4-Eskişehir;
Coğrafi;
Komşular;Ankara, Bolu, Sakarya, Bilecik, Kütahya, Afyon ve Konya illeri.
Yüzölçümü;13.652 km2.
İlçeler; Alpu, Beylikova, Çifteler, Günyüzü, Han, İnönü, Mahmudiye, Mihalgazi, Mihalıççık, Sarıcakaya, Seyitgazi, Sivrihisar, Odunpazarı, Tepebaşı ve merkez ilçe Eskişehir.
İklim; Eskişehir ili, Eğe, Marmara ve İç Anadolu iklim tipleri, vadilerde de Akdeniz iklim tipinden etkilenmektedir. İl merkezi ve çevresinde hâkim olan karasal iklim özellikleri –yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağış– görülmektedir.
Bitki Örtüsü; Denizden 792 m.yükseklikteki Eskişehir ve çevresi % 22 dağlarla- Bozdağ, Sündiken, Emir, Sivrihisar, Türkmen, Kırgız, Domaniç dağları– çevrili ve % 0,6 yaylalar- Türkmen Dağı- Yazılıkaya, Sivrihisar -Dağlan ile Koca Kır yaylaları – çeşitli akarsu, nehir ve ırmaklarla- Sakarya, Porsuk ırmakları, Pürtek, Keskin-Muttalip, Ilıcasu, Kunduzlar, Kargın dereleri, Sarısu çaylarıyla- beslenen vadileri- Sakarya, Sarısu vadileri– ile ilin % 26’sını oluşturan ovalarda -Porsuk, Sarısu, Yukarı Sakarya ovaları ve barajlar– Porsuk, Sarıyar, Musaözü, Gökçekaya, Dodurga, Çatıören ve Kunduzlarbarajları– arasında bir yerleşim yeridir.
Eskişehir ve çevresi genelde bozkır bir yüzeye sahip olsa da yükseklere çıkıldıkça ormanlık alanlarda çeşitli ağaçlar – meşe, karaçam, sarıçam- görülürken vadilerde- kavak, söğüt, yumak, yavşan, kekik vb.- yetişirken il genelinde düz ve verimli alanlarda tarım ürünleri bulunmaktadır.
Ulaşım; Türkiye’nin her yerinden Eskişehir ve çevresine kara, hava ve demiryolu ile kolaylıkla ulaşmak mümkündür.
Tarihi;
Kentin ilk yerleşimi MÖ 3500- MÖ 2000 Hitit dönemine kadar gittiği bölgede yapılan araştırmalarla ortaya çıkarılsa da kent olarak yapılandırılması MÖ 1200’de Phrygia- Frig dönemine rast geldiği arkeolojik araştırmalarla belirlenmiştir.
Yerleşim yeri ilk olarak Eskişehir merkeze 6 km. uzaklıkta MÖ 1200 Eretrialı Doryleos tarafından Şarhöyük- Doryleaum- Dorylaion adıyla sağlıklı suların –kaplıca, içme, ılıca vb.- yakınında ve önemli ticaret yolları üzerinde kurulmuştur.
Daha sonra pek çok uygarlığa- MÖ 687 – MÖ 546Lidya, MÖ 546 Pers, MÖ 334 Büyük İskender, MÖ 323 Helenizme, MÖ 190 Roma, 395 Doğu Roma- Bizans, 1074 Selçuklu ve 1284 Osmanlı- ev sahipliği yapan bugünkü Eskişehir’in olduğu yerde, Bizans İmparatoru Justinianos’un yazlık sarayının bulunduğu ve kentin önemli bir mesire alanı olduğuna da tarihi belgelerde rastlanmaktadır.
Osmanlılar döneminde Sultanönü olarak adlandırılan kent bir süre terk edildiği için Eskişehir adıyla anılmaya başlamış, 1894 yılından sonra kente yapılan demiryolu sayesinde yeniden gelişmeye başlamıştır.
Eskişehir, 1921 yılında Kurtuluş Savaşı sırasında çok fazla tahrip edilen kentteki eski yapıların çoğu ya yıkılmış ya da büyük hasar görmüştür.
Cumhuriyet döneminde bağımsız yerleşim Eskişehir, 1923 yılında il olmuştur.
