirgin değildi. Ama MS 17 Livius; Telmessos Körfezi’nin bir yanının Karya’ya, öteki yanının da Likya’ya ait olduğunu belirtir. Çünkü ilk zamanlar burası yarı bağımsız ama Likyalı görünen Hititçe- Kuvalapaşşa, Likçe- Telebehi, Yunanca- Telmessos -Fethiye’nin MÖ 4. yy.’dan itibaren sınır olduğuna dikkat çeker.
—Kuzeybatı uç kesim sınırı önceden beri Maiandros’du. Latmos Körfezi ve çevresi de Karya sınırları içindeydi ama zamanla bu bölge Priene, Myus ve Miletos gibi İyon kentleri arasında paylaşılmıştır. Yani bu üç kent zamanla İyon kenti olmalarına karşın Karya bölgesinde yer alıyorlardı.
Tüm bu görüşler ışığında, Karya lokasyonun tarifleri;
1-Muğla, Aydın ve Denizli- antik Frigya, Likya, Lidya, İyonya- ile çevrili Karia, Lydia ve (Yun. Kos) Sonia’nın güneyinde Küçük Asya’nın batı sahilindedir. İonia’nın batısında uzun, dar sahil boyunca bölümlenmiş yarımadalar ve çok sayıda ada ile uzanan bir ülkedir.
2-Karya’nın kara topraklarının sınırı- kuzeyinde Maiandros -Büyük Menderes Irmağı, Mesogis- Cevizli Dağ, kuzeydoğusunda Salbakos- Babadağ, güneyinde Köyceğiz Gölü ile Muğla’nın tamamına yakını, güney, batı, güneybatısında tümüyle Ege Denizi ile Aydın Dağları, doğusunda Kızılhisar- Acıpayam Ovası, İndos- Dalaman Çayı, girintili çıkıntılı kıyalar, yakınındaki adalar- çizilmektedir.
3- Karia’nın batısının zirvesi olan engebeli (Beşparmak )Latmos dağlarının doğusu (Çine Çayı) Marsyas Nehri’ne uzanan ormanlar, Marsyas Nehri doğusunda (Akçay) Harpasos Nehri vadisine kadar 2. yüksek plato onun da doğusunda 3. yüksek plato vardı.
4- Karia’nın kuzeyinde (Büyük Menderes Nehri) Maiandros’un geniş, düz ve yoğun olarak tarım vadisi, Miletos ve Ephesos ve sahil boyunca İyonya, iç kısmı Persler gelene kadar Sardeis’den yönetilen bağımsız Lydia Krallığı, doğuda sarp dağ sırları bölgeyi Lykia’dan ayırmaktaydı.
5-MÖ 1. yy. MS 1. yy. Strabon’a ise ;(Strabon 14, 1, [C651]). Frigya ve Karya sınırı -Aydın Buharkent- Karura’dan geçmekte, Kibyra-Kabalis -Burdur Gölhisar yöresi ve Denizli Kale ( Tabae), Denzili -Hisar Köyü ( Attoudda) Denizli -Tavas -Medet Köyü (Apollonia) Aydın (Salbacae), Aydın -Geyre (Afrodisias), Muğla-Vakıf (Herakleia), Yorga (Kidrama) Karya’nın en doğu ucundaki yerleşim yerleriydi.
A-Karya, Lykia’nın Kibyra’dan Rhodos Peraiası’na uzanan Toroslar’ın dağlık omurgasından ayrılmakta olduğunu söyler. Ayrıca Karya topraklarının alçakta kaldığı, geniş arazilerin boylu boyunca çıkıntılar ve ceplerle bir perde duvarı oluşturamadığını da belirtir.
B-Menderes Nehri (Maiandros) keskin sınır yapmaz, Karia sınırları güneyde ve batıda denize açık, bağımsız Kos, Samos gibi bir çok adayla çevrilidir. Syme adası ve bazı adalar ile büyük ada Rhodos’un kontrolü altında, (Rhodos devlet olarak Peraia bölgesi diye bilinen topraklara sahip) Karya, -Denizli- Tavas (Tabea- Tabai), Kaş civarı (Sinda) ve -Seydişehir (Asartepe- Amblada), Çukurdağı- Sarayköy- Karura sınır -Frigye ve Lidyalılar komşudur.
C- Tauroslara kadar uzanan kısımlar iç içe girmişler ki Frigya, Karyalılar, Lidyalılar ve Misyalılar birbirlerine karıştıklarından bunları ayırt etmek zordur.
6-Bazı kaynaklarda Phrygia’nın Honaz Dağı- Kadmos Bölgesi’ne doğru Daedala- Fethiye- İnlice Köyü ve Glaukos Nehri (Yun.-Patras Kentindeki nehri) ile Lykia’dan ayrılır. Batıdan doğuya 20 mil, kuzeyden güneye 24 mil toplamda 480 mildir.
7-Eski Karia ile batı Phrygia’nın bir kısmı ve (Kabalia- Kibyra- Kibyratis) birbirine bağlı dağlık ve tepelik içinde küçük düzlükler bulunduran bir arazidir.
8-MÖ 189’da III. Antiokhos yenilince bazı kentler de Rhodos’a bağlandı.
—-Karia’nın güneydoğusunda Kaunos kent devleti ve Dalaman Çayı- İndos Nehri’ne dek uzanıyordu. Doğudaki (Şerefler -Asar Tepe) Kalynda ise bazılarına göre Karia bazılarına göre de Lykia’ya ait olduğu kabul ediliyordu.
9- Karia nehirleri (Büyük Menderes) Maiandros Nehri sınır ayrıca (Dalyan Çayı ) Kalbis Nehri ve Glaukos Nehri (Yun.-Patras Kentindeki nehir) ve koları küçük ırmaklar. Maiandros’un kolları kuzeyde Efes- Ovacık Dağı (Paktyes’ten doğup) Maiandros’a dökülür. Mykale (Samsun Dağı) ayağından Priene yakınında akıp Gaeson- Gaesus kıyı şeridi güneyden geçip İdrias yöresinde Stratonikea yakınında ortaya çıkar.
Pek çok nehir de Koseiniae ve Albana yakınından çıkar ve Tralleis’in karşısındaki Maiandros’a dökülür.
10- Karia’nın iç yapısı da karmaşık ve değişken manzaralıdır. Türkiye’nin en güneybatı ucunda yer alan ve hemen hemen düz biçimde batıya doğru uzanan Halikarnassos Yarımadası ve biraz daha güneyde Kerameikos Körfezi’ni Karpat Denizi ve Rhodos’tan ayıran ikinci bir yarımada vardı.
Bu iki yarımadaya iki büyük kent devleti hükmediyordu: Bunlardan önceleri Syme Adası’nda kurulan daha sonra yerel halkın birleşmesiyle (synoikismos) Maussollos tarafından birleştirilen ve yönetilen Halikarnassos, MÖ 4. yy. da yarımadanın en batı ucuna taşınan yerleşim Knidos ve Karia’nın bir bölge olarak birleşmişler.
11- MÖ 4. yy.’a kadar Yunan kolonilerinden önce Ilıman iklimi, verimli yer altı ve yer üstü kaynakları, limanları, doğal güzellikleri ve farklı dinleri ile önemli ticaret yolları üzerinde Büyük Menderes Ovası’nda yaşayan Anadolu’nun yerli halkı Karyalıların yaşadığı belirlenmiştir.
12- Diodoros ve özellikle coğrafyacı Strabon’a göre; özellikle MÖ 4. yy.’ a kadar kültürel sınır, Aydın- Magnesia’dan sonra yol Aydın’ın ilk kurulduğu antik kent- Tralles ‘e ulaşır. Kestane Dağı- Messogis Dağı solda ve yolun sağında Lidyalılar, Karyalılar İyonyalılar, Miletoslular, Misyalılar ve Magnesia’nın Aioller tarafından işgal edilen Maindros Irmağı’nın ovası bulunur. Aynı tür topografya Sultanhisar (Nysa) ve Kuyucak’a (Antioheia) kadar devam eder.
Geniş, biraz karmaşık, sıklıkla değişen bir bölgede yaşayan Karyalıların ülkesi gibi kökenleri ve kimliklerinin açıklanmasıyla ilgili de farklı görüşler vardır.
Karyalılar;
Kıyı kesimleri sarp kayalık bölgelerden fazla etkileşime açık olan Karia coğrafyası tarihi boyunca dini, dili, kültürü farklı çok sayıda halkı kendine çekerek MÖ 4. yy.’a kadar bir “topluluklar mozaiği” olmuştur.
—-Karialılar, özellikle bölgeyi tehdit eden saldırılar karşısında aralarındaki geçimsizlikleri bir yana bırakıp birleşmekte gösterdikleri başarıyla ve gerçek veya efsanevi ortak köklerine bağlılıklarıyla tanınmışlardır.
—Troia Şavaşı’ndan sonra Yunan kavimleri MÖ 1200 İyonlar, 1050 Aiolller ve en son gelen MÖ 1000 Dorlar kafileler halinde Eğe’nin Anadolu kıyısına göç edip Rhodos kentleri- Kos adası, Knidos ve Halikarnassos’u işgal ettiler.
—MÖ 1200- MÖ 550 Demir Çağı ile MÖ 650- MÖ 480 arkaik dönemde Karyalılar hakkında çok fazla bilgi edinilemese de özellikle kıyılarda Yunanlılarla ortak yaşam sürdükleri varsayılmaktadır.
Aiolis Bölgesi’nde – Gediz, Bakırçay, Yurt Dağları, Dumanlı Dağ, Çandarlı Körfezi- İyonlardan sonraMÖ 900 Dorlar, Karya’ya gelince yerli halkın büyük direnişleriyle karşılaştılar.
—MÖ 7. yy. da Milaslı Arselis’in Sard’da Lidya Kralı olarak tahta çıkardığı Gyges ve Lidyalıların gözüpek, gururlu Karyalıların denizcilik ve askeri bilgilerinden yararlandıklarına dair kaynaklar bulunmuştur.
—MÖ 7. ve 6. yy. Lidya Kralları, Karia’daki Dor ve Yunan kentleri ile tüm kıyı yerleşimlerini aldılar.
