KIRKLARELİ

7- Kırklareli;

Coğrafi;

Komşular; Kuzeyinde Bulgaristan, doğusunda Karadeniz olan Kırklareli İstanbul, Edirne ve Tekirdağ illeriyle komşudur.

Yüzölçümü; 6550 km2.

İlçeler; Babaeski, Demirköy, Kofçaz, Lüleburgaz, Pehlivanköy, Vize ve merkez ilçe Kırklareli.

İklim;  İki iklimli -karasal ve deniz- kent olarak da anılan Kırklareli ve çevresinde ilkimler arasında geçişler görülmektedir. 

Kuzeyine Karadeniz iklimi hakim olan ilin Ergene ve çevresinde karasal iklim etkilidir. 

Kıyı kesimleri kışın ılık ve yağışlı iken iç ve yüksek kesimlerde kışlar soğuk, uzun, sert ve yağışlıdır.

Bitki Örtüsü; Kırklareli’nin doğusundaki dar geçitler ile Ergene ormanlık alan bakımından daha zayıfken il genelinde zengin- % 57- sık ormanlardaki ağaçlar – kayın, söğüt, meşe, gürgen, dişbudak, gürgen, kızılağaç, söğüt vb.– çoğunluktadır.

Sert iklimiyle dikkat çeken % 48 dağlık alanlar, tepeler ve % 44 platoları –Istranca-Yıldız-dağları, 851 m. Sivri, 901 m. Fatmakaya, 846 m. Dalyan, 725 m. Kamelya 503 m. Dikilitaş tepeleri ile Limanköy ve Dereköy platoları- bulunmaktadır.

Tüm bu alanlar ile 1031 m. uzunluğunda Mahyatepe ve yaylaları bulunmaktadır.

Ayrıca Ergene’ye yaklaştıkça zengin su kaynaklarıyla – Rezve, Şeytan, Sulucak, Paşaköy, Lüleburgaz dereleri, Erikli, Mert- Karagöl, Sakpınar gölleri ve Ergene Çayı- beslenen % 35 tarım alanlarının arttığı % 8 ovalar- Ergene ovası– belirginleşmektedir.

Bölgenin bitki örtüsü, ikliminde etkin olan belli başlı su kaynakları – Meriç ve Ergene ırmaklar, Paşaköy, Sulucak, Lüleburgaz, Babaeski, Teke, Deringeçit, Bulanık, Pabuç, Rezve ve Kazan dereleri ile Erikli, Mert, Sakpınar gölleri- sayılabilir.

Ulaşım; Kırklareli ve çevresine ülkenin her yerinden karayolu ile kolaylıkla ulaşmak mümkünken demiryolu – Edirne -ile havayolu- Çorlu– güzergâhlarından yararlanılabilir.

Tarihi; 

Kırklareli’nin ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu tam olarak bilinememektedir.

Bununla beraber, kentin çevresindeki höyüklerde yapılan araştırmalarla çok eski bir yerleşim yeri olduğu kabul edilmektedir. 

Özellikle Kırklareli Höyüğü, Aşağı Pınar ve Kanlıgeçit alanlarında yapılan kazılarda Aşağı Pınar- MÖ 6400- MÖ 5000 yılları arasında bölgede yaşayan insanların Anadolu’nun ilk tarım topluluklarından oldukları saptanmıştır. 

Daha sonra bu tarım topluluklarının Trakya üzerinden Avrupa’ya yayıldıkları düşünülmektedir. 

Ayrıca Kanlıgeçit’te de MÖ 3000 – MÖ 2000 yılları arasında yaşayan insanların ilk kent toplumlarını ve bu toplumların da Anadolu’nun ilk koloni devletlerini oluşturdukları kabul edilmektedir.

Tarihi süreç içinde pek çok uygarlığa- Hitit, MÖ 1200 Frig, MÖ 1200- MÖ 513 Trak, MÖ 700 İskit ve Galat, MÖ 600 Pers, MÖ 440 Atina Devleti, MÖ 336 Makedon, Büyük İskender ve Makedonya, MÖ 168 Roma, 395 Bizans- ev sahipliği yapmıştır.

Daha sonra kent ve çevresi sıklıkla Türk akınlarına sahne olmuştur.

Bu akınlar sonucunda 1361 yılında kent ve I. Murat döneminde Osmanlıların eline geçmiştir.