Bugün eski güzel günlerine dönen Eskişehir, İç Anadolu’nun en modern, gelişmiş kentlerinin başında gelmektedir.
Eskişehir ve Çevresindeki Tarihi Yapılar;
4-2-1- Sivrihisar- Pessinus- Pesunus Ören Yeri;
Sivrihisar- Ballıhisar Köyü yakınlarında, antik kral yolu üzerine kurulu Pessinus– Pesunus, MÖ 1200’lü yıllardan sonra bölgeye gelen Friglerin en önemli yerleşkelerinden biri olarak çok sayıda uygarlığa- Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı- ev sahipliği yapmıştır.
Antik dönemde, Anadolu’nun ilk ve tek Ana tanrıçası, tüm tarım topraklarının kendisine ait olduğunun simgesi, başında kule gibi taç taşıyan, genç kızların koruyucusu Kybele ve Attis için yaptıkları ayinlerle tarihe geçen Pessinus, tapınakları ile son derece önemli bir dini merkez ve tapınakları yöneten rahiplerle bir çeşit rahip prensliği idi.
Bir dönem para basma hakkı da kazanan Pessinus, MÖ 3.yy. Helenistik ve daha sonra Roma zamanında en parlak dönemini yaşamıştır.
Günümüzde de halen görülebilen tarihi yapıtlar; tiyatro, stadyum, nekropol, su kanalı, Tanrıça Kybele heykeli yapıldıkları dönemin ihtişamını gözler önüne sermektedir.
Doğu- Batı Roma’nın ikiye ayrıldığı 395 yılından sonra Bizans döneminde kent bakımsız kalarak yapıların pek çoğu tahrip edilmiş, malzemeleri de başka yerlerde kullanılmıştır.
Özellikle 800 yılından sonra kent merkezi Sivrihisar- Jüstinianapolis’a taşınmış, ancak kentten kazılar sırasında çıkarılan ve dönemlerinin özelliklerini yansıtan yapıtlar halen Eskişehir Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.
4 -2-2- Sivrihisar ve Justinianapolis Antik Kenti;
Hitit, Frig, Pers, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerini yaşamış, Sivrihisar yakınlarında Bizans İmparatoru Justnianapolis adına kurulan kent, bölge tarihinin çok eskilere gittiğinin ve ne kadar önemli bir yerleşim yeri olduğunun göstergesi kabul edilmektedir.
Kent ve çevresindeki antik kentler, kaleler, anıtlar, kaya oyma yapılar vb. ek olarak Selçuklu ve Osmanlı döneminde cami, mescit, külliye, kümbet, türbe, kervansaray, çeşme, hamam, medrese ve mekteplerin vb. eklenmesi de kentin tarihi öneminin simgeleridir.
Bu yapılardan kent ve çevresinde görülebilecek tarihi yerler; Frig, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait çok sayıda kalıntıya sahip, Kınık- Satranus Harabeleri, Sivrihisar- Kınık Köyü yakınlarında Selçuklu Haznedar Cami, Çoban Mustafa Paşa tarafından 1525 yılında, şadırvan, menzilhane, aşhane, kervansaray, cami, medrese ve türbeden oluşan Kurşunlu Cami-sayılabilir.
Kurşunlu Camisi’nin batısında yer alan Şeyh Şahabattin Türbesi ve Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’in kayınpederine ait Şeyh Edebalı Türbesi Eskişehir’in önemli türbeleridir.
Kent, 1208 yılına ait Hortu-Nasrettin Hoca’nın Evi ve Sivrihisar- Yunus Emre’nin mezarının da olduğu düşünülen bir yerleşim yeridir.
4-3-1- Seyitgazi- Han-Frig Vadisi, Yazılıkaya-Midas Anıtı ve Frig Kaya Mezar Anıtı:
Seyitgazi’ye 72 km. uzaklıktaki Han’da- Yazılıkaya Köyü Vadisi’nde MÖ 3000 erken tunç çağı, MÖ 2000 Hitit, MÖ 8. yy. dan sonra Frig, Lidya, Pers, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemlerine ait yapı kalıntıları ile erken tunç çağına ait Midas Anıtı yakınında da Akropole –yukarı kent- bulgularına rastlanılmıştır.
Kentteki ilk buluntuların Hititlere ait olduğu bölgede yer alan tipik Hitit tarzı kayalara yontulan kabartmalardan anlaşılmaktadır.