—–MÖ 7. yy. dan sonra Lidya topraklarına katılan Karya, MÖ 545 Lidya’yı alan Pers Kralı II.Kiros tarafından Pers ülkesi içine dahil edildi.
—Herodot’a göre; Pers işgalinde Muğla-Yatağan’da antik kent- Pidasa dışında tüm Karya ve Dor kentleri direnmeden Pers sistemi (satraplık) içine girseler de yerli prensler etkilerini bölge ve Hellen kentlerinde de gösterebildiler.
—MÖ 6. yy.’da iç bölgelerde Karyalılara ait köyler ve kentler –Mylasa, Alabanda, Alinda ve Keramos vb.– birleşerek bir federasyon oluşturdular. Zamanla (Dor Heksapolisi) Dor Altı Kenti adı verilen ve Rodos’tan başlayıp dini yönü ağır basan birlik çok sayıda kent- Rodos köyleri- Haraki, Kamiros, Kos, Anadolu’da Halikarnossos, Knidos- kurup güçlendiler. Dorların 6 kentinin (Dor Hexapolisi) Knidos Festivali’ne (Triopion Apollaon)– misafir olarak katıldıkları Knidos’da bulunan Karya isimli yazıtlardan anlaşılmaktadır.
—MÖ 6. yy.’ın ilk yarısında Anadolu’yu işgal eden Büyük Kiros, Lidya’yı alıp Yunanistan’a yöneldi. Perslerin uzun sürecek Anadolu ve adalardaki egemenlikleri boyunca pek çok kent gibi Dor Hexapolisi de dağıldı.
Bu dönemde Mısır ile yapılan savaşlarda İyon ve Karyalılar birlikte hareket ettiler. Böylece Nil Deltası’nın bir bölümüne yerleşen Karyalılar orada Demir Çağı’nı başlattılar.
İyi denizci, korkusuz Karyalılar paralı asker olarak Nubia seferine katkı sağlayarak Mısır’da 26. Hanedan Saite döneminin ilk firavunu MÖ 664 -MÖ 610 I. Psammetikhos’u ve MÖ 591 yılında II. Psammetikhos’u tahta çıkardılar. Buna dair resimler Abu Simbel grafitisinde görülmektedir.
Daha sonra Karya ve İyon askerlerinin MÖ 570 Apries savaşında Atmasis’e destek verdikleri ve sonrasında özel muhafızları olarak Memphis’e gönderildiklerine dair bilgiler Memphis kayıtlarında, gemi yazıtlarında, nakışlı stellerin resimlerinde (Sakkara) Saggara’daki Karyalı erkek ve kadınlara ait yazıtlar ile resimlerde rastlanmaktadır.
Ege kıyılarına yerleşen ve diğer kavimler tarafından istenmeyen Perslere karşı İonlar isyan etti. Her fırsatta Perslere bağlılığını gösteren Karyalılar (Çine Çayı) Marsyas Nehri yakınındaki uzun süreli MÖ 499 İon ayaklanmasına katıldılar. Ama Persler, Daurises komutasındaki orduyu güneye yollayarak savaşı kazandı.
Labraunda da toplanan Karyalılar Miletos’dan yardım gelince tekrar savaş kararı aldılar ancak sonuç daha büyük bir yenilgi oldu. Böylece Mylasa’yı kaybettiler ama umutlarının kırılmadığına dair yazıtlar ele geçirildi.
Karyalılar, MÖ 480 yılında Pers Kralı I. Serhas’ın Yunanistan seferine de 60 gemilik bir donanma ile destek vermişlerdi.
Karia Ülkesi kentleri MÖ 6. yy. Persler döneminde ile MÖ 3. yy. İskender dönemine kadar yerel hanedanların satraplığı ile yönetildi.
Bu satrapların en güçlüsü ve en bilineni Hekatomnos Hanedanı idi. Hekatomnos Hanedanı, MÖ 5. yy. ve MÖ 4. yy.’ da başta Mylasa ve çevresinde hüküm sürdü. Bir süre sonra Lykia’ya da egemen olan Hanedan (Bodrum) Halikarnassos’u başkent yapıp Mylasa, Amyzon ve diğer Karia kentlerinin altyapılarını geliştirip yeni mimari binalar inşa ettiler.
Karyalılar, Atina ile Spartalılar arasındaki (MÖ 431- MÖ 404) Poleponnes Savaşı’nda Perslerin yanında yer aldılar. Ancak MÖ 394 yılında, Atinalılar Spartalıları denizlerde yenince Karyalıların da dahil olduğu Ege kentleri aralarında müttefik olup Atina Delos Birliği’ni kurdular.
Daha sonraki savaşta Spartalılar, Atina’yı yenince Karyalıların da üye olduğu Atina Delos Birliği dağıldı. Spartalılar Asya sahillerini kontrol etmeye çalışsalarda yeterli olamadılar ve MÖ 387 yılında Kral Barışı yaparak Asya eyaletlerini Perslere verdiler.
Delos Adası’ndaki mezarlarda Karyalılara ait savaş silahlarının bulunması, kayaya oyulmuş Karya mezarları bu duruma önemli kanıtlardan sayılmaktadır.
—Karya ve Karyalılar’dan Homeros da dahil birçok antik dönem kaynağında bahsedilse bile bu toplumun en eski devirlerdeki seyri pek iyi bilinmemektedir.
—Stabon, Leleglerin Karya’ya asker olarak hizmet ettiğinden ve tüm Yunanistan’a dağıldıklarından böylece soylarının yok olduğundan bahsetmektedir.
Gerek denizden gerekse karadan gelen halkların ( Mylasa- Dağlık Karya, Knidos- Yunan, Halikarnassos Yarımadası Lelegleri, MÖ 4. yy. Herakleia- Latmos halkı, bölgedeki Lidyalılar gibi) yaşam biçimi, dil, din, sosyo- ekonomik vb. zamanla ortak payda da buluşan yeni bir Karyalı kimliği oluşturdukları da belirlenmiştir.
Kendilerinin anakaralı olduklarından bahseden Karyalılar, Zeus Karios ve Zeus Stratios’a tapındılar.
MÖ 5. yy. Herodotos, Myos ve Lidyalıların dilleri farklı olsa da akrabaları Karya’nın en önemli tanrıları Zeus Karios’a tapınımaları konusunda birlik içinde olduklarından söz etmektedir.
Bölgenin eski halkı Karlar, kendilerini ülkedeki Maionlar ya da Lidyalıların kardeşleri saydıklarına da kaynaklarda yer verilmektedir.
Grekler, eski zamanlarda Kreta- Girit kralı Minos’a bağımlı olarak çevre adalarda yaşadıklarını sonradan ise göç ederek bu ülkeye yerleştiklerine inanmışlardı.
MÖ 64 – MS 24 Strabon da aynı durumun sürdüğünü ve Karyalıların Girit Kralı Minos’a Karyalıların bağlılıklarından bahsetmektedir.
MS 180 Pausanias da Karia soyunun bir bölümü olan Leleglerin vergi ödemediklerini ve Minos isteyince gemide çalışmak için adam gönderdiklerini yazmıştır.
Ancak daha sonra aralarında çıkan anlaşmazlıklardan dolayı, Dorlar ve İonlar, Karyalıları Ege bölgesine kovdukları konusunda çeşitli görüşler de mevcuttur. Thukydides’e göre ; adalı Karyalılar korsanlık yaptıkları için Minos tarafından kovulmuşlardır.
Süreç boyunca Karyalıların yaşadığı sarp yamaçlar, zirveler ve kanyonlar ile dağlık kesimler dış etkilerden görece uzak kalmış, geniş ufkuyla sahil kesimleri ise dış etkilere ve yeniliklere açık olmuştur.
—-Bu nedenle, sahil ve dağlık kesimlerin gelişim süreci birbirinden farklı ilerlemiş ve
Farklı etnik gruplar (deniz kavimleri, dağda yaşayan halklar vb.) farklı toprak parçaları ( yarımada, ada, dağlık ya da düz arazi vb. ) Karyalı denilen ve Karya Ülkesi olarak adlandırılan yer, çok sayıda komşu ulus ve devletin (İon, Milet, Myos, Sonia, Kos, Priene vb.) topraklarıyla çevrilmiştir.
Bu komşular ile Karyalılar özellikle ülkelerinin sınırları konusunda sıklıkla çatışma yaşamıştır.
Örneğin MÖ 391- MÖ 388 Maiandros Vadisi’ndeki düz bir arazi için Karia, İonia, Myos ve Miletos arasında tartışma çıkmış ve mahkemeye başvurmuşlar, ancak Myoslular son anda davadan çekilmişler. İonia satrabı Strouses, İonia hâkimlerini dinleyip arazinin Miletoslulara ait olduğuna karar vermiştir. Ayrıca MÖ 196 yılında başlayıp ve MÖ 130 yılında tekrar gündeme gelen bir başka davada da Priene ve Samos Adası sınırındaki kalenin kime ait olduğu konusunda tartışmışlardır.
MÖ 190 yılındaki Miletos ve Maiandros Magnesia arasındaki savaştan sonra (Knidos -Kaunos arası) Peraia bölgesinin kime ait olduğu davasında da Hybandos Nehri sınır kabul edilmiştir. Nehriden yukarı topraklar Magnesialılara, aşağısındakiler Miletoslulara bırakılmış, sınır da taşlar ve steller dikelerek belirlenmiştir.
Daha sonra MÖ 333 Persleri Anadolu’da çeşitli defalar yenen Büyük İskender tarafından satrap olarak atanan Asandros ve ardından Pleistarkhos bölgeyi yönetmiştir.
Bölgedeki çok seslilik ve güç savaşları Helenistik ve Roma İmparatorluk döneminde Karya otoritesi sıklıkla el değiştirmiştir. Özellikle MÖ 3. yy. boyunca Ptolemaios ve Seleukos hanedanları arasında Karya paylaşılmıştır.
Karya’da Yönetim;
—Demir çağında Karyalılar paralı askerler ve denizcilerdi. Savaş aletleri yelken, miğfer ibikleri, amblemler, kabzalar, kalkanlar ve el kulpları yaparlardı. Karyalıların Hitit Muwatalli ile Mısır Kadeş savaşında Karşika olarak bilindikleri ve Bronz Çağı’nda ücretli askerlik yaptıklarına dair belgeler bulunmuştur.