1877 yılında Rusların eline geçen kent, 

1878 Berlin Antlaşmasıyla tekrar Türk toprağı olmuştur. 

1920 yılında Yunan işgaline uğrayan Kırklareli, 1922 yılında tekrar alınarak Cumhuriyet döneminin en yeni kentlerinden biri olmuştur.

Türklerin zamanında Kırk Kimesne – Kırk Kilise olan kentin adı sonradan Kırklareli olarak anılmaya başlanmıştır.

Kırklareli ve Çevresindeki tarihi Yapılar;

7-1-1- Kırklareli Müzesi;

Kent merkezindeki müzenin arkeoloji salonunda prehistorikten Cumhuriyet döneme ait Kırklareli ile bölge genelinde – MÖ 6000 ortalarına tarihlenen Aşağı Pınar Höyüğü, Kanlıgeçit ve Tilkiburnu Yerleşkeleri, Alpullu Höyük, Dolhan, Pınarhisar, İslambey, Yündolan – yapılan kazılarla tarihe ışık tutan buluntular-kabartma, rölyef, sütun kaideleri, heykeller vb.– yer alırken tabiat salonunda da özellikle Aşağıpınar, Kanlıgeçit, Tilkiburnu’nda buzul çağına da ait yaklaşık 76 tür, çok sayıda kara, deniz  ve ağaç fosili ile 102 adet farklı canlı türü sergilenmektedir. 

Müzenin etnografya bölümünde de 19.- 20. yy. ait bölgenin kırsal -köy yaşantılarını yansıtan çeşitli eserler -giysi, takı, günlük yaşam malzemeleri, altın, gümüş, bronz sikkeler vb.– sergilenmektedir.

7-1-2- Aşağı Pınar Höyüğü;

Kırıkkale merkezinde yer alan tarihi MÖ  6000 yılına giden höyüğün üstüne geç antik çağda yapılan tümülüs nedeniyle değişime uğramıştır. 

Aşağı Pınar Höyüğü’nün Anadolu’daki höyüklerden oldukça farklı olmasının nedeni yatay tabakalanma şeklinde kurulmasıdır. 

Anadolu’nun Balkanlara açılan kapısında yer alan höyük, bölgenin tarihinin açıklanabilmesi açısından son derece önemli bir tarihi yerleşim yeridir.

7-1-3- Kanlıgeçit Höyüğü- Yerleşmesi;

Kırklareli merkezine 500 m. uzaklıkta, Haydar Dere yakınındaki höyüğün tarihi eski MÖ 2500 -MÖ 2000 tunç çağına kadar gitmektedir. 

Höyüğün bir kutsal alanı ve etrafı surlarla çevrili bir de akropolü olduğu yapılan araştırmalarla ortaya çıkarılmıştır. 

Ayrıca höyükteki mezarlık- nekropol alanı ilk tunç ve kalkolitik çağları ile Helenistik dönemlere ait buluntuları bölge ve Anadolu tarihine ışık tutabilecek niteliktedir.

7-1-4- Beyazıt- Paşa Cami; 

Kent merkezinde, II. Beyazıd zamanında yapımına başlanan cami, Güllabi Ahmet Paşa tarafından 1594 yılında bitirilince iki adla- Beyazıt- Paşa Cami- anılır olmuş. 

105 m2.lik ana mekâna sahip, kare planlı, 210 kişinin ibadet edebileceği camide ahşap ve tuğla malzemenin yanı sıra köfteki taş da kullanılmıştır. 

Zamanla çeşitli onarımlar geçiren ve halen içinde ibadet yapılan cami kentin önemli dini merkezlerinden biridir.

7-1-5- Hızırbey Cami ve Külliyesi;

Kırklareli çarşı içinde yer alan cami ve külliye, 1383 yılında Kösemihalzade Hızır Bey tarafından 1470 m2.lik bir alan içinde yaptırılmıştır. 

Kentin önemli tarihi yapılarından olan külliye, arasta, 1000 kişilik bir cami ve hamamdan meydana gelmektedir. 

Zaman zaman onarım gören yapılar topluluğu halen işlevini yerine getirmektedir. 