Yerleşim yerine hâkim kayalık bir tepede, 17m. yüksekliğinde, 16.50 m. genişliğinde kaya üzerindeki yazılardan dolayı Yazılıkaya olarak adlandırılan anıt, bölgenin en önemli hükümdarı Kral Midas’tan dolayı Midas Anıtı olarak da anılmaktadır.
Hititlerden günümüze kadar devamlı bir yerleşim yeri olan Yazılıkaya bölgesi, eldeki buluntulardan– kale duvarları, yerleşim yerleri, kaya kabartmaları, kaya anıtları, su sarnıçları, sunak yerleri, karlıklar, kaya mezarları, basamaklı anıtlar, nişler, antik yollar vb.-veMÖ 6.yy. da Friglerin tapınakları ve çevresinde çeşitli ritüellerle ibadet ettiklerine dair belgelerden buranın en önemli dini merkez olduğunu düşündürmektedir.
Özellikle Frig dini yapı ve kaya kabartmalarının- Frig kaya anıt ve mezarları, dini sembolü, kutsal hayvan aslan, tek kutsal kişisi ana tanrıça Kybele– pek çoğunun yazık ki yine dini gerekçelerle Roma ve Bizans zamanında tahrip edildiği varsayılmaktadır.
Daha sonra Roma ve Bizans dönemine ait çeşitli buluntular –Çukurca, Kümbet köyleri vb.– anıtlar, kült anıtları, açık hava ile doğa tapınakları, kale, mezarlar vb. çok yıpranmış olsalar da uygarlıkların aynı mekânda, farklı zamanlarda iç içe geçmiş tarihi izler olmaları son derece önemlidir.
Ayrıca Yazılıkaya Antik Kenti anıtlarından başlıcaları; Bitmemiş Anıt olarak adlandırılan tamamlanmamış, üzerinde lotus- palmet motifleri bulunan yapıdan Friglerin kaya anıtlarını nasıl yaptıklarının anlaşılması açısından son derece önemli tarihi belge niteliğindedir.
Diğer önemli tarihi anıtlardan;- Bitkisel Motifli- Sümbüllü- Damalı- Hyacinth Anıt olarak adlandırılan büyük platformun doğu yamacında yer alan etrafındaki anıtsal nişlerdeki bitkisel kaya kabartmaları, dama figürleri ve üçgen alınlığı ile dikkat çekmektedir.
– Küçük Yazılıkaya- Arezastis Anıtı olarak anılan üzerinde Frigce yazılar bulunan anıtta dönemin kayadan oyma-belirgin nişler, kutsal figürler, bitkisel motifler vb.-görülmektedir.
Anıtlara çok sayıda niş yapılması nedeni Tanrıça Kybele’nin Friglileri gözlediği inancı idi.
Gerek antik kent, gerek anıtlar bölge tarihi açısından son derece önemli tarihi buluntulardır.
Yazılıkaya’da bir diğer önemli antik anıtta büyük kaya platformunun kuzeybatıdaki ucunda ana kayaya oyulan, Frig ahşap mimarisini gözler önüne seren yekpare Kaya Mezar Anıtı’dır.
Kuzeyden girilen anıta sonradan eklenen yastıklı iki kilisenin son derece güzel detayları dikkat çekicidir.
Han, bölgenin doğal yapısına uygun olarak kayaların yeraltına doğru oyularak- iç içe geçen katlar, koridorlar, su kanalları, mezar ve yaşam odaları vb.– oluşturdukları bir antik kenttir.
Odaların tavan ve duvarlarındaki süslemeler- fiyonklar, fırıldaklar, yapraklar, rozetler, baklava dilimleri vb.- oldukça gelişmiş sanatsal özelliklere sahip insanların yaşadıklarının kanıtı olarak kabul edilmektedir.
Kent, zamanla nüfusa ve gereksinimlere göre genişletilerek değiştirilebilen bir merkez haline getirilmiş daha sonra yüzeye yapılan evlerle de terk edilmiştir.
4-3-2- Seyitgazi- Bahşeyiş -Bahşeyiş- Bahşiş Anıtı;
Seyitgazi- Gökbahçe Köyü, Kurtkoca Deresi yanındaki Frig mimari özelliklerine -nişler, üçgen alınlık, işleme ve oyma teknikleri, lotus, bitki motifleri vb.– sahip üç boyutlu kaya anıtı bölge ve ülke tarihi açısından son derece önemli bir tarihi yapıdır.