—Ülkenin kara sınırında yaşayan Karyalılar ise tarımla uğraşmışlardır.
—Pek çok bilgi- köken, dil, kültür, din, gelenek vb.- ulustan ulusa Anadolu toprakları içinde erimiş, değişmiş ve dönüşmüştür. Bunları anlamamızda yazıtlar, kazılar, belgeler, buluntuların yanında Homeros, Heredot, Strabon, Thukydides gibi tarihçi, coğrafyacı, ozan, filozof vb. sayesinde olmaktadır. Demir Çağ ile Karanlık Çağ arasındaki bilgiler yetersiz olsa da ülkede yaşayan uluslar araştırılmaktadır.
—Karışık bir etnik yapı içinde yer alan Karyalıların sınırı, MÖ 188 Apeamea Antlaşması ile Kestane Dağı- Messogis yerine Menderes- Maiandros olarak belirlenmiştir.
—-Bu sınır, Roma ve Bizans dönemlerinde benimsense de Hıristiyanlık dönemi piskoposluk listelerinde Maiandros’un hemen kuzeyinde yer alan Tralleis, Nysa, Kuyucak- Kurtuluş Köyü (Briula) ve Nazilli- Bozyurt Köyü (Mastaura) gibi Karya kentleri Asya eyalet sınırları içerisinde yer almaktadır.
—Özellikle MÖ 2. yy.’ da Dalaman Çayı- İndos Çayı ile çizilen sınırın MS 5. yy. ortasından sonra kilise örgütlenmesinin Kaunos’ta sona erdiğini göstermektedir. Kaunos’un konumu, halkı ve dilleri önceleri Karya ve Likya’dan farklı olduğu bilinmektedir. Homeros, Kaunos -Dalyan civarındaki yaşayan Kaukonların, Kreta’dan göç ettiklerini söylediklerinden bahseder.
Bu dönemde bölgenin güneydoğu sınırı (Salbakaos) Babadağ idi.
—-Karyalılar’dan Paionlar, Lelegler, Kaukolar, Pelasglar, Likyalılar, Misyalılar, Frigler gibi Troya’nın yandaşı olarak bahseden Homeros İlyada da şöyle yazar;“ ..Eumedes’in oğlu karşılık verdi, dedi ki: Dinle bak, anlatayım sana dosdoğrusunu, Kıyılara yakın Karyalılar, kıvrık yaylı Paionlar var.”
—-Arkeolojik kaynaklara göre, Karya’nın Altın Çağı, MÖ 4. yy.’da yaşanmıştır. Çünkü MÖ 4. yy.’ın hemen başında Büyük Pers Kralı buraları özerk satraplıklara bölmüş ve Karya, tarihinde ilk defa kendi ismi altında bir araya gelmiştir. Bu dönemde, Karya, kuzeyde Lidya ve İyonya, doğuda Likya ile beraber büyük bir satraplığa mensup olup Pers İmparatorluğu’na dahil edilmişti.
MÖ 395 yıllarından sonra başlı başına bir satraplık hâline getirilen Karya’da savaş kumandanı, Mausolos’un da mensubu olduğu yerli sülale Hekatomnos Hanedanlığı kuruldu.
—-Hekatomnoslar, hem Pers İmparatorluğu satrabı hem de Karya Kralı sıfatlarını kullanarak o zamana kadar küçük prenslikler şeklinde yönetilen bölgeyi merkezileştirdiler. Pers ve Grek coğrafyasının ortasındaki Karya’yı stratejik davranıp iki tarafı da kullandılar. Karyalılar, Pers İmparatorluğu yöneticisi olsalar da Hellen kültürünü hep övdüler.
Başkenti Mylasa’dan Halikarnas’a taşıyarak iki koldan ülke yönetmeye başladılar ve ilişkileri geliştirerek ekonomiyi iyileştirdiler.
—-İlk Karya satrabı Mylasalı (Hyssaldomos) Hissaldomos idi. Daha sonra yönetim oğlu Hekatomnos yönetime geçti. Daha sonra yönetim Hekatomnos’un birbirleriyle evlenen çocukları ( Mausolos, Artemisia, İdrieos, Piksodaros ve Ada) ülkeyi yönetti.
—Daha sonra Karya, Yunanistan, Makedonya, Ptolemaiosların önderliğinde Mısır ya da Suriye kralları ve İskender’in komutanlarından sırasıyla I. Antigonos, MÖ 301 Lisimahos, MÖ 281 Seleukos tarafından yönetildi.
—-MÖ 227 yılında, Karya, Seleukosların egemenliğini bitiren Pergamon Kralı I. Attalos tarafından ele geçirildi.
—MÖ 190 yılında Roma, müttefiki Rodos ile Pergamon ve III. Antiochos arasında Sipylos Dağı eteklerinde Magnesia’da yapılan ve Antiohos’un yenilgisiyle sonuçlanan savaştan sonra imzalanan Apamea Antlaşması ile Maiandros’un güneyindeki tüm Karya ve Kuzey Likya Rodos’a, kuzeyindeki dar şerit ise Eumenes’e- Pergamon’a bırakıldı. Bu antlaşmaya göre Herakleia, Euromos, İasos, Milasa, Bargilia, Mindos, Halikarnassos, Pedasa ve Knios gibi kentlere de özgürlük verildi.
—-Karya’daki Rodos egemenliği huzursuzluklara neden olunca ve 3. Makedonya Savaşı bitince MÖ 167 yılında Karya, Roma’nın isteği üzerine yeniden bağımsızlığına kavuştu.
—-20 yıl süren Rhodos yönetiminin zulmüne Likyalılar isyan ediyordu. Bu isyana Karyalılar da katılınca MÖ 167 yılında Roma Senatosu Likya ve Karya’ya özgürlük tanıdı.
—MÖ 133 yılında Pergamon Kralı III. Attalos ölünce vasiyetiyle toprakları Roma’ya bağlandı.
—-Bu dönemde Pisidia korsanları tarafından mesken tutulan Karya, MÖ 1. yy. Romalı diktatör Lucius Cormelius Sulla tarafından korsanlardan temizlendi. Böylece Karya, eyalet olarak tamamen Roma’ya bağlandı.
—-Bir dönem Roma savunması zayıf kalınca Mithridates bölgeyi ve Karya’yı almak istedi.
Ama MÖ 89- MÖ 85 yılında yenilen Mithridates, 20 yıl sonra tekrar harekete geçti ama Karya’ya bile ulaşamadı.
—-MÖ 1. yy. Roma iç savaşı oldu. MÖ 44 – MÖ 42 Juluius Ceasar ile Octavianus ve Antonius arasındaki Philippi Savaşı’ndan sonra Octavianus ve Antonius toprakları kendi aralarında paylaştılar ve Asya korumasız kaldı.
—MÖ 27 yılında Roma İmparatorluk olunca, Karya’da bu durumdan yararlanmaya başladı. 3. yy. sonuna doğru Diokletianus eyaletleri yeniden düzenleyerek Karya’yı da tekrar Roma eyalet yaptı.
—MS 4. ve 5. yüzyıllarda Karya bölgesinin iç kısımları Hıristiyanlaşmaya başladı. Bölgede gizlenen Hıristiyanlıkla beraber Afrodisias ve (Amyzon ) Aydın- Koçarlı kentleri piskoposluk merkezi olarak öne çıktılar.
—MS 6. yy.’dan itibaren Karya ve tüm bölge bölge Hıristiyanlaşmış ve Bizans İmparatorluğu toprakları içerisinde yer aldı.
—MS 10. yy.’a gelindiğinde Karya’da Arap istilaları yaşandı. Bu dönemde bölge Rodos, Venedik ve Cenevizliler arasında el değiştirmekteydi. Bu durum Fatih’in bölgeyi fethine kadar sürdü.
—Karya’nın karasal alanında özellikle dağlık kesimlere Türkmenler yerleştirildi. Bunlar Menteşe Beyliği’ni kurdular.
Karya’da Ekonomi, Mimari;
— Bugünkü Anadolu insanının geçmişteki uzantısı, güçlü, dirençli, gözüpek ve hep bağımsız karakterli Karlar, Karyalılarcoğrafyalarına uygun olarak hem anakarada, hem adalarda, hem de denizaşırı ülkelerde yaşamış, yapılı ve savaşçı bir halktı.
—Arkaik Dönem’de Mısır firavunları hizmetinde paralı asker olarak savaşan Karyalılar yeni silahlar icat etmiş ve çağın ötesinde, dâhice gemi yapımı teknikleri geliştirerek deniz savaşı taktiklerini ilerletmişlerdir. Tarihleri boyunca Karyalılar iyi asker, korkusuz denizci ve savaş yeteneği gelişmiş korsanlar olarak tanındılar.
—Bugün mavi yolculuklarda keyifle bindiğimiz tirandiller, guletler özellikle Bodrum ve çevresinde yaygın geleneksel ahşap tekneler, Karya gemi inşa tekniğinin bugüne kadar nasıl ilerlediğini göstermektedir. Zira Karyalılar antik çağda, tüm savaşçı karakterlerine karşın, herhangi bir devletin boyunduruğu altına girdiğinde, vergi yerine savaş gemisi ve savaşçı veren bir kavim olarak tanınırlardı.
—Karyalılar tarihte bilinen ilk paralı askerlerdir. Antik Mısır kaynakları Mısır’a görev yapmak için gelen Karyalıları İonlarla birlikte denizden gelen tunçtan adamlar diye tarif etmektedir.
—-Karyalıların paralı asker olarak çalışmaları, Yunan literatüründe tehlikeye Karları sürmek (ölümü komşu evine salmak) sözüyle dile getirilir. Lidyalılar fenadır, Mısırlılar daha fena, Karyalılar ise bunlardan da fenadır diyecek kadar Helenleri usandırmışlardır.
