2-Batman;
Coğrafi;
Komşular; Muş, Diyarbakır, Bitlis, Siirt ve Mardin komşularıdır.
Yüzölçümü; 4.654 km2.
İlçeler; Beşiri, Gerçüş, Hasankeyf, Kozluk, Sason ve merkez ilçe Batman.
İklim; SertAkdeniz iklimi görülen Batman’da, yazları sıcak ve kurak, kışları serin ve yağışlıdır.
Özellikle ilkbaharda yüksek dağlar ve tepelerden –Güney Muş Dağları,2973 m. Sason -Aydınlık Dağı, 2721 m. Zupser Tepe, 2044 m. Tanrıdağı Tepe– eriyen karlar ve başta Dicle Nehri, Batman, Garzan çayları olmak üzere diğer daha küçük ırmakların suları eşlik eden yağmurlarla Batman Ovası ve çevresinin verimi artmaktadır.
Bitki Örtüsü; Dağlık ve engebeli bir araziye sahip Batman’ın genel anlamda bitki örtüsü step olmasına karşın dağlarda meşelikler dikkat çekmektedir.
Ulaşım; Batman ili ve ilçelerine 1944 yılından beri demiryolu ve oldukça iyi koşullara sahip gelişen karayolu ve son yıllarda kente eklenen havalimanı ile de ulaşmak mümkündür.
Tarihi;
Tarihi Sümerlere kadar uzandığı varsayılan Batman’da daimi yerleşimin MÖ 5. yy. da Medler tarafından Han Obası anlamında Ela Khan- Elekhan adıyla başladığı araştırmalarla ortaya konulmuştur.
Elah adlı kent zamanla İluh olarak anılmışsa da 1950 yılından sonra yakınından geçen Batman Çayı’nın adından dolayı yerleşim yeri Batman olarak değiştirilmiştir.
Yaklaşık 194 yıl bağımsız olarak yaşayan kent, önce İskender ve Makedonlar ardından Lesepkos, Part, Roma, Sasani ve Bizans’ın hâkimiyetine tanık olunmuştur.
Özellikle 650 yılından sonra Türklerle tanışan Batman’da sırasıyla Artuklu, Moğol, İlhanlı, Celaliler, Karakoyunlu Pezrese- Akkoyunlular ve 1500 yılında Savefiler de hüküm sürmüşlerdir.
Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı Toprağı olan Batman’ı 1515 yılında IV. Murad bölgeyi imar ederek geliştirmiştir.
1990 yılından sonra Türkiye’nin 72.ili olan Batman’da yaşayan uygarlıklardan geriye çok sayıda kalıntıya rastlamak mümkündür.
Batman ve çevresindeki Tarihi Yapılar;
2-1-1- Hasankeyf- Hısn Kaayfa- Hısno Kayfa- Kaya Kalesi;
Kentin ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu konusunda çeşitli rivayetler olmakla birlikte en çok kabul gören görüşlerden biri kentin Süryani Piskoposluğu olarak Dicle Nehri kıyısında 100 m. yükseklikteki bir kaya parçası üzerine 451 yılında kurulmuş olabileceği düşüncesidir.
Ancak kent çevresindeki kalkerli arazinin olanak verdiği yaklaşık 4 binden fazla mağara ile büyük kanyonların çokluğu insan yaşamına elverişli olacağı düşüncesiyle Hasankeyf ve çevresindeki yerleşimin milattan önceki yıllarda olabileceği varsayılmaktadır.
Ayrıca Abbasi, Hamdani, Mervani, Eyyubi, Sasani, 639 Emevi ve 1070’den sonra Selçukluların ardından 1101-1231 Artukoğullarının başkenti, 1260 yılında Moğollar tarafından yönetilen Hasankeyf’te yaklaşık 300 yıllık Bizans egemenliğinin ardından Osmanlılar hüküm sürmüştür.
Bölgeyi korumak amacıyla 363 yılında Konstantinus tarafından bölgede yaptırılan iki kaleden biri ve asıl adı Hüsn Kayfa- Kayfa Kalesi olan yapı son derece sağlam ve korunaklı olarak inşa edilmiştir.
Zamanla bölgede artan Hıristiyanlık faaliyetlerinden dolayı cemaatiyle birlikte kente ve kaleye 451 yılında Kadıköy Konsülü tarafından buradaki piskoposa kardinal ünvanı verildiği yine belgelerde yer alan bilgilerdendir.
1260 yılında Moğol istilaları sırasında yıkılan kaleye Abdullah ve Sir kapılarından girilmektedir. Yapının içindeki pek çok yazıt 1394 yılında yaptırılan Ulu Cami, saray ve türbe kalıntıları dikkat bulunmaktadır.