Bu anıtın da Ana Tanrıça Kybele için hediyeler vermek, şükran duygularını sunmak amacıyla yapıldığı düşünülmektedir.
Ayrıca yapının gelişmiş özellikleri göz önüne alınarak Sıvı Sunak ve Kült Anıtı olarak da anılabilir.
4-3-3- Seyitkazi- Gerdekkaya-Mezar Anıtı- Kızlar Manastırı;
Çukurca Köyü yakınlarındaki volkanik tüf kayaya yekpare oyularak, iki sütunlu Grek- Dor mimari özelliklerindeki anıt, Kızlar Manastırı olarak da anılmaktadır.
Üçgen alınlıkta, Helenistik dönemin triglif- metop sıraları ile Dor stilin ince işleme detaylarına sahip anıt zaman içinde onarım görmüştür.
Ayrıca mezar kapı nişleri, kabartma ve figürlerle dikkat çeken ancak zamanla pek çok zarar görmüş Çukurca Köyü- Hamamkaya Anıtı, Helenistik döneme ait olduğu varsayılan, iç ve dış iki mezar odası bitki motifleriyle süslü, üçgen alınlıklı ve kayaya oyma aslanlardan dolayı bu adla anılan Kümbet Köyü- Aslanlı Mabet- Solon Mezarı da bölgede görülmesi gereken önemli tarihi yerlerdir.
4-3-4- Seyitgazi- Yazılıkaya- Frig Kaleleri;
Frig Vadisi içindeki Seyitgazi, Han, Yazılıkaya vb. arasında bulunan kaleler – Seyitgazi, Çukurca Köyü- Doğanlı Kale, Çukurca-Yazılıkaya- Akpara, Gökgöz, Pişmiş ve Kocabaş kaleleri, Seyitgazi- Kümbet Köyü- Kümbet Vadisi, Kümbet Asar Kale, Berberini Kaya Kilisesi, Körestan Nekropolü, Delik Kaya, Seyitgazi -Yapıldak Köyü- Yapıldak Kale ve İnli Yayla, Seyitgazi- Göcenoluk Köyü- Zahran Yeraltı Şehri, Eskişehir- Gökçekısık Köyü- Gökçekısık Kale, Han- Akhisar Köyü- Akhisar Kale, Dübecik Kale, Sivrihisar- Zey Köyü- Zeykale, Eskişehir- Uluçayır Köyü- Keskaya önemli Frig Kale -de diğer Frig yapıtları- tapınaklar, anıtlar, yer altı yerleşim yerleri, sunaklar vb.– gibi kayalara oyularak oluşturulmuş eşsiz tarihi mekânlardır.
Soylu ya da askeri görevlilerin yaşadığı, etrafı mazgallı surlarla çevrilen kaleler genellikle yerleşim yerlerine hâkim yüksek bir kaya yamacında gizli giriş, geçit ve merdivenlerle yapılmıştır.
Büyük kalelerdeki anıtsal dini nişler, alınlıklar, kaya mezarları, kabartmalar, rölyefler, basamaklar, ahşap malzemelerin kullanılması, sarnıçlar, sunaklar, karlıklarla diğer ince süsleme ayrıntıları, işçilikler, Friglerin pek çok açıdan ne denli gelişmiş bir uygarlık olduğunun kanıtları olarak kabul edilmektedir.
Bunun yanında çok sayıda ve vadiye yayılan, daha mütevazı ölçülerdeki büyük kalelerin birer kopyası şeklinde kayalara oyularak yapılan küçük kalelerin genellikle haberleşme ve gözetleme amacıyla kullanıldıkları varsayılmaktadır.
Vadiye yayılan bu irili ufaklı Frig kaleleri sonraki uygarlıklar başta Helen, Roma ve Bizans dönemlerinde gereksinimleri ve inançlarına göre eklemeler, değişikliklerle- odalar, şapel ve kiliseler vb.– kullanılmıştır.
4 -3-5- Seyitgazi – Nakolaia ve Santabaris Ören Yerleri;
Bardakçı Köyü yakınlarında, Roma döneminde ait Santabaris Antik Kenti’nin Bizans zamanında önemli bir dini merkez olduğu bilinmektedir.
Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemi sur, kale kalıntıları ile Selçuklu ve Osmanlı dönemi türbeleri bulunmaktadır.
Ayrıca Büyükyayla Köyü yakınında Roma ve Bizans dönemi mezar ve kilise kalıntılarının bulunduğu Fethiye Ören Yeri ile bu civarda Hitit, Frig ve Bizans dönemlerine ait olduğu düşünülen lahit tipi mezar parçalarının yer aldığı Büyükyayla -Seyircek Nekropolü de görülmesi gereken önemli tarihi bir merkezdir.
İlçede Selçuklu dönemi, I. Alaattin Keykubad’ın annesi, I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in eşi, Ümmühan Hatun tarafından 1207-1208 tarihinde yaptırılan, 8. yy. da askerliği ve dini özellikleri ile öne çıkan Seyyit Battal Gazi Külliyesi bulunmaktadır.
150 m. yükseklikteki bir tepede yer alan külliyle cami, türbe, imaret, odalar vb. oluşan külliyeye Osmanlı döneminde 1511-1517 medrese binaları da eklenmiştir.
Selçuklu döneminde, 1207-1208 yılında Ümmühan Hatun tarafından yaptırılan, kesme taştan kubbeli yapı- Selçuklu Hamamı, kent için önemli sembollerden biri bu külliyeye ek olarak yapılmıştır. Ayrıca 1515 yılında, Mürvet Ali Paşa tarafından, yanında cemevi, aşevi, Müret Paşa’nın kendisine ait bir türbeyi hamamın çevresinde görmek mümkündür.
Hacı Bektaşi Veli halifelerinden, Varlıklı Sultan olarak da bilinen Sücaeddin – i Veli’nin yaşadığı yer Arslanbeyli Köyü- Sücaeddin – i Veli Külliye ve Türbesi ile Selçuklu Hamamı da Türkler zamanındada bölgenin önemli bir yerleşim yeri olduğunun göstergeleridir.
1635 yılında, IV. Murat tarafından, kâgir, dikdörtgen planlı zamanla özgünlüğünü yitiren Seyitgazi Kervansarayı- Eski Han, Selçuklu dönemine ait, kâgir, dikdörtgen planlı halen harap durumda olan Develik Han, Osmanlı dönemi 1515 yılında, taş -tuğla karışından yapılan, dikdörtgen planlı, sıcak, soğuk, külhan bölümleri olan ancak günümüzde harap durumda olduğu için kullanılamayan Aslanköy- Sücaattin- Sücaeddin Hamamı, kükürtlü suyu ile tanınan Uyuz Hamamı, Bizans zamanında da kullanıldığı anlaşılan Sarayören Köyü- Alpanos Hamamı ile merkezde Osmanlı dönemi Çırçır ve Menimhane- Ulupınar çeşmeleri ile kent merkezindeki Seyitgazi Müzesi,Seyitgazi Bor ve Etnoğrafya Müzesi görülmesi gereken önemli merkezlerdir.
4-4-1- Eskişehir-Karacaşehir -Dorylain;
Antik dönemde önemli bir yerleşim yeri olan kentin ilk kurucuları Frigler olsa da en parlak dönemi Roma ve Bizans zamanında yaşamıştır.
Bu dönemde yapılan kale Osmanlılar döneminde onarılarak tekrar kullanılmıştır.
Kentteki tarihi yapılar- kale, kule, sur, ev, sarnıç, sokak- kalıntıları da bulunmaktadır.
4-6-1- Eskişehir- Midaion- Karahöyük;
Phryg -Frig Kralı Midas adına kurulan Midaion- Karahöyük, kent merkezine yaklaşık 30 km. uzaklıkta, Alpu Ovası’nda, Tunç Çağı-Bizans dönemine ait devamlı bir yerleşkede yer alan 500 m. çapındaki höyük yapılan kaçak kazılarla tahribata uğramıştır.
Yapılan araştırmalarla Roma dönemi tanrı Asklepios da denilen Heykel ile iki adet Asklepios heykelciği, steller ve sikkeler Eskişehir Arkeoloji Müzesinde, grifon röliefli ortostat ise Antalya Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.
