7-Siirt;
Coğrafi;
Komşular; Siirt, Bitlis, Muş, Mardin, Şırnak ve Van illeriyle komşudur.
Yüzölçümü; 11.003 km2.
İlçeler; Aydınlar-Tillo, Eruh, Kurtalan, Pervari, Şirvan ve merkez ilçe Siirt.
İklim; Siirt ili ve çevresinde, etrafını çeviren yüksek dağların etkisiyle soğuk karasal iklim- yazları çok sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı– hakimdir.
Bitki Örtüsü; Siirt’te yüksek dağ ve tepelerde meşe, ardıç, çınar ağaçları ile çalılıklar görülmektedir.
Bölgeye egemen olan karasal iklimin etkisi ve ormanların azlığı nedeniyle bitki örtüsü çoğunlukla bozkırdır.
İl toprakları, Güneydoğu Toroslar ile Muş’un güneyi ile Siirt doğusu % 75,7 dağlar ve tepelerle
– 2973 m. Aydınlık, 2044 m. Tanrı, 2838 m. Yalnızca-Nar tepe, 2741 m. Doğruyol- Beknovi, 2280 m. Yassı, 2631 m. Kapılı, 1263 m. Yama, 2114 m. Cudi, 2350 m. Kuran dağları ve 2721 m. Subaşıdağı, 1807 m. Uğur, 2444 m. Meydanı Süleyman, 1530 m. Dilek tepeleri uzantısı-çevrilidir.
Siirt’te yerleşim yerlerinin de olduğu % 21,5 platolar, yaylalar- Pervari – Cemikarı, Ceman ve Herekul ile Şirvan- Bacavan yaylaları– çok sayıda nehir, çay ve akarsularla- Dicle ırmağı ve kolları Botan, Garzan, Kızılsu, Kezer ve Başur çayları, Reşinan Suyu Behrancı deresi– beslenerek önemli bir su toplama alanı oluşturmaktadır.
Yerleşim yerlerinin bir kısmını oluşturan ovalar il topraklarının sadece % 2,8’ıni meydana getirmektedir.
Ulaşım; Güneydoğu Anadolu Bölgesi iç kısımlarında kalan bir il olmasına karşın Siirt il merkezi ve ilçelerinde oldukça iyi koşularda karayolu ve demiryolu ağı bulunmaktadır.
Tarihi;
Siirt’in tarihi araştırıldığında kent ve çevresindeki insan izlerinin MÖ 3000 yıllarına kadar gittiği, neolitik, kalkolitik ve tunç çağlarında MÖ 2000 -MÖ 900 yılları arasında Hurri- Mitanni, Sami, Babil ve Asur’un ardından MÖ 9. yy. Urartu, İskit, MÖ 7.yy. Med, MÖ 6. yy. Pers, MÖ 4. yy. Helen- Makedon- Büyük İskender, MÖ 150 ve sonrasında Selevkos, Pers- Part, Arsak, Ermeni ve Arapların ardından 1 ve 2. yy. Roma, 3. yy. İran- Sasani, 395 Bizans, 1071 Selçuklu, Artuklu, Moğol- İlhanlı, 1344’ten sonra Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safevi ile 1514 Osmanlı dönemlerini yaşadığı belirlenmiştir.
MÖ 2000 yıllarında, Samiler tarafından uzun süre yerleşim yeri olarak gelişen ve genişleyen Siirt’e, Sami ya da Keldani dilinde Şehir ya da Üç Yer anlamında Seerd- Kert denildiği ve bu adın zamanla Siirt’e dönüştürüldüğü yapılan araştırmalarda ortaya çıkarılmıştır.
Siirt, Mezopotamya’yı Bitlis Vadisi ve Kafkaslar ile Trabzon’a bağlayan tarihi yolun üzerinde olmasından dolayı oldukça gelişmiş olsa da arazinin engebeli olması kentin ortaya çıkmasını engellemiştir.
İlk yerleşim dönemlerden beri ilkel tarım, yayla ve hayvancılıkla başlayan ve zamanla gelişerek büyüyen bir kültürü içinde barındıran Siirt, doğasının da -yüksek platolar, sular vb.- katkısıyla halen önemli bir tarım ve hayvancılık kentidir.
Osmanlı döneminde küçük bir yerleşim merkezi olan Siirt, zaman zaman ayaklanmalara sahne olsa da milli mücadelenin ardından özgür kent kimliğine kavuşmuş ve 1923 yılında il olmuştur.
Osmanlılar döneminde pembe renkli dokuma bezleri, tiftik battaniyeleri ile önemli bir ticaret merkezine dönüşmeye başlayan Siirt ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimini sürdürmektedir.
Siirt ve Çevresindeki Tarihi Yapılar;
Siirt merkezinde saat kulesi yanındaki yapıların tamamına yakını Türk -İslam eserleridir.