—MÖ 5. yy.’da yaşayan Karyandalı (Gündoğan) cesur denizci, kaptan Skylaks da öncü ve savaşçı Karyalılardandır. Akdeniz’i aşıp Hint Okyanusu’na kadar ulaşabilen Skylaks, Skylaks’ın Sınırları kitabını yazmıştır. Bu kitap, Akdeniz ve diğer denizler hakkındaki yazılarıyla dünyanın ilk navigasyon kitabı kabul edilir. Skylaks’ın Sınırları kitabı yüzyıllar boyunca denizcilere yol göstermiştir.
—Karya’nın bazı kentleri denizden bazıları ise kıyıdan uzakta, dağlık veya kırsal alanda bulunmaktaydı. Bu yüzden Karya ekonomisi deniz ticaretine, deniz ürünlerinden yararlanmaya, hayvancılığa ya da tarıma dayanmaktaydı.
Karya Bölgesi, yeraltı kaynakları açısından zengin ticari yollar üzerinde bulunmaktaydı. Karyalılar bu yeraltı kaynaklarından ticari olarak yararlandılar.
—Romalı yazar Plinius’a göre kayaları ve mermeri levhalar halinde kesme yöntemi ilk Karya’da bulunmuştur.
—Karyalılar, bugün Küçük Asya’nın en zarif mimari eserleri arasında sayılan yapılar inşa etmişlerdir. Dünyanın antik çağdaki yedi sanat harikasından biri Mozole’ye adını veren ve dünya literatürüne, anıtsal mezar binası demek olan mozole kelimesini kazandıran Satrap Mausolos, MS 120 yılında doğmuş Yunanlı yazar Lukianos’un Ölü Diyalogları adlı eserindeki düşsel konuşmasında söyle seslenir:
“Ben yakışıklı, boylu poslu ve savaş galibiydim. Ama hepsinden öte, üzerinde başka hiçbir ölünün sahip olmadığı türde en iyi kalite mermerden, en gerçekçi biçimde yontulmuş at ve insan heykelleriyle en güzel biçimde süslenmiş dev bir anıtım var Halikarnas’ta. Mağrur oluşum işte bu yüzdendir”.
—Ayrıca önemli bir dini merkez olan antik dönem Karya’sında özellikle Stratokeniea ve Labranda’da da önemli eserler bırakılmıştır.
— Karia’nın hala önemli ve bilinen aydınları; Halikarnassos’lu Herodotos ve Dionysios, Miletoslu Thales, Knidoslu Ktesias idi.
—Karyalılar, kalkana ilk defa kulp taktan, boyayarak süsleyen bir ulustu. Bunun yanında miğfere sorguç, hilal ve püskül taktılar.
—Keşfettikleri ve kullandıkları ibikli miğferden ve belki de dövüş sanatındaki ustalıklarından dolayı Karyalılar Antik Çağ’da horoz takma adıyla da anıldılar.
—-Strabon’a göre Karia kelimesinin kökü sorguçlu miğfer anlamına da gelen Karka kelimesinden gelir. Eski Pers kaynakları sorguçlu miğfer giyen Karyalılardan horoz olarak bahsedilir.
Karya’da Dil-Edebiyat ve Din;
-Kar Alfabesi-Karca;
—Bazı araştırmacılar Karyalıları Luvilerin devamı olarak görmek isterler. Ancak Karya yer adları ve dinleri bu halkın Luviler gibi Hint-Avrupa karakterli bir dil konuşmadıklarını işaret eder. Ama sonraki bazı dilbilim araştırmaları da Karca’nın komşu Lidya, Likya ve daha kuzeydeki Misya dilleri gibi Hititlerin ardılı Luviceden türemiş yerli bir Anadolu dili olduğunu savunur. Hint-Avrupa kökenli Karca’da sözcük ve dil bilgisi yapısında Luvi etkisini gösteren unsurlar bulunmaktadır.
—Mağrur ve gizemli bir halk olan Karyalıların ülke ve dillerine ne ad verdikleri kesin olarak bilinmese de Karya ülkesine Anadolu’nun en eski dillerinden biri olan Luvi dilinde Karuwa (doruklar ülkesi), Hitit ve Mısır metinlerinde Karkuşa, eski Pers metinlerinde Karka denildiğini biliyoruz. Xanthos’ta (Kınık) bulunan üç dilli yazıtta (antik Grekçe, Aramca ve Likçe ) Karia için “Krk” denilmektedir.
—İzmirli Homeros, ünlü destanı İlyada’da Yunanca’dan gayri kaba bir dille konuşanlar, barbarophonoi– barbarca bir dili konuşanlar diye tanımlayarak Karyalıları, Lelegler ve Likyalılarla birlikte Anadolulu bir halk olduğunu söyleyerek Troyalıların yanında kahramanca savaşıp, Kral Priamos’a destek verdiklerini uzun uzun anlatır.
—Yunan dünyası, özellikle paralı askerler olarak bilinen Karyalılar için Karyalı biri için risk almak deyimi kullanılmaktaydı. Bu deyim zamanla Grekçede kendi hayatını riske atmak yerine diğerlerinin (daha az değerli) hayatlarını riske atmak şekline dönüşmüştür.
—1996 yılında üzerinde Karca ve Grekçe olarak iki dilli, Karca -Kbid ve Grekçe-Kaunos Apollon kutsal alanında bir stel bulunmuştur. Stelde Grekçedeki Kaunos yerine Karca yerel ad Kbid’in yazılmış olması sayesinde Karca çözülemese de en azından daha emin bir koşula taşımıştır. Ancak Karca’yı çözümleme düzeyi, kişi, yer adları analizlerinden ve çift dilli yazıtların getirdiği kazanımlardan öteye geçememiş ve eldeki malzeme yetersizliğinden dil halen iyi anlaşılamamaktadır.
—Fenike alfabesindekilere benzer harflerle yazılmış Karca’da ellinin üzerinde yazım işareti bulunmaktadır.
—Karyalıların dillerine ve yazılarına ilişkin erken dönem örnekleri Anadolu ve Mısır’da bulunmuştur. Günümüzde sadece bazı kısımları eksik 3 düzine Karca yazıt vardır.
Çift dilli Yunan-Karya vb. ile çözme çalışmaları sürse de Karca hakkında bilgiler çok kısıtlıdır. Özellikle Euromos, Khalketor, Labranda, Kyndia, Kaunos’da iki uzun iki dilli yazıt ve ve Mylasa-
Milas’a 15 km- Çamlıbelen’de gizemli Tanrı -Sinuri Kutsal Alanı’nda MÖ 6. yy’ da Karca yazıtlı vazo ve çömlek parçaları ile MÖ 5. yy.- 4 yy.’a ait yazıtlarla karşılaşılmıştır.
—Şu ana kadar MÖ 7. yy.’dan MÖ 4. yy.’a hatta MÖ 3 yy. kadar Karca yazıtlar bulunmuştur.
—İlginç olan yazıtların pek çoğu Karya bölgesinden değil de, Mısır’dan gelmektedir. Bu yazıtlar, Mısır firavunları için çalışan Karyalı paralı askerler ya da onların soyundan gelen ve Mısır’da yerleşmiş kişiler tarafından yazılmıştır. Mısır’da bulunan MÖ 6. yy. Karca yazıtlı vazo ve çömlek parçalarının benzerlerine Anadolu’da da rastlanır ancak bu yazıtlar sıklıkla MÖ 5.- MÖ 4. yy. arasına tarihlenir.
—Herodotos’a göre; Firavun, rüyasında kendisine yardım etmek için Karya ve İyonya’dan savaşçı, silahlı adamların denizden Mısır kıyılarına ulaştığını görmüştür.
—Eldeki en önemli kanıtlar MÖ 6. ve MÖ 5. yy. tarihlenen Mısır ve Lidya-Sardes- yazıtlarıyla Mısır’daki kayalar ve mabetler üzerine yazılan yüzlerce grafitidir. Özellikle Mısır’da MÖ 664- MÖ 610, I. Psammetichus (Psammetikhos ) döneminde ücretli Karya askerlerine ait yazıtlar dikkat çekicidir. Bu yazıtlara göre I. Psammethicus’un savaştan sonra Karya askerlerini Nil Ovası’ndaki Bubastis kentine yerleştirdiği anlaşılmaktadır.
—Daha sonra MÖ 591 II. Psamtik de aynı yola başvurarak Yunanlı askerler yanında Karyalı paralı askerlere ihtiyaç duymuştur. Nubialılara karşı yürüttüğü mücadeleye katılan Karyalı askerlerin Abu Simbel tapınağına kendi adlarını yazdıkları görülmüştür.
—En önemli Karca yazıtlar Memphis ve Saqqara’da kentin en önemli mezarlıklarından birinden gelmiştir. Mısır Kralı Amasis de Karyalıları Memphis’e yerleştirerek burada uzun yıllar Grek ve Karyalı olmak üzere iki mahalle kurmuştur. Nil Deltası, Memphis’e çeyrek mil uzaklıktaki kırsal da aileleriyle yaşadıkları bilinmektedir. Onlara Karyalılara Caromemphites –Karomemphis denilmiştir. Otonom yaşadıkları ve buraya gömüldükleri belirlenmiştir. Zamanla bu insanların Helen ve Mısır kozmopolitinde yok oldukları da bilinmektedir.Yazıtların çoğu, Memphis’in Caromemphites adlı Karyalı mahallesindeki Karyalı mezar stellerinde ve Kuzey Sagara nekropolünde bulunmuştur. Memphis’te bulunan çift dilli stellerin üst kısımda yer alan Mısırca isimler, hemen aşağısında da Karca olarak yer alır. Mısır formlu stellerin bazılarında Karca metinlerin yanında Mısır hiyeroglifleri de dikkat çeker. Örneğin sahte kapı şeklindeki yeraltı dünyasına açılan kapıları sembolize eden steller görülür. Ayrıca kutsal bir sandığa kazınmış Karca metinlerde, šarkbeom sözcüğü Mısır dilinde Šarkebeyem olduğu ve Tanrı Apis heykelinde Mısırca Pareyem olan adın Karca Parajem olarak kullanıldığı belirlenmiştir.
—Kısaca Karya dili tüm bu çabalarla kısmen de olsa anlaşılabilmiştir.