7-1-6- Kadı-Emin Ali Çelebi Cami;

Kırklareli kale merkezinde yer alan cami, 1577 yılında Emin Ali Çelebi tarafından kare planlı olarak 457- 476 m2.lik bir arsada 93 m2.lik alanda inşa ettirilmiştir.

Kentin tarihi dini mekânlarından 200 kişinin ibadet edebileceği köfteki taşla kaplı caminin çatısı ahşaptan yapılmıştır. 

7-2- 1- Vize;

Kırklareli’nin en özgün ilçelerinden biri olan Vize, adını mitolojide Poseidon’un  oğlu Byzas’tan alarak Byzia olarak anılmış ve zamanla Vize’ye dönüşmüştür.

Vize, tarih boyunca Trakların bir kolu Astailer, sonra Pers, Roma, Kelt, Peçenek, Bizans, Bulgar ve Osmanlılarla Türk egemenliğine yurt olmuştur. 

Kentte halen görülen yapıların önemli bölümü Bizans dönemine aittir. 

Ayrıca doğal mağaraların taş ustalarının oymasıyla oluşturulan Mağara Manastırları, Yenesu Mağarası, 1620 m., Trakya’nın 3. büyük mağarası ile Ayasofya Kilisesi, Trakya’da ki tek antik tiyatro, kaya kiliseleri, manastır, Trak tümülüsleri, kale surları, çeşmeler, Gazi Süleyman Paşa Cami de kent ve çevresinde görülmesi gereken diğer alanlardır.

7-2-2- Vize- Kıyıköy- Salmydessos– Salmidoses Antik Kenti ;

İstanbul’a 164 km., Kırklareli’ne 96 km. uzaklıktaki Kıyıköy, Vize’ye bağlı yeşil ile mavinin iç içe geçtiği Karadeniz’e hâkim  bölgenin güzel sahil merkezlerinden biridir. 

Karyalılar tarafından kurulduğu kabul edilen Kıyıköy, antik çağlarda Salmydessos olarak adlandırılmış ve daha sonra da yerleşim yerine Midye denmişler. 

Kıyıköy’de Türklerden önce yaşayan özellikle Rumlara ait halen görülebilen manastırın yanında dar, taş sokaklarda ahşap, orijinal evler son derece dikkat çekicidir.

Kazandere ile Papuçdere’nin denizde buluştuğu yerin hemen yakınındaki yüksek kayalığa kurulan Kıyıköy’ü çevreleyen denize eşlik eden ormanda dünyanın ender türlerden biri olan karaçamın yanında Macar meşesi, sapsız meşe, saçlı meşe, doğu gürgeni, karagürgen, dişbudak, kayın, akçaağaç, ıhlamur ve kızılağaç  bulunmaktadır. 

Deniz ile ormanın doğa dostluğunun sergilendiği Kıyıköy’deki sakin ve dinlendirici atmosfer özellikle yazları pek çok insanın ilgisini çekmektedir.

İlk insan yerleşiminden bu yana doğasıyla dikkat çeken Kıyıköy’de Trakya Valisi Neron’unda yazlığının bulunduğu bilinmektedir.

Ayrıca burada koruma altına alınarak varlıklarının devamının sağlanması amaçlanan karaca, yaban domuzu, kurt, çakal, sansar, tilki, porsuk, tavşan gibi hayvanlar yaşamaktadır.

Balıkçılığın da geliştiği Kıyıköy’ün eşsiz doğası, berrak denizi, göz kamaştırıcı manzaraya sahip Kıyıköy’de çok sayıda uygun fiyatlı konaklama tesisi ve işletmesiyle konukların taleplerini karşılayabilecek kapasitedirler

7-2-3- Vize- Küçük Ayasofya- Gazi Süleyman Paşa Cami;

Bizans- 6. yy. Jüstinyen zamanında, kilise olarak taş ve tuğla karışımıyla inşa edilen yapı, 14. yy. da Vize Fatihi olarak anılan Gazi Süleyman Paşa tarafından kent alınınca camiye çevrildiği için Gazi Süleyman Paşa Cami olarak anılmaya başlanmıştır. 

Üç mermer söveli kapıyla girilen dikdörtgen planlı, 16 köşeli tanbura oturtulan büyük kubbeye sahip yapı kentin en dikkat çekici tarihi binalarındandır.

