Karya Ülkesi içinde, bir yanı deniz, bir yanı yüksek dağlarla çevrili, güzel mi güzel bir kent varmış.
Yemyeşil kırlarla çevrili bu kentin bereketli toprağı suyla buluşunca ya yemeklik ürün verir ya da kap-kacak olarak ele gelirmiş.
Çamur olunca da becerikli ellerde sikkeden, mühüre, testiden çömleğe, tastan küpe kadar tüm ülkenin ihtiyacı olan pek çok şeye dönüşürmüş. Tüm bunlara çamurla hayat veren ustanın adı da balçık, çamur anlamında “Keramos” muş. Ustanın ünü, yaşadığı topraklardan çıkıp tüm ülkeye hatta başka ülkelere bile yayılmış.
Krallar, kraliçeler, sanatçılar herkes bu ustanın yaptığı kap-kacakları almaya gelirlermiş.
Ustanın kendisi gibi kızıl saçlı Kaeira adında bir kızı varmış. Bu kız; yeşil gözlü, beyaz tenli, uzunca boylu güzel mi güzelmiş.
Doğduğundan beri çömlek yapmak isteyen dünya güzeli Kaeira’nın çalışıp yorulmasını, üstünün başının çamur olmasını istemeyen Keramos, Usta kızını hep: “Yok kızım, güzeller güzeli Kaeiram, çamura bulanırsan çirkin olursun sonra kimse seninle evlenmez.” diyerek Kaeira’yı tezgahtan, işlikten uzak tutarmış.
Gel zaman git zaman, Keramos Usta yaşlanıp ölmüş. Başka çocuğu olmadığı için de yarım kalan çömleklerini yapan olmamış. Çamurları da zamanla kurumaya başlamış. Ülkenin ileri gelenleri de “Ne olacak şimdi, kim yapacak çanak çömleğimizi?” diye çare aramaya başlamış.
Günler geçmiş, kuruyan çamura, yarım kalan kap-kacağın hali Kaeira’yı çok üzmüş ve babasının mesleğini sürdürmeye karar vermiş. Babasının önlüğünü takıp çömlek tezgahının başına geçmiş. Bir de ne görsün, tezgah sanki Kaeira’nın oturmasını bekliyormuş. Öyle bir dönmüş, öyle bir dönmüş ki Kaeira ne yapmak istese hemen oluveriyormuş.
Kaeira bu işte bir iş var, çocukluğumdan beri babam Keramos’u tezgahın başında izledim ama bu kadarı da fazla diye düşünüp kendi kendine bu işte ilahların eli olmalı diye düşünüp Zeus ve Hekate Tapınaklarını daha sık ziyaret eder olmuş.
Gece gündüz çömlek tezgahının başından ayrılmayan işlikte yatıp kalklamaya başlayan Kaeira o kadar çok ürün yapmış ki tüm ülkenin hatta diğer ülkelerin ihtiyaçlarını dahi kısa sürede karşılamış.
Böylece Kaeira’yı da Karya’da tanımayan, ürün sipariş etmeyen kalmamış.
Kaeira’nın ünü ülke sınırları aşmaya başlayadursun Atina Kralı Kodros’un iki oğlundan biri Neleus kendisine yeni bir ülke arıyormuş. Ama bu ülkenin bereketli toprakları, şırıl şırıl akan dereleri, ılıman iklimi güzel mi güzel bağları olmalıymış. “Böyle bir yer nerede bu dünyada ?” diye bilicilere danışmak için Apollon Tapınağı’na gitmeye karar vermiş.
Uzun zaman Delphi bilicilerinin kapısında beklemiş. Bilicilere bir sürü pahalı hediyeler götürerek, gönüllerini almış.
Keçileri soğuk sulu kuyulara atıp titremelerini yorumlayan, geceleri istihareye yatan biliciler; bir süre sonra Neleus’a Anadolu’ya gitmesini, berrak nehirlerin yanında, önünde deniz olan ve arkasını dağa yaslayan güzel mi güzel ovada yaşamasını salık vermişler. Orada ova kadar güzel bir kızın kendi nasibi olacağını da ilave etmişler.
Bu öğüde uyan Neleus, yola çıkmış. Günler, geceler sonra Ege’ye, Menderes Nehri (Maindros) kıyısına gelmiş.
Ne güzel ne bereketli yer buralar acaba hangisine yerleşsem diye düşünürken bir mühüre ihtiyaç duymuş. Etrafa sormuş soruşturmuş buralarda kim yapar bir mührü diye. Ona Karyalı kız, Kaeira’nın yaptığını söyleyip oturduğu yeri tarif etmişler.
Neleus, Kaeira’nın yaşadığı ovayı bulmuş. “Aman yarabbi! Ne güzel bir diyar bu, ne çalışkan bir kız bu, nereye geldim acaba?” diye düşünmüş.
Hemen kızın yanına gidip adını sormuş. Tezgahta çömlek yapmayı bırakmadan adını söyleyen Kaeira,” Ne istiyorsunuz?” diye sormuş.
Neleus da “Mühür yaptırmak istiyorum, Sizin yardımcı olacağınızı söylediler. Size zahmet olmaz ise benim adıma bir mühür yapar mısınız?” Demiş ve Kaeira’dan biraz çamur da istemiş.
Çamuru Kaeira’nın elinden alırken üstü başı çamur içinde olsa da güzelliği Neleus’un aklını başından almış.
O sırada bilcilerin kehaneti aklına gelmiş. Oraya yerleşmiş. Kısa sürede Kaeira ile evlenip soylarını burada sürdürmüşler.
Yaşadıkları yere de Keramos- Çömlek denilmiş. Sonraki dönemlerde orada yaşayanların torunlarının torunları buraya Ören demiş.