Ayrıca kaleye su taşıyabilmek için Dicle Nehri’nden 200 basamaklı merdiven yapılmıştır.
2-1-2- Hasankeyf Memikan Köprüsü;
Hasankeyf yakınında, Batman ve Tarzan çayları ile Dicle Nehri üzerineki köprünün tarihi ve b banisi tam olarak bilinmemektedir.
Köprünün Malabadi Köprüsü ile mimari ve kullanılan malzeme benzerliği nedeniyle aynı tarihte yapılmış olabileceğini düşündürmektedir.
Ayrıca Memikan Köprüsü’nün antik köprüler üzerine 6. yy. da bölgeyi alan Müslümanlar tarafından da yapılmış olabileceğini düşünenler de mevcuttur.
Memikan Köprüsü, İpek ve Kervan Yolu’dan akan ticareti Hasankeyf ile Garzan Ovası’ndaki yerleşim yerlerine taşımaktaydı.
Aynı zamanda Batman’ı Beşir ilçesine bağlayan Memikan Köprüsü zamanla ilgisizlikten harap duruma düşmüştür.
2-1-3- Hasankeyf – Mor Aho Manastırı- Mahar Kilisesi- Deyr Mahal;
Hasankeyf’e 10 km. uzaklıktaki Üç Yol Köyü yakınlarında, Dicle’ye 150 m. Ban-ı Mahar denilen kırsal alanda yer alan yapının üzerinde kitabesi olmadığı için yapım tarihi kesin olarak belirlenemese de Mor Aho Manastırı’nı bölgede yaşayan Süryanilerin yaptırdığı bilinmektedir.
Mor Aho Manastırı, tarım arazileri arasında Attafiye denilen meyve bahçesi içinde 600 m2. düz bir alana inşa edilmiştir.
Kesme, moloz ve sönmüş kireç taşlarından yapılan dikdörtgen planlı manastırın avlusunda bir adet kuyu bulunmaktadır.
Mor Aho Manastırı- Mahar Kilisesi- Deyr Mahal zamanla doğa koşulları, insanların ilgisizliği ve cemaat yetersizliği yüzünden kaderine terk edilmişti.
Daha sonra yapının önemini anlayan Kültür bakanlığı Manastırı koruma altına almıştır.
2-2-1- Batman On Kemerli DDY Köprüsü;
Batman’a 7 km. uzaklıkta, Batman Çayı üzerinde 1939- 1944 yılları arasında bölgenin transit ihtiyacı için kurulmuştur.
İlginç mimarisi ile dikkat çeken köprü, insan ve hayvan ulaşımının yanında tren yolu için de uygundur.
2-3-1- Kozluk-Hızır Bey Cami;
Kozluk ilçesinde yer alan cami, 1705 yılında Tarzan Aşireti’nden İbrahim Bey tarafından yaptırılmıştır.
Zarif bir mimariye sahip olan cami, beş kenarlı bir kaide üzerine oturtulan çift yollu -100- 99- olarak yapılmıştır.
Halen kitabesi görülebilen cami döneminin ve bölgede yaşayan Müslüman ulusların önemli bir tanığıdır. Cami halen ibadete açıktır.
2- 4- 2-Kozluk- Hallan Çemi Höyüğü;
Kozluk- Kaletepe Köyü yakınlarında, Batman Çayı kıyısında 10 bin yıl öncesi- yerleşik ve tarımsal yaşamın var olduğu- neolitik döneme ait höyükte yapılan arkeolojik araştırmalar sonucunda höyüğün üç farklı yapı evresi geçirdiği anlaşılmaktadır.
Bu araştırmalarda tarımsal tohumlar- mercimek, nohut, bezelye vb.- ile çeşitli araç gereçler elde edilmiştir.
2-5- 1- Beşiri-Mor Kiryakus Manastırı;
Mor Kiryakus Manastırı, Batman- Beşiri İlçesi- Ayrancı Köyü’nde özellikle Süryani Hıristiyanlar tarafından kutsal sayılan Turabin Bölgesi- Dicle Nehri güneyi ve Suriye sınırı arasında kalan alan– ve daha sonra Hasankeyf Piskoposluğu’na bağlanan bölgedeki seksene yakın dini yapıdan biridir.
2500 m2. bir alana yapılan manastır, 3 katlı, dikdörtgen planlı, iki avlulu ve çok sayıda odaya sahiptir.
Yapıdaki ana kapılarında yer alan, Süryanice iki taş kitabede de yapının kim tarafından ya da ne zaman yapıldığı hakkında bilgiye rastlanmamasının nedeni o zamana ait kitabelerin daha çok İncil mesajlarını ileten ilahi metinler olmalarındandır.