Üç apsisli yapının korint başlıklı mermer sütunları, mozaikleri İstanbul Ayasofya Kilise mozaikleriyle neredeyse aynı olmasından Küçük Ayasofya olarak da anılmıştır. 

Zamanında heykelleri ve yazıtlarıyla da ünlü, son derece güzel yapı halen cami olarak kullanılmaktadır.

Kent ve çevresinde yer alan tarihi yapılardan; camiler; Kapan- Karaca İbrahim Paşa, Babaeski-Fatih-Eski, Pınarhisar – Sadıkağa, Hasan Bey camileri ve Hızır Bey Külliyesi ile çeşmeler; Kadı, Kapan, Büyük Cami, Kayumoğlu, Çukur, Pınarhisar- Çukur, Vize- Sultan çeşmeleri ile ayrıca; Kösemihalzade  Hızırbey tarafından yaptırılan Arasta- bedesten ve Babaeski Taşköprü, Dördüzlü Köprüsü, Lüleburgaz- Kervansaray, cami, medrese, çarşı, han, kütüphane, Sokullu Külliyesi vb. ile Vize- Kervansaray, han, bedesten vb.-görülmesi gereken yapıların başında gelmektedir. 

Bu yapılardan başka Midye, Dereköy, Kofçaz, Demirköy, İğneada, Çilingoz, Limanköy, Binkılıç, Beğendik, Haydut Pınarı turistik merkezlerdendir. 

7-3-1- Demirköy- Dupnisa Mağarası;

Demirköy İlçesi- Sarpdere Köyü yakınlarında yer alan ve ülkenin en uzun 12.mağarası Dupnisa yaklaşık 3150 m. uzunluğundadır.

3- 4 milyon yaşındaki üç katlı Dupnisa Mağarası bünyesinde susuz iki büyük doğal oluşum, sürekli akan bir nehir ile Türkiye’nin en büyük yer altı salonları bulunmaktadır. 

2720 m. uzunluğundaki mağaranın üst katı Kuru ve Kız olarak anılırken, 1977 m. uzunluğundaki alt katı Sulu Mağara -Dupsina olarak adlandırılmaktadır.

Bunların yanında sarkıt, dikit ve damlataşlar açısından son derece zengin olan Dupsina Mağarası turizme açılana kadar 40 binden fazla 8 farklı tür yarasaya da ev sahipliği yapmakta idi. 

Ancak turizme açıldıktan sonra mağaraya eklenen ışık sistemi, yol vb. ve artan hareketlenme bu kuşları rahatsız etmiş yazık ki burayı terk etmelerine neden olmuştur.

7-4-1- Babaeski- Cedit Ali Paşa- Büyük- Cami;

Babaeski merkezinde yer alan cami, Cedit Ali Paşa tarafından 1555 yılında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Büyük usta Sinan’ın tüm hünerini gösterdiği kare planlı, kesme taştan inşa edilen caminin kubbesi kurşun kaplanmıştır. 

Edirne -Selimiye Cami’nin küçük bir kopyası sayılan Cedit Ali Paşa Cami, yanında yine Sinan tarafından yapılan hamam, köprü, kervansaray ve kütüphaneden oluşan bir külliyenin içinde yer almaktadır.

7-5-1- Lüleburgaz- Sokullu Külliyesi;

Lüleburgaz, İstanbul, Edirne-Belgrad arasında, ticaret -tahıl, eşya, mal vb.-ve insan taşımacılığının yapıldığı önemli bir demiryolunun geçidinde yer almaktaydı.

Konumu gereği oldukça gelişen Lüleburgaz’da, 1564 yılında, Sokullu Mehmet Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan 40 bin m2.lik bir alanda yer alan külliye, cami, medrese, kervansaray, arasta-kemerli dükkânlar, tabhane, dua kubbesi, hazire, sıbyan mektebi, çifte hamam, köprü, çeşme, suyolları, dış avlu ve kapılar, sosyal meskenler, tuvalet, sarnıç, kaldırım ve imaretten oluşmaktadır. 

Külliyenin en önemli yapısı, 1569-1570 yılları arasında tamamlanan kare planlı, sade dış görünümlü caminin büyük ve ağır kulelerinin zenginliği görülmeye değer niteliktedir. 

Medreseyle aynı avluya açılan üç girişli caminin içindeki özgün kalemişi ve hat yazıları bugün kaybolmaya yüz tutmuştur. 