Karca Bazı Sözcük ve Adlar;
Iot. ulul; pek saygıdeğer, ebad, epad ;burada, glous: korsan, haydut, kave: rahip, lukk: bir Leleg, mava: tanrıça Ma, mesna: bir tanrı, mukwar: bir dua, nt_a: iç, içinde, sav, sava: iyi birşey, uk: ben, bana, ussos: mızrak, ala ;at, banda ;zafer, soua ;mezar, gela; kral, gissa; taş, mno; oğul, ted; baba, en: anne.
–tuwanu st.esan kl iot.ulul slnkolp kovkove dans; Pek Saygıdeğer Iotulv adına düzenlenmiş bu kutsal yazıt, Kovkove tarafından buraya dikilmiştir.
— ussollos ile biten adlar Karca’dır.
Örneğin; Mausolus- Mausolos, Ussollos, Ponussollos, Karussollos, Sarussollos, Hekatomnus vePixodarus.
Diğer Karca adlar;
—Ada, Lyxes, Panyassis, Pigres, Arlissis, Arliomos, MÖ Karya Beyi Milaslı Arselis, Karyandalı kaptan Skylaks, Karyalıların lideri Nomion’un oğulları Nastes ve Amphimachus, Lider Sarpedon, Mylasa’da iki ünlü kişi Euthydemos ve Hybreas,
Yer adları;
—-Alabanda, Labraunda, Halikarnassos, Iasos, Panamara, Hyllarima, (Milas) Mylasa, (Muğla) Mobolla-Mogola.
Karca İlahlar ;
Tanrı Tarhunt, Anadolulu Ay Tanrısı Arma ile birleştirilip Arma-Tarhunt olarak da kullanılırdı. Gizemli Tanrı Sinuri,
Din;
—-Karya’da en çok saygı gören tanrılar Zeus, Apollon, ana tanrıça inancının geliştiği tanrıçalar Artemis, Afrodit ile Leto’dur.
—Anadolu’ya özgü ve birbirlerinin devamı tanrıçalar toprağın bereketini temsil ederler. Ana tanrıça, toprak ana Kibele, Luvicede “kadın” demek olan ana tanrıça Lada , Grekçe’de Leto olmuştur.
—Genel adıyla Artemis’e, Bargylia ve Kindya’da Artemis Kindyas, İasos’ta da Artemis Astias olarak tapınılmış.
—-Afrodit ise Afrodisias’ta Karios Afrodit, Kaunos’ta da Afrodit Euploia olarak tapınılmış.
Artemis’in kardeşi, Anadolu Zeus’u gibi bazen çift başlı balta taşıyan Apollon da Hitit ve Luvilerin baş tanrısı Teşup ile özdeşleştirirlere aynı şekilde yörede saygı duyulmuştur.
—-Apollon Alabanda’da “saygınlıkta eşit” anlamına gelen Apollon İsotimos olarak saygı görmüştür.
—Çoğu Karya kentinde bu iki kardeşe tanrı Apollon ve Artemis’e Hydai, Amyzon ve Olimpos’ta olduğu gibi beraberce tapınılırdı.
—Homeros’un İlyada’sında da bu tanrılar (Apollon, Artemis ve Afrodit) Troyalıların yanında çarpışmışlardır.
—-Karya’da her Karya şehir tanrısının başına bir baştanrı “Zeus” ilave edilmekteydi.
—En önemli kült merkezlerinde yerli tanrı Zeus vardı. Mylasa’daki “Karyalı Zeus”un tapınağına Karyalılar ile kuzey komşuları Lidya ve Misyalılar da gelir tapınırlardı.
—Haklarındaki ilk bilgilerden biri Mylasalı Arselis adlı bir Karya beyin MÖ 7. yy. Kral Gigis’in Sard’daki Lidya tahtını almasına yardım etmesidir. Diğer önde gelen tanrıları arasında, Arselis’in Lidya’dan getirdiği çifte baltayı (labrys) taşıdığı tasvir edilen “Labrandalı Zeus” ve ana tapınağı yine Mylasa’da bulunan “Zeus Osogoa” (başlangıçta sadece “Osogoa”) bulunmaktaydı.
— Karyalıların ulusal tanrısı olan Zeus’a birçok farklı adla (Milasa’da Zeus Karios, Labraunda’da Zeus Labrandeus veya Zeus Stratios ve ayrıca Zeus Osogos, Alabanda, Keramos ve Stratonikeia’da Zeus Hrisaoris, İasos’ta Zeus İdrieus ve Zeus Megistos, Panamara’da Zeus Panamareus, Hidissos’ta Zeus Areios, Afrodisias’ta ise Zeus Nineodios) tapınılmaktaydı.
—-Karyalılar’ın geliştirdiği kendilerine özgü kültürün başlıca örneklerini Hint-Avrupa ailesine mensup dilleri gibi mimari, resim ve heykel alanlarında da özgün oldukları görülmektedir.
Karia’nın Öne Çıkan Antik Kentleri;
Bölgede 130 civarı antik kent kurulmuş, birçoğunda çeşitli sebeplerle henüz kazı
çalışmaları yapılmamaktadır. Ancak planlı çalışmaların sürdüğü yerlerden Karyalılar hakkında önemli bilgiler elde edilmiştir.
Antik Çağ, Karia bölgesi kentleri genellikle ihracat ile uğraşmışlardır. Ticari mekân veya dükkân olarak stoalar kullanılmıştır. Bazı kentlerde meclis binası yakınında da ticaret yapılmıştır.
Yörede ihraç edilen başlıca tarım ürünleri arasında zeytin, zeytinyağı, üzüm, sirke, şarap ve
kırmızı-pembe damarlı mermer, tuz, tuzlu balık, deniz ürünleri, seramik ürünleri, incir, reçine ve
karasakız bulunmaktadır.
Karia bölgesinde kurulan antik kentler kendilerine has ihracat ürünleri, jeopolitik konumu, dini
ve idari özellikleri sayesinde tarih içerisinde genellikle güçlü bir ekonomiye sahip olmuşlar, kendi
bastırdıkları sikkeleri ve çevre kentlere uyguladıkları yaptırımlarıyla tarihte önemli izler
bırakmışlardır.
—Çine Tepecik, Kumyer, Çapalıbağ, Damlıboğaz, İasos, Hüssamlar, Belentepe ve Myndos
çevresinde bulunan nekropolislerden elde edilen buluntular, Tunç Çağı’na ait ölü gömme tekniği ve malzemeleri öğrenilmiştir.
Knidos, Kaunos, Strotonikeia ve Halikarnassos gibi merkezlerden elde edilen bulgular Demir Çağı’ndan Bizans ve sonrası dönemlere ait kültürel devamlılığın devam ettiği görülmektedir.
—Su altı arkeolojisi de Karia bölgesinde önemli bir yer tutmaktadır. Knidos, Kaunos ve İasos gibi antik liman kentlerinde gerçekleştirilen su altı kazılarıyla Karya’nın deniz ticareti ve liman yapıları bulunmuştur. Bodrum Yarımadası’ndaki batıklar ve su altı kalıntıları da Karia’nın denizcilik tarihine ışık tutmaktadır.
—-Çağlar boyunca Mandalya Körfezi’nde özellikle iki kentte Iasos (Kıyıkışlacık) ve Bargylia yapı ve yerleşim türleri, konum ve dağılımları ve bunu etkileyen faktörler belirlenmiştir.
—-Roma, Ortaçağ, Geç Antik, Bizans ve sonrasında Karya’da dini, sosyal, ekonomik ve kültürel değişimler olmuştur.
Antik dönemde Karya, Büyük Menderes nehrinin güneyindeki geniş bir bölge ve kıyıları kuzeyde Ionia’dan güneyde Likya’ya uzanmaktaydı. Oysa günümüzde Muğla il sınırları içerisinde kalan Mandalya Körfezi Antik dönemde adını aynı körfezin kıyısında kurulmuş olan Iasos ve Bargylia kentlerinden almaktaydı.
Milas- İasos- Kuren;
Milas’ın dört önemli antik kentinden biri İasos, Milas’a 26 km-28 km. uzaklıkta, eski bir yarımada üzerinde Güllük Körfezi, Mandalya Koyu, Kıyıkışlacık Köyü’nde zeytin ağaçlarının denize kavuştuğu yerde bulunmaktadır.
Tarihi MÖ 3000- MÖ 2000 orta tunç çağı- yıllarına kadar giden İasos -Kuren Antik Kenti antik dönemde uygarlıkların beşiği olmuştur. Çünkü tarih boyunca İasos’un kıyıları da diğer Yunan Adaları ve Ege kıyılarındanki yerleşim yerleri gibi deniz-liman- yoluyla sadece ticarete değil insan akınlarıyla kıyılar arasında kültür vb. alışverişinin de temelini oluşturmuş.
Strabo, İasos’un toprağının engebeli, bereketsiz ve tarıma elverişli olmadığı söylemektedir. Ancak çeşitli tür ve boyutta zeytin, zeytinyağı, şarap ve amforalar ile girintili çıkıntılı limanlarında ticaret ve balıkçılık çok gelişmiştir.
Ayrıca yöreye has, kırmızı-pembe damarlı yüksek kaliteli mermerleri ilk çağlardan beri yerli halk tarafından gerek ihtiyaç gerekse ticari amaçla kullanılmıştır.
Hıristiyanlıkla beraber kilise yapımınada da bu mermerlerin kullanıldığı hatta Ayasofya’ya da getirildiği bilinmektedir.
Tarihi çok eskilere gitse de günümüze gelebilmiş yapı yapıtların çoğu –107×87 m. açık alanı olan erken dönem veBizans’a ait agoralar, balık pazarları, staolar- antik Yunan döneminde, satış yapılan sokak ya da Agoralarda üstü kapalı, sütunlu galeriler– bulunmaktadır. Bu staolar 2. yy.da halkın alışverişi için de yaygınlaşmıştır.Ayrıca staolardan birinin metal işi için kullanılması buna bağlı 6 ticari işletme olduğunu ortaya koymuştur. Bouleuterion- meclis binası, tiyatro, akropol, mozaikli ev, Artemis Tapınağı, MÖ 4. yy. Helenistik dönem büyük sur, su kemerleri, Megistos Tapınağı, Zeus Tapınağı, hamam, MÖ 4.-2. yy. Helenistik nekropol, mendirek, fener, 10×3 ölçülerinde mezarlar ve balık pazarı olarak adlandırılan etrafı portikoyla- revak- çevrili 40×48 ölçüsünde mozele- anıt mezar ve yapılardaki mozaikler- Roma dönemine aittir.Kalıntılar, Roma dönemi zenginliği ve görkeminin yansıması kabul edilmektedir.