Manastırdaki odalar farklı amaçlar– ibadet, medrese odaları- için düzenlenmişti.
Manastırda eğitim gören papazlar Hıristiyanlığın öğreticileri ve uygulayıcıları olarak Anadolu’nun çeşitli yerleşim yerlerine gönderilmekteydiler.
Turabin Bölgesi’nde 4. yy., genellikle ovaya hâkim tepelerde kayalıklara kilise ve manastırlar kuran Halep’ten gelerek bölgeyi Hıristiyanlaştıran misyoner keşişler, bölge halkını vaftiz ederek dinleri için cemaat oluşturmaktaydılar.
Bu yapılara bir örnek olan Mor Kiryakus Manastırı’nın henüz çan yapma geleneğinin bulunmadığı zamanlarda 457 yılında inşa edilmiş olabileceği düşünülmektedir.
Manastıra sonradan eklenen 100 kg. ağırlığındaki meleklerle süslü çan, el yazması diğer kutsal kitaplar, İnciller ve değerli eserlerle birlikte Midyat- Mor Gabriel Manastırı’nda koruma altına alınmıştır.
Bölgedeki kiliselerde görülen çan kulelerinin mimarisine bakılarak genellikle bölgeye sonradan gelen İslamiyet ile birlikte inşa edilen camilerdeki minarelerden esinlenerek eklendiği varsayılmaktadır.
Manastırın ikinci katı daha sonra özellikle Osmanlı döneminde 17. yy.’a kadar birkaç kez Hasankeyfli taş ustaları tarafından yapılan onarımlarla eklendiği düşünülmektedir.
Manastırın farklı ölçülerdeki bazı odalarının tavan süslemeleri sanat eseri kabul edilebilecek kadar özenli olduğu görülmektedir.
Zamanla oldukça harap düşen Mor Kiryakus Manastırı, 1940 yılından sonra cemaati de olmadığı için kullanılmayan ancak koruma altına alınan tarihi yapılardan biridir.
2-6-1- Sason- Bozikan Kalesi;
Sason’a 25 km. uzaklıkta, Bozikan- Kaleyolu Köyü yakınlarında, 4. yy. Bizans- Bozikan Kalesi, İpek Yolu üzerine büyük olasılıkla trafiği kontrol altına almak amacıyla yapıldığı varsayılmaktadır.
Tarihin önemli tanığı kale bugün de oldukça sağlam durumdadır.
Diyarbakır Müzesi tarafından 1990 yıllarında fark edilen Hallan Çemi Höyüğü’nde bulunan özellikle yüzeydeki bezemeli taşlar son derece dikkat çekicidir.
Ayrıca bölgeye gelenlerin ilgisini çekebilecek tarihin çeşitli dönemlerine tanıklık eden diğer yapılardan bazıları; kalenin altında, Dicle Nehri kıyısında, gizli geçitlilerle mağara ve kaleye çıkılan doğal yapısı ile Hasankeyf Yol Geçen Hanı, 1491 yılında, Eyyubi Sultan Süleyman tarafından yaptırılan El Rızk Cami, Kuzey Mezopotamya’nın, Sümer, Asur ve Babillerin barınağı olan 4 bin mağara, 1460-1486 yıllarına ait Akkoyunlu Bahadır Han, Hasan Bey tarafından Otlukbeli savaşında 1473 yılında şehit olan oğlu için yaptırdığı Zeynel Bey Kümbeti, 638 yılında Hasankeyf Köprüsü yanında yapılan İmam Abdullah Zaviyesi, 1154 yılında yapılan Gerçüş- Seyyid Bilal Türbesi, Hasankeyf arasında 416 yılında yapılan önceleri Perslerin dini merkezi olarak kullanılan, 5. yy. da İran Nasturi piskoposluğu merkezi, 639 yılında da Müslümanlar tarafından kullanılan ve kayalık bir tepede yapılan Kozluk- Hezo- Hazzo Kalesi, 4. yy. da Bizans Pers savaşlarına tanık olan savunma amaçlı, Bizanslılar tarafından yapılan Kozluk- Yanıkkaya- Rabat Köyü Rabat Kalesi, yerleşim yerinin güneyindeki tepede, 4.yy. da Bizanslılar tarafından yapılan Kozluk- Sason yolu üzerinde Bölükkonak- Hergemo Köyü- Kandil Kalesi, bölgeye hâkim Meydan Dağı güney yamacında, Bizanslılar tarafından yapılan ve halen harap durumda olan Sason- Beksi Köyü- Beksi Kalesi, bugüne bazı kısımları yıkılan Sason- Tekevler- Gündenü Köyü -Pertükan Kalesi, Bizans dönemine ait Sason- Bozikan Kalesi gezip görülmesi gereken yerlerdendirler.