4-7-1- Eskişehir -Doryleaum Höyük:
Muttalip Köyü’ünde tarihi Hitit ve Frig dönemlerine giden daha sonra Helenistik, Roma ve Bizans çağlarını da yaşayan höyükten bu dönemlere ait elde edilen çok sayıda tarihi buluntu halen Arkeoloji Müzesi‘nde sergilenmektedir.
4-8-1- Günyüzü;
Günyüzü Köyü yakınlarında Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait çeşitli tarihi kalıntılara rastlamak mümkündür.
Eskişehir’de gezilmesi gereken diğer önemli yapılar ;
Başta kentin geçmiş dönemlerinin mimari özelliklerini de gösteren Eskişehir evleri, kent sokakları, yeni dönemde eklenen çok sayıda mimari anıt ve müzeler- Eskişehir Arkeoloji, Atatürk ve Kültür, Osmanlı Evi, Yunus Emre, Cumhuriyet Tarihi, Anadolu Üniversitesi Eğitim Karikatürleri, Cam Sanatları, Eskişehir Valiliği Lületaşı müzeleri– ile külliye ve türbelerden13. yy. 1,5 – 2 m. yüksekliğindeki duvarlı avluda, dikdörtgen planlı, Yunus Emre’nin ilk mezarı yıkılınca, Yunus Emre’nin kalan kemikleri 1949 yılında buradan alınarak ikinci mezara, 1970 yılında da Selçuklu mimari tarzında yapılan sekizgen türbeye taşınmış ve türbede çeşme, müze, cami, minare, şadırvan, kültür evi ve Yunus Emre’nin bir heykeli de bulunan Mihalıççık-Yunus Emre Külliyesi ve Türbesi sayılabilir.
1267 yılında, III. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde, Selçuklu mimari özelliği gösteren, bir ara müze olarak da kullanılan Alaaddin Cami ve doğal alanlar Geyik Alanı ile mağaralar; 591 m. uzunluğunda, üç katlı, çok sayıda sarkıt ve dikite sahip, prehistorik çağlarda insanların kullandığı Mihalıççık- Yalınkaya Köyü- Sarıkaya Mağarası, 420 m. uzunluğunda, 90 m. genişliğinde, damlataş oluşumlara sahip, insan yaşamına ait izler bulunan Günyüzü- Kayakent- Yelinüstü Mağarası, 271 m. uzunluğunda dikit, sarkıt, damlataşları, sarnıç ve havuzları olan, insana ait çanak-çömlek, kemik, alet vb. bulunan Ulubük, Kara, Koçakkıran, Sarıkaya, Karakaya, İnönü, Günyüzü- Kayakent- Yelini Mağarası bulunmaktadır.
Ayrıca kent yakınlarında diğer doğal kaynaklardan kaplıcalar; Çardak, Hasırca, Çifteler, Kızılinler, Uyuzhamam, Alpu, Alpanos, Beylikova, Çifteler, Günyüzü, İnönü, Mihalıççık, Yarıkçı, Ilıca, İhsaniye-Ilıcabaşı, Mihalgazi-Sarıcakaya – Sakarılıca Termal Turizm Merkezi ve hamamlar; Yenice, Erler, Kıymet, Alçık, Erden, Ethem, Işık, Güneş, Yeni, Keçeciler, Erkal Banyo ve Has Termal, Uyuz, Gümele, Yarıkçı Dağ, Çifteteler hamamları, Hava Sporları için alanlar, Kuş Gözlem Alanlar; Türkmenbaba Dağı, Aliken, Balıkdamı, Beyyayla Düdeni, Gökçekaya, Musaözü ve Sarıyar Barajları ve Hamam Dağı ile mesire yerleri Bademlik, Fidanlık, Şelale- Kalabak, Çatacık, Hasırca, Kalabak Başı, Şoförler Çeşmesi, Regülatör sayılabilir. Bunlara ek olarak doğal yaşam alanlarını korumak adına Eskişehir ve yakınlarında Mihalıççık, Alpu ve Sarıcakaya Yabanıl Hayatı Koruma Alanı, Günyüzü- Kayakent Yaban Hayatı Koruma Alanı ve Sivrihisar- Balıkdamı Yaban Hayatı Koruma Alanı kent ve çevresi için son derece önemli tarihi ve turistik merkezlerdir.