Tüm bu eşsiz ve zengin yapılar kentin tüccarlarının kente maddi yatırım yaptıklarının kanıtı sayılmaktadır.
7-12-2- Yatağan- Stratonikeia;
Yatağan’a 7 km. uzaklıkta, Hititler zamanında Atriya, arkaik ve klasik dönemde Khrysaoris, Idrias ve Hekatesia, Helenistik, Roma ve Doğu Roma -Bizans Dönemi’nde Stratonikeia ve Hadrianoupolis olarak adlandırılanyerleşim yerinin oldukça önemli olduğu arkeolojik kazılarla belirlenmiştir.
Mylasa-Milas’a komşu, Karia’nın en önemli antik kentlerinden, ticari, dini ve idari öneme sahip Stranoikeia aynı zamandaçevre halkıtarafından saygı duyulan bir toplanma merkeziydi.
Stranoikeia’nın dönemin kutsalalanlarıLagina ve Panamara ile de sürekli iletişim halinde ve birbirlerine bağlı oldukları bilinmektedir.
Starbon, kentin birbirinden güzel yapılarından bahsetmektedir.
Diğer kutsal alanlarda olduğu gibi burası da tiyatro, meclis binası, gymnasium, 3600 m. uzunluğunda surlar, gösterişli sütunlar, caddeler ve görkemli giriş kapısıyla kent tamamen mermerlerle döşenmişti.
Bronz çağdan beri kesintisiz yerleşimin sürdüğü kent, çok sayıda deprem ve saldırıya uğramasına karşın her seferinde tekrar onarılmış ve özellikle Helenistik dönemde Hippodomik- ızgara plan uygulanarak düzenli bir kent halini almıştır.
Değişik adları olan yerleşim yerine, MÖ 281 yılının ardından bir süre kentin yönetimini elinde tutan Seleukos Kralı I. Antiochos, önce üvey annesi, sonra karısı olan Stratonike atfen kente Stratonikeia demiştir.
Helenistik, Seleukos, Ptolemaios, Makedon, Rodos ve Roma arasında zaman zaman el değiştiren kente özellikle 2. yy. Roma döneminde gözde bir yerleşim yeri olarak çok sayıda yeni yapı eklenmiştir.
MÖ 205 yılında Makedonya Kralı Philip, Stranoikeia’yı ve bölgedeki diğer Karia kentlerini ele geçirmiş fakat fidye alarak bağımsızlıklarını geri vermiştir.
MÖ 197 yılında kent Rodos hâkimiyetine girdiği Rodos Helios Rahipleri’ne ait kitabesindeki “Stratonikeia’nın kendilerine Antiochos ve Seleukos tarafından verildiğini” yazısından anlaşılmaktadır.
MÖ 189 yılında Rodos ve Stratonikeia arasındaki yeni bir sınır anlaşmayla bu hakimiyet son bularak kentler- demoslar özgürlüğüne kavuşmuştur.
MÖ 167 yılına gelindiğinde de Roma’nın Karia’daki tüm yerleşimleri yeniden bağımsızlıklarını almıştır.
Karia bölgesi içindeki nüfuslu kentlerden Mylasa- Milas ve Stranoikeia arasında MÖ 143 yılındaki anlaşmada Roma senatosunun hakemlik yapması, MÖ 130 yılında da Roma’ya başkaldıran Bergama varisi Aristonikos Stranoikeia’ya sığınması bölgeyle beraber kentin önemini ortaya koymaktadır.
MÖ 2. yy. ın 2. yarısında Stranoikeia toprakları oldukça genişlediği yine kazılarda ele geçen buluntulardan anlaşılmaktadır.
MÖ 88 yılına gelindiğinde Romalılarla savaşan Pontus Kralı Mithridates Stranoikeia da işgal etse de kent Romalılarla birlik olup Pontuslulardan kurtulmuş ve MÖ 81 yılında Roma tarafından Hydisos şehriyle topraklarını Stratonikeia’ya vererek ödüllendirmiştir.
MÖ 40 yılında Partlarla birleşen Romalı General Labianus Romalılara karşı açtığı mücadelede Stratonikeia’ya saldırsa da kenti ele geçiremez ve Lagina Hekate Kutsal Alanı’nı yağmaladığı anlaşılmaktadır.
Daha sonra doğu Roma- Bizans döneminde de artan Hıristiyanlık inancı doğrultusunda Stratonikeia önemli bir piskoposluk merkezi olarak bölgedeki diğer kentler gibi Aphrodisias’a bağlanmıştır.
Kurulumundan beri sürekli gelişen kentin özellikle Roma ve Bizans zamanında ana ticaret yolları üzerinde olması nedeniyle öneminin arttığı, hayvan ve tarımsal ürünlerin ticaretini yaygınlaştırmasını sağlamıştır.
Kentin ekonomisinin zeytin ve ürünleri, yağlar, üzüm ve ürünleri, mermer ve işletmeciliği üzerine kurulmuştu.
Kentte yapılan kazılarda kentin ekonomisine dair çok sayıda belge ve bilgiye rastlanmıştır. Hatta bu belgelerden Stratonikenia’nın ekonomik dalgalanmaları dahi çıkarılabilmektedir.
Kentte yer alan tarım ürünlerinin listesi geniş bir alana yayılan ihraç tarım ürünlerine ait bilgilere ulaşılmıştır.
Kent merkezindeki Bouleuterion – Meclis Binası’nın dış duvarlarındaki 302 yılı Roma İmparatoru Diocletianus’un Latince 200’den fazla ürünün Tavan Fiyatlar Fermanı –Edictum de Pretiis Rerum Venalium bunun kanıtı kabul edilmektedir. Listeye uymayanlar, stokçular vb. için idam cezası verilmekteydi.
Tavan Fiyat ( Denarii ) -Sığır Eti (yakl. 453 gr) 8, Tavuk ( 1 Çift) 60, Yumurta (4 adet) 4, Salyangoz ( 2 adet ) 4, Olei Flos (1. Kalite Ayçiçeği Yağı) (yaklaşık yarım litre) 40.
Yine bu dönemde zenginliğin artarak orta sınıf tüccarların yanında daha varlıklı askerlerin yanında köylüler, öğretmenler, işçiler, avukatlar, noterler, demirciler, arabacılar, veterinerler, tuğla ustaları, mimarlar, dokumacılar, marangozlar vb. gruplar bulunmaktaydı.
Stratonikeia, uzunca bir sürenin ardından 11. yy. Beylikler ve 14. yy. Osmanlı zamanında Türklerle tanışmıştır. Bu dönemde Eskihisar olarak adı değiştirilen kent yeni yönetime uygun bir yerleşim yerine dönüştürülmüştür.
Günümüzde gezip görülebilen son derece önemli bir antik kent Stratonikeia’daki kalıntılar;
2 sur duvarı, gymnasion, tiyatro, 2 agora, 2 anıtsal kent kapısı, içindeki nadir bulunan Menippos tarafından yazdırılan 301 yılına ait fiyat etiketlerinin yazılı olduğu yazıtlar bulunduğu meclis binası- bouleuterion, 1.yy. 12 ayın yazılı olduğu takvim, 3 tapınak, 2 sütunlu cadde, 3 nekropol, 4 kilise, 3 köy meydanı kompleksi, hamamlar, Şaban Ağa cami, çeşmeler, ağa evleri ve Osmanlı dönemine ait taş döşeli yollar bulunmaktadır.
Geçmişin bu kadar değerli antik kenti, civardaki diğer antik kentler, yerleşkeler, çevredeki köylüler ve çevrecilerle birlikte kömür santrallerinin istilasına karşın yaşam mücadelesi vermeye, direnmeye çalışmaktadır.
7-3-2- Datça- Knidos;
Reşadiye Yarımadası, Datça- Kızlan Ovası’nın tarihi MÖ 2000 Karya dönemine kadar gitmektedir. Yunan adalarından gelen Dorlar tarafından MÖ 1000 yılında kurulan Knidos Antik Kenti bugün Datça merkezine 4 km. mesafedeki Burgaz Düzlüğü’nde yer almaktadır.
Antik dünyanın en önemli tarihçisi Herodot’a göre de Knidos, Spartalılar tarafından koloni olarak kurulmuş ve yerleşim yeri zamanla gelişerek güçlenmiştir.
MÖ 6.- MÖ 5. yy.dakente hakim Fenikeliler denizcilikte çok ilerlerlemiş ve tersanelerle yerleşim yerini çevrelenmişler. Ancak halkına pek çok fırsat- beslenme, ticaret, ulaşım vb.– sunan deniz, kıyıdan gelen saldırılara da açık hale gelmiştir.
Denizden gelen kavimlerden biri olan Lidyalılardan kentlerini korunmak için Knidoslular Reşadiye Yarımadası’nı karadan ayırmaya çalışmışlar ama yine de Knidos, MÖ 546 yılında Datça ile birlikte Lidyalıların ardından da Perslerin egemenliğine girmiştir.
Anadolu’da ele geçirdikleri yerleri genellikle yakıp yıkan Persler, Knidos’a fazla zarar vermemişler.
MÖ 334 yılında Büyük İskender tarafından alınan daha sonra Roma, Seleukos tekrar Roma ve Bergama Krallığı dönemlerini yaşayan Datça yarımadası ve özellikle Knidos tüm bu ulusların denize açılan en önemli kapılarından biri olmuştur.
“Tanrı yarattığı kulunun uzun ömürlü olmasını isterse, Datça Yarımadası’na bırakır” diyen Starbon’a göre; ada ile kara doldurularak biri askeri diğeri ticari amaçla kullanılan iki liman –kuzey ve güney- elde edilmiştir.
Kıyıya paralel olan Knidos, limanı sayesinde oldukça varlıklı bir görünüme bürünerek Karia’nın en önemli ticaret, kültür, sosyal, sanat kentlerinden biri olmuştur.