Camiler; Asakir- Çarşı Cami, kent merkezinde, ilin simgelerinden biri olan mimarisi, bazı yazı ve isimlere bakılarak, 1129 yılında Selçuklu Sultanı Mugiziddün Mahmut tarafından yaptırıldığı düşünülen Ulu Cami, kare planlı, tek kubbeli, 1926 yılında yapılan kentin gösterişli yapılardan biri olan Hıdrul Ahdar- Cumhuriyet Cami, Hızır Bey Cami, çeşmeler; Sak Ul Ayn çeşmesi, türbeler; kubbeli ve yöre harcı- çaş ile yapılan, sadece yöreden değil tüm yurttan çok sayıda ziyaretçisi olan Baykan- Veysel Karani Türbesi, Aydınlar- Tillo İbrahim Hakkı, Sultan Memduh, Şeyhul Hazin Hazretleri, Şeyh Muhammed Kazım türbeleri, kaleler; Garzan, Şirvan- İrün, Eruh- Kiver, Şirvan- Körmas- İnce Kaya Bizans, Şirvan- Küfre, Kurtalan- Beykent kaleleri bulunmaktadır.
Yüksek bir tepeye, Bizans Dönemi’nde yapılan gözetleme kuleleri halen görülebilen Baykan-Derzin Kalesi ile Hıristiyanlık dönemi ibadet merkezlerinin kalıntılarına da rastlanan kent ve çevresinde Siirt- Hadervis Kilisesi, Şirvan- Mir Yakup Manastırı ile Siirt’teki ilk yerleşim yerlerinden biri Kurtalan- Erzen Antik Kenti de Siirt’te görülmesi gereken tarihi değerlerdir.
7-2-1- Siirt- Başur Höyük;
Siirt’e 20 km. uzaklıkta, Aktaş Köyü yakınlarında, Botan Vadisi’nin tamamını besleyen Başur Çayı kıyısında, doğal bir konglomera 250 x150 m2. alanı ve 15 m.lik kültürel dolgusu olan yazık ki artık Ilısu barajının suları altında kalan Başur Höyük, Doğu Anadolu ve Mezopotamya arasındaki yol üzerinde bulmaktaydı.
Başur Höyük’ün MÖ 7000’den günümüze- baraj yapılana kadar kullanıldığı, Güney Mezopotamya kökenli Uruk kültürüne ait ticari ve idari önemli bir merkez olduğu yapılan araştırmalarla ortaya çıkarılmıştır.
Botan Vadisi’ndeki geniş tarım arazileri kıyısındaki höyükte özellikle MÖ 4000 tarihlerinde çok miktar ve çeşitte tarım ürünü yetiştirilerek bir kısmının 1,5 m. kalınlıkta taş duvarlı depolarda saklandığı yapılan araştırmalarla ortaya çıkarılan son derece değerli arkeolojik bilgilerdir.
Araştırmalara göre höyüğün en etkin olduğu zaman MÖ 4000 Geç Uruk Devleti döneminde İran, Kuzey Suriye ve Güneydoğu Anadolu’nun geniş bir bölümüne yayılan hammadde kaynaklarına ulusların daha kolay ve ucuz ulaşarak bu kaynakları daha ekonomik ürünlere dönüştürdükleri belirlenmiştir.
Yine bu dönemlerde tarımsal ve idari merkezlerin birbirine yakın yerlere kurulması bir çeşit kentsel yerleşimin var olduğunun kanıtı sayılmaktadır.
Ticaretin gelişmesiyle bu merkezler Uruk ticaret ağını meydana getiren istasyonlara dönüşmüştür.
Ayrıca höyükteki kazılarda burada ilk dönemlerde dahi yerleşimin olduğu zamanla MÖ 4000 ve MÖ 2000 bölgenin nasıl değişerek farklılaştığı, yeni tekniklerin yeni malzemelerin -çamur, taş ve kerpiç- ne şekilde kullanıldığının saptanması, Anadolu ve bölge tarihi açısından çok önemlidir. Kurulumundan bugüne çok defa depremlerden zarar gören Başur Höyük’ün en büyük yıkımı MÖ 14. yy. da olduğu kazılardan anlaşılmaktadır.
Başur Höyük’te halen Mardin Müzesi’nde sergilenen, özellikle son yıllarda yapılan kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan çok sayıda kâse, ateş çukuru parçaları, duvar ve evlere ait malzemeler bulunmaktadır.
Höyükte ve bölgede ölüler genellikle taş sanduka mezarlara zengin hediyelerle gömülmesine karşın özellikle MÖ 4000 yılında, bir salgında öldükleri düşünülen yaşları 10-20 arasında değişen erkek ve kız çocuklarına ait 50 kadar iskelet, 2×3 m. boyutlarında dikdörtgen bir çukurda bulunmuştur.
Siirt ziyaretlerinde, Bazuki Bahçesi, Botan ve Kurtalan en sık uğranılan yerlerin başında gelirken Sağlarca- Billoris, Hista, Lif kaplıcaları ile Nasreddin Köprüsü ile genelde vadi boylarında kalkerli oluşumları ile dikkat çekici, bir zamanlar yerleşim yeri olarak da kullanılan Botan mağaraları bölge turizmi ve doğal yaşamı açısından önemlidir.
Siirt’e özgü kutlanan ve halk arasında oldukça önem verilen bayramlardan- Şeyh Türki gününde, Şeyh tepesindeki türbede hacca gidenler için mevlit okutulması ve mum yakılması, Ciğör -Çıkgör bayramı zamanı her şubatta ayın ortalarında üç gün üç gece ateş yakılarak eğlenilmesi, Yumurta bayramı her Mayıs ayında, evlerde yumurtalar kaynatılarak bereket için yenilip dağıtılması-bölgenin geçmişi ve bugünün tarihi, kültürel ve dini kimliğini anlamak açısından oldukça önemlidir.