On altıgen kasnak üzerine oturtulan kubbeli cami ile genelinde dönemin mimari, süsleme, teknik ve malzemelerin yansıtıldığı külliye, Lüleburgaz’ın en güzel, görkemli tarihi yapılarından biri olarak işlevini halen yerine getirmektedir.

7-6-1- Dolmenler- Kapaklıkaya Mezarları; 

Bölgede Kofçaz, Kula, Kadıköy, Geçitağzı, Kapaklı, Düzoralan köyleri, MÖ 1300- MÖ 800 yılları arasına tarihlenen çok sayıda anıt mezar bulunmaktadır.

Bu anıtlar tarihe ışık tutmaları açısından son derece önemli belgeler olarak kabul edilmektedir.

7-7-1- Köprüler;

Kervan ve posta yolu üzerinde olan Kırıkkale kent merkezine yakın, Lüleburgaz Deresi üzerinde, Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi ile birlikte 1569- 1570 yıllarında, Mimar Sinan tarafından dönemin köprü mimari özelliklerine göre yaptırılan ve uzun yıllar kullanılan ancak zamanla yıprandığı için pek çok kısmı zarar gören köprü, hala orijinal kısımlarıyla dikkat çekmektedir. 

Bölgedeki diğer köprülerden; Babaeski, Alpullu- Sinanlı, Pehlivanköy Akarca köprüleri uzun yıllar bölgenin en önemli yapıları olarak hala varlıklarını sürdürme çabasındadırlar.

Kırklareli ve Çevresindeki diğer tarihi yer ve yapılar;

Camiler; Beyazıt-Paşa, Kapan- Karaca İbrahim Paşa, Cedid Ali Paşa, Karakaş camileri, Üsküpdere Cami, Babaeski- Eski Cami, Pınarhisar – Sadıkağa Cami, Vize-Hasan Bey, Yeni, Sadri Bey camileri ve Fatma Hatun Mescidi, Sergen Cami, Kıyıköy Cami, Kırıkkale- Zindanbaba, Erenler Köyü- Binbir Oklu Ahmet Baba Türbesi, Seyfioğlu Tabyası, Kayalı Barajı ile Kırıkkale- Hızırbey-Çifte Hamam ile Çeşmeler; Kadı-Ali Paşa, Kapan, Kuru Paşa-Kayalık, Hapishane, Gerdanlı, Büyük Cami-Alman, Kayumoğlu, Çukur, Aslanlı, Aşağı Pınar, Baba Pınar, Söğütçük Kocahıdır, Sıyrıncak, Dere Mahallesi, Boyacı- Kalancı, Kara Umurbey ve Nallı Horoz çeşmeleri, Pınarhisar- Çukur Çeşme, Babaeski Dördüzlü- Dört Yüzlü Çeşme, Lüleburgaz Çarşı- Orta Çeşmesi, Vize- Sultan Çeşmesi ile ayrıca Kösemihalzade Hızırbey tarafından yaptırılan Külliye, arasta-bedesten ve Babaeski Taşköprü, Dördüzlü Köprüsü, Lüleburgaz- Kervansaray, cami, medrese, çarşı, han, kütüphane, Vize- Kervansaray, han ve bedesten ve Kıyıköy- Aya Nikola Manastırı ve Vize Mağara manastırları ile Koyunbaba Köyü-Koyunbaba Kilisesi görülmesi gereken yapıların başında gelmektedir. Bunların yanında Midye, Dereköy-Dolapdere, İğneada-Longoz Mağaraları Milli Parkı ve Çavdar Mevki, Beypınar Köyü- Dupnisa Mağarası, Fatma Kaya Mevki, Kasatura Körfezi ve Kavaklı Meşe Korusu Tabiat Parkı Tabiatı Koruma Alanları, Haydut Pınarı, Vize- Balaban -Velika, Mutlu- Rezve Dereleri ve Tekkaya, Çiftekaynaklar Mevki, Dereköy turistik, mesire ve piknik alanlardır. 

Ayrıca doğa ile iç içe treking, doğa yürüyüş parkurları ile Kıyıköy, İğneada, Kastro, Vize plajları da kent ve bölgenin farklı olanaklar ve güzellikler sunan önemli turizm alanları olarak sayılabilir.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top