MÖ 4. yy. da ticaretin gelişmesiyle özellikle hazmı kolaylaştırdığına inanılan şarap ihracatının merkezi olarak zamanla yarımadanın uç kısımlarında halen görülebilen antik kalıntıların olduğu yere taşınmıştır.
Denizi, limanı, şarabı vb. ile tüm ulusların sahip olmak istediği Datça, Dorlar zamanında kurulan Hexaopisi Birliği’ne bağlanarak her dört yılda bir düzenlenen festival için Dor mimari tarzında Apollon Karneisos Tapınağı yapılmıştır. Tapınağın Helenistik terasına MÖ 450 yılında Polynotos tarafından son derece dikkat çekici duvar resimleri yapılmış ve terasa daha sonra dikdörtgen bir sunak da eklenmiştir. Yine bu dönemde kentin sanat ve mimari gelişimi artarak devam etmiştir.
Ancak depremler, korsan saldırıları, iç çekişmeler ve savaşlarla sıkıntılı günleri hiç eksik olmayan Knidos halkı, tatlı suyu ve verimli toprakları bırakmak zorunda kalarak kendilerine tam tersi olanaklar sunan, MÖ 4. yy. da yarımadanın batı ucu Tekir Burnu’na göç etmek zorunda kalmışlar.
Buranın da karasal olanaklarının yetersiz olması halkı tekrar denizden yararlanmaya zorlamış ve Knidoslular bir süre sonra tekrar denize dönerek yeni limanlar kurmuşlardır.
Zamanla Karialı Knidosluların Eğe, Akdeniz havzası, Mısır ve İtalya kıyıları, İngiltere’ye kadar uzanan bir deniz ticareti geliştirmişler ve özellikle hazmı kolaylaştırdığına inanılan şarap Knidos’un en önemli ihraç ürünlerinin başında gelmeye başlamıştır. Ayrıca sirke, zeytin, zeytinyağı, seramik, erotik tasvirlere sahip anı hediyelikler, kandiller, omuzlarda Knidos Yaprağı, kulplarda Knidos Düğümü çizilmiş Knidos Tipi ve kült eşyalar geniş bir coğrafyaya ihraç edilmiştir.
Knidos’a Dor ve pagan Roma zamanında çok sayıda tapınak yapılırken Roma’nın Hıristiyanlaşması ile Doğu Roma- Bizans dönemlerinde artan kent nüfusuna paralel olarak –nüfusu yaklaşık 70 bin kişi– çok sayıda kilise de eklenmiştir.
İlk çağlardan beri Knidoslular, sıklıkla saldırılara uğrasalar da yine de ticaretle zenginleşmeleri sürmüş ve dönemin ünlü sanatçılarını getirterek pek çok değerli yapı- yapıtla kentlerini taçlandırmışlardır.
Kentte antik dönemin en önemli sanatçı ve bilim insanlarının yetiştiğine de kaynaklardan tanık olunmaktadır. Özellikle dünyanın yedi harikasından biri İskenderiye Feneri’ni yapan Mimar Sastratos- Sostratos, gezegenlerin hep aynı yörüngede hareket eden yuvarlak cisimler olduğunu bulan ünlü astronom- gökbilimci, matematikçi ve filozof Eudoxus -Endoksos, Doktor Eueryphon, ressam Polygnotos, ünlü Aphrodite heykelini yapan heykeltıraş Praxiteles- Praksiteles bu kişilerden bazılarıdır.
Knidos’a Aphrodite heykeli ile diğer sanat eserlerini görmeye, dini festivaller, sanat ve spor etkinliklerine katılmaya çok sayıda insanın gelmesi, antik dünyanın ilk turizm hareketliliğinin başlamasını sağlamıştır.
Ancak daha sonra Bizans İmparatoru Theodosios tarafından İstanbul’a getirilen Aphrodite heykelinin akıbeti ne yazık ki bilinmemektedir.
Tarihi boyunca ticareti sayesinde zenginleşen Knidoslu tüccarlar kentin mimarisine de katkıda bulunduklarına dair belgeler mevcuttur.
Hippodamos’un ızgara planla- doğu- batı yönünde paralel dört geniş cadde, kuzey- güney yönünde bir cadde ile dik açılı olarak kesilen bölgenin konumuna uygun cadde ve sokakları merdivenler ya da dik olarak birbirlerini kesen plan– inşa edilen Knidos’da agora, 130 m.ticari staolar- 5×80 ölçülerinde 25 dükkan, kült odaları, kent duvarları, odeon, 8000 kişilik tiyatro, güneş saati, kilise ve Demeter Tapınağı günümüze kadar sağlam olarak gelebilmiş ve bölgede görülmesi gereken önemli tarihi yapılardır.
Daha sonra Anadolu’nun en büyük uygarlıklarından Roma döneminde Hıristiyanlığın resmi din olarak kabul edilmesiyle ülkenin her yerine yayılan Hıristiyanlar Knidos’a da ulaşarak halkını etkilemişlerdir. Doğu Roma-Bizans toprağı olduğu döneminde de Knidos batı Anadolu’nun piskoposluk merkezlerinden biri olmuştur.
Ancak Knidos zamanla tekrarlanan depremler yüzünden terk edilmeye başlanmış ve küçülerek varlığını 7. yy. a kadar sürdürse de daha sonra iyice boşalmıştır.
13. yy. da Menteşe Beyliği’ne bağlanan yarımada, 15. yy. da Osmanlı toprağı olmuş ve son Osmanlı Padişahı, Sultan Reşat’tan dolayı, Datça, Reşadiye olarak da anılmaya başlanmıştır.
Cumhuriyetten sonra yeniden Datça adıyla anılmaya başlayan kent, halen –235 km.lik sahili, 52 koyu, zengin flora ve faunası, Knidos Antik Kenti, birçok mavi bayraklı plajı, tatil köyleri, siteleri, kamp alanları, Karaincir, Palamutbükü, Mesudiye, Hastanealtı, Periliköşk, Billurkent plajları -ile bölgenin ve ülkenin en güzel, el değmemiş tatil yerlerinin başında gelmektedir.
7-6-3- Köyceğiz- Dalyan- Kaunos- Caunos;
Kaunos, Köyceğiz Gölü ve Akdeniz arasındaki Dalyan Çayı- Calbis’in ortasında, Ölemez- İmbroz Dağı etekleri ile Sivrihisar, Balıklar dağları ve Kızıltepe tarafından çevrelenmektedir.
Deniz kıyısında, zamanla deltanın dolmasıyla kıyıdan uzaklaşan antik kent- Caunos, Dalyan, Ortaca, Köyceğiz denince ilk akla gelen denizin gölle birleştiği, gölün denize bağlandığı, kanalın denize döküldüğü eşsiz bir doğa harikası olmuştur.
Caunos, antik dönemin en önemli coğrafyacısı Strabon’a göre, deniz kıyısında önemli bir liman kenti iken zamanla yakınındaki Sülüklü Göl denilen alanın bataklığa dönüşmesiyle denizle bağlantısı kesilmiştir.
Kurulumu MÖ 10.yy.’a kadar gittiği belirlenen ve MÖ 4. yy.’da Karca antik adı Kbid olan Kaunos kentinin halkı Herodotos’a göre Anadolulu insanlar ve baş tanrıları Basileus Kaunios idi.
Kaunosluların Girit’ten geldiklerine inandıklarına dair yazılı kaynaklar da bulunmaktadır.
Zamanla diğer Karia kentlerinde olduğu gibi Caunos’da da Karia, Girit, Pers, Rodos, Bergama, Roma ve Bizans hüküm sürmüştür.
İhracatı sayesinde zenginleşen Caunos’dan geriye kalan yazıtlara göre en önemli ticari ürünler başta incir- Cauneas İnciri, zeytin ve ürünleri, diyet yemeği tuzlu balık, gemi yapımı ve onarımı için vazgeçilmez reçine karasakız ile bugünkü İztuzu Kumsalı arkasındaki Tuz Gölü’nde tuzladan çıkarılarak göz hastalıkları için yapılan kremlerde kullanılan Caunos tuzu idi.
Limanı sayesinde ekonomik olarak gelişen kent, zamanla limandan uzaklaşıp karasallaştığı için ekonomisinde dalgalanmalar başlamış ve durum yönetimini de olumsuz etkilemiştir.
Karasallaştıktan sonra özellikle Roma döneminde İmparator Hadrian ticareti tekrar canlandırmak için gümrük düzenlemeleriyle gemicileri limanları kullanmaya teşvik amacıyla Gümrük Kararnamesi yaptırıp Liman agorasının çeşme binasının batı dış kapısına astırmıştır. Kararnameyle merhem yapımında kullanılan Caunos tuzu hariç diğer ürünlerdeki vergileri indirmiş vergi farkını da Caunoslular tarafından karşılatmıştır.
Caunos’un sadece ticari olarak değil dini öneme de sahip olduğu yaklaşık 167 adet farklı nitelik ve nicelikteki Kaya mezarı ve belgelerden anlaşılmaktadır. Bu belgeler ve mezarlar kentin ekonomik, sosyo- kültürel, dini, idari yönü hakkında da bilgi vermektedir.
Tüm bu bilgilere dayanarak Likya ve Karia sınırındaki Caunos, bağımsız ve güçlü bir ekonomiye sahip yerleşim yeri olarak kendi parasını basmış, kendine ait dile sahip olmuş önemli bir Karia kentidir.
Strabon ile Herodot’a göre Caunos, limanını uygun gördüğüne kapatarak çevre kentlere yaptırım uygulayacak kadar güçlü bir idaresi bulunmaktaydı.
Halen Karetta – karettalarıyla ünlü Dalyan, İztuzu plajı, çamur banyosu ve Caunos antik kentiyle her yıl binlerce ziyaretçiyi bölgeye çekmektedir.
Antik Karia bölgesinin en önemli ticaret limanlarından biri olan Caunos, MÖ 4.yy. aşağı şehir ve akropol- yukarı şehirden ibaret olan bölgede önemine uygun olarak çok sayıda antik kalıntı– bazıları tapınak cepheli 7 farklı gruba ayrılan 167 anıtsal kaya mezar, Likçe, Grekçe, Aramice yazıtlar, surlar, hamam, akropol, tiyatro, tapınaklar, Karia kentlerinde görülen liman üzerindeki bugün Sülüklü Göl civarındaki staolar vb.- halen hayranlık uyandırmaktadır.
Ayrıca Köyceğiz civarında kaplıcalar da oldukça önemli doğal mekanlardır.
Karya’nın ilk Kadın Satrabı ve Amirali MÖ 480 I. Artemisia ve Karya Satrabı MÖ 352 II. Artemisia;
Pers iktidarında, Karya’nın ilk satrabı MÖ 520-MÖ 484 Lygdamis’in kızı I. Artemisia ,baba tarafından Yunan-Karya, anne tarafından Giritli idi. (Halikarnassos) Bodrum’da doğan Artemisia, Halikarnassos, Los, Nisiros ve Kalimnos Kraliçesi olarak MÖ 480 yılında hüküm sürdü. Ancak kimliği hakkında detaylı bilgi yoktur.
—Karyalı I. Artemisia dünyanın ilk kadın amiralidir. Büyük Pers İmparatoru Kserkes’in yanında; Halikarnas,, Kos, Nisiros ve Kalymnos adalarının amiraliydi.
Anadolulu savaşçı bir kadın olarak M.Ö. 480’de Salamis Deniz Savaşı’na katılarak gemilere bizzat komuta etti.
Artemisium Deniz Savaşı’nda Pers donanması yenilmesine rağmen, hiçbir kayıp vermeden, filosuyla Atina donanmasını yarıp geçen tek deniz komutanıydı. I. Artemisia’ nın kahramanlıkları Heredots, Polyaenus ve Kserkses’ten öğrenilmektedir.
—Savaş başlamadan Xerxes’in gemilerini Peloponnesus’de bekletip Yunanlıların dağılmasını beklemek istemedi. Onun yerine Themistokles’in mesajıyla Yunan filosuna elverişsiz koşullar olsa da saldırmak istedi. Salamis Savaşı’ndan önce, Xerxes tüm donanma komutanlarının fikrini aldı. Artemisia (MÖ 480-460 ) ise buna karşı çıkan tek komutan idi. Ama savaş katılmaktan da çekinmedi.
Halikarnassos, Kos, Nisyros, Calyndos ve Rodos’un karşısında Küçük Asya’nın güneybatı kıyısındaki 5 gemisiyle katılıp güçlerine liderlik etti. Gemileri, Sidon’dan gelenler hariç filodaki en iyi gemilerdi.
Savaş başlayınca (MÖ 486-465) Kral Xerxes, Aigaleo Dağı eteklerinde savaşı denetler. Artemisia’nın Yunan gemisini batırdığını gördü. Adamlarından biri; “Efendim, Artemisia’ya bakın, ne kadar iyi savaşıyor ve düşman gemisini nasıl batırdı şimdi bile” ve Xerxes şöyle cevap verdi: “Adamlarım kadın oldu; kadınlarım da erkek. Ey Zeus, kadınları erkeğin malzemelerinden, erkekleri de kadının malzemelerinden yarattın.”
Artemisia’nın zekasına hayran Greko-Romen filozof Heredot tarafından şöyle anlatılır :
—-Artemisia, bir kadının Hellas’a karşı silahlanmayla gitmesine beni çok şaşırtan biri; çünkü kocası ölmüştü, kendisi de onun egemenliğine ve küçük bir oğluna sahipti ve orduyu zorunluluk stresi altında değil, sadece yürekli bir cesaretle takip etti. Adı Artemisia’ydı; babasının tarafında Halikarnas soyundan gelen Lygdamis’in kızıydı ve annesinin tarafında Giritliydi. Halikarnas, Kos, Nisyros ve Kalydnos adamlarının lideriydi ve beş gemi tedarik ediyordu. Gemileri, Sidon gemilerinden sonra tüm filodaki en iyi gemiler olarak biliniyordu; ve tüm müttefikleri arasında krala en iyi tavsiyeleri o verdi. Lideri olduğunu söylediğim şehirlerin hepsi Dor kökenlidir, gösterebildiğim kadarıyla, Halikarnaslılar Troezen’den ve geri kalan Epidaurus’tan. Savaş sırasında ve Pers filosu yenilgiyle karşı karşıyayken, bir Atina gemisi Artemisia’nın gemisini takip etti ve Artemisia kaçamadı çünkü önünde dost gemiler vardı. Kalyndosluların yönettiği ve Kalyndian kralı Damasithymos’un bulunduğu dost bir gemiye saldırmaya karar verdi.
Heredot, savaş sırasında Yunan komutan Ameinias’ın Artemisia’nın gemide olduğunu bilmiyordu Aksi takdirde ya onu ele geçirene ya da kendisi ele geçirilene kadar takibini bırakmazdı, çünkü “Atinalı kaptanlara emir verilmişti ve ayrıca onu canlı ele geçirecek adama on bin drahmi ödül teklif edilmişti; çünkü bir kadının Atina’ya karşı bir sefer düzenlemesinin tahammül edilemez olduğunu düşünüyorlardı.”
Herodot VII.99.
Polyaenus’a Stratagems adlı eserinde ; Artemisia, Yunanlıların eline düşmek üzere olduğunu gördüğünde, Pers bayraklarını indirtti ve Yunan sancağı taktı ve yanından geçen bir Pers gemisine saldırdı.Yunan Amiral Ameinias onun peşine düştü. Çünkü onun bir Yunan gemisi olduğunu zannetti, diye bahseder. Ve Salamis Savaşı’nda Eylül 480’de yenilen Pers filosu içinde tek yenilmeyen onun gemisiydi. Kral Xerxes, onu çok takdir edip onun filodaki tüm subaylardan daha üstün olduğunu söyledi. Ona Yunan zırhı, kaptanına bir eğirme hediye etti.
Ayrıca yine Polyaenus’a göre, Xerxes, daha sonrası için Artemisia’ya iki seçenek sundu.
İsterse kendisi birliklerini Mora’ya götürecek ya da Yunanistan’dan çekilip generali Mardonius’u sorumlu bırakacaktı. Artemisia ise ona Küçük Asya’ya çekilmeyi istedi. Ve Xerxes’in yokluğunda Yunanlıları yenmek için 300.000 Pers askeri askeri istedi.
—Kendinden önce hakkında pek bilgi olmayan kocası ölünce Satrap olan Yunan kentinde doğup, Persler döneminde kraliçe olan I. Artemisia’nın ardından oğlu Pisindelis ve sonra Lygdamis II (torunu) yönetime geçti.
Karya Satrabı Kraliçe II. Artemisia;
Karya Kralı Maussolos ölünce yerine hem kardeşi hem karısı II. Artemisia Satrap olur.
II. Artemisia önce kocasının başlattığı, anıt mezar Mausoleum’u MÖ 353-MÖ 351 yıllarında tamamlatır.
Mausolos ölünce, bir kadın tarafından yönetilmek istemedikleri bahanesiyle Rodoslular MÖ 352 yılında Halikarnassos’a denizden saldırır. Oldukça zeki bir kadın II. Artemisia Rodosluları pusuya düşürür, karaya çıkanları öldürtür. Rodos donanmasını önüne alarak Rodos’a yola çıkar. Rodos gemileri önce Halikarnassos’un gemilerini arkada gören Rodoslular savaşı kazandıklarını zannederler. Ancak bu bir tuzaktır. II. Artemisia Rodosluları kendi adalarında bir kez daha yener. erek savaşı kazanır ve adayı alır. Geleneklere göre yenilenin silahlarını yok etmek için Rodos meydanında bir anıt yaptırır ve etrafını duvarla çevirip kaldırılmasını yasaklar.
II. Artemisia da I. Artemisia gibi iyi bir amiral zeki bir kraliçe olduğunu kanıtlar. Ünü topraklarının dışına taşar.
II. Artemisia’nın yaptırdığı anıt mezarı Mimar Pythius tarafından inşa edildiği, sütunlar ve heykellerinin Yunan sanatçılar Skopas, Bryaxis, Leochares, Timotheus tarafından yapıldığı varsayılır.
Dünyanın Yedi Harikası’ndan bir kabul edilen anıt mezar, Romalı yazar MS 23-79 Plinius’a göre;
Kare şeklindeki anıt mezarın çevresi 125 m idi. 36 sütunu olan mezarın üstünde 4 atlı mermer bir arabanın tepesinde de 24 basamaklı bir piramit vardı.
Mermer parçalardan analaşıldığına göre mezarda 3 m yüksekliğinde Mausolos’un heykeli bulunmaktaydı.
Anır mezarın sonraki istilalar, savaşlar ve depremlerle yıkıldığı varsayılmaktadır.
Kaynakça
Akduru, E.,H., Antik Çağda Ticaret: Karıa Bölgesinde Bir Araştırma,
Academic Knowledge 5 (1), 156-166,2022
Akurgal, E., Ancient Civilizations and Ruins of Turkey 2002,
Akurgal,E., Anadollu Kültür Tarihi(17bas.) 2005, Ankara:TÜBİTAKISBN975403107X
Bean, G. E., Notes and Inscriptions from Caunus. Journal of Hellenic Studies, 74, 85-110.1954
Henry, O., Tombes de Carie, Architecture Funéraire et Culture Carienne VIe– IIe Siècle av. J.-C., Presses Universitaires de Rennes, 2009.
Henry, O. , Karia, Karians and Labraunda / The Necropolis of Labraunda. İstanbul: Milli Reasürans T.A.Ş.2010
Henry,O., Ayşe,B.,O., The Carians, YKY,2020
Serin, U. (2013). Karya’daki Geç Antik ve Bizans Dönemi Yapı ve Yerleşimleri Üzerine BazıGözlemler. METU Journal Of Faculty Of Architecture, 30(1), 191-211.
Yüksel, A., Antik Kaynaklarda Karya Bölgesi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eskiçağ Tarihi Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul,2001
https://tr.wikipedia.org › wiki › Karya
Turkish Museumshttps://www.turkishmuseums.com › blog › detail › antik-…
https://www.worldhistory.org/trans/tr/2-1326/turkiyedeki-karya-bolgesinden-az-bilinen-10-antik
https://www.kulturportali.gov.tr/portal/bademdiyarindakariayolu
