11- Niğde;
Coğrafi;
Komşular; Niğde, Konya, Mersin, Aksaray, Kayseri, Adana, Nevşehir, Kırşehir illeri ile komşudur.
Yüzölçümü; 14.294 km²
İlçeler;Altunhisar , Bor, Çamardı, Çiftlik, Ulukışla.
İklim; İç Anadolu’nun diğer yerleşim yerleri gibi Niğde ili ve ilçelerinde de yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk, uzun ve yağışlı, tipik karasal iklim hüküm sürmektedir.
Bitki Örtüsü; Denizden yaklaşık 1300 m. yükseklikte, tipik bir İç Anadolu kenti olan Niğde, % 29 yüksek dağ ve tepelerle- Toros, 3756 m. Aladağlar-Demirkazık Tepesi, Bolkar Dağları, 2689 m. Kıkpınar Dağı, 2121 m. Karıncalıdağ, 3553 m. Hasan Dağı, 3524 m. Medetsiz, 3374 m. Demirkazık, 2703 m. Melendiz, 2963 m. Beşparmak tepeleri-çevrilidir. İlin bitki örtüsü bozkırdır.
Topraklarının % 50’si tarım arazisi olarak kullanılan Niğde’nin % 41’i plato, çok sayıda çay, göl, baraj ve sularla- Uluırmak- Melendiz Çayı, Ulukışla- Çaltı, Karasu, Gümüşler, Tabakhane, Uzandı dereleri, Ecemiş- Görgün Çayı, Niğde Suyu, Kartal, Öküz, Uyuz ve Acıgöller Narlı, Karagöl, Ala, Yedigöller, Akkaya, Seyhan, Gebre, Gümüşler baraj gölleri– beslenen % 30 verimli ovalar- Altunhisar, Misli, Bor ve Melendiz ovaları- bulunmaktadır.
Yüksek dağ ve tepelerde ormanlık alanların dikkat çektiği Niğde’nin % 37’sinde çayır ve meralar, % 1,7’sinde de fundalıklar bulunmaktadır.
Ulaşım; İlk çağlardan günümüze Akdeniz’i İç Anadolu’ya bağlayan karayolu üzerinde bulunan Niğde, bugün otoban sayesinde daha iyi koşullarda hizmet vermektedir.
Tarihi;
Niğde ve çevresinin tarihinin Bor- Bahçeli Köşk Höyük ve Bor- Pınarbaşı Höyük’teki arkeolojik araştırmalardan MÖ 7250- MÖ 5500 neolitik döneme kadar gittiği belirlenmiştir.
Daha sonraki çalışmalarda Kömürcü Köyü- Göllüdağ Ören Yeri’nde MÖ 7000- MÖ 3000- MÖ 2000 ait çeşitli kalıntılara rastlanması kent ve çevresinin tarihi önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.
MÖ 3000- MÖ 2000 Eski Tunç çağında bölgedeki hâkim güç Hititler, MÖ 8. yy.da Frig ve Persler, MÖ 612 Kimmer, MÖ 546 Medlerin ardından Niğde MÖ 334-MÖ 30 Helenistik dönem ile Büyük İskender ve Makedonların eline geçmiştir.
İskender’in ardından bölge Bergama krallığı zamanına ait Tepe Bağları, Ulukışla- Porsuk Höyük’te kalıntıların ortaya çıkarılması kentin o dönemlerde önemli yol bağlantıları üzerinde olduğunu göstermektedir.
Daha sonra kent bir süre Selevkos ve Kapadokya kralları arasında el değiştirse de 17 – 30 ve 395 yıllarına kadar Roma yönetimi altında girmiştir. Roma zamanında gittikçe gelişen Niğde, Roma’nın ikiye- doğu ve batı- ayrılmasıyla 395 yılında Doğu Roma- Bizans toprağı olmuştur.
Bizans döneminde Loulon- Lü’lü- Ulukışla ile Tyana- Kemerhisar önemli kavşak noktaları haline geldiği Kemerhisar- Tyana’da yapılan çok sayıda görkemli konut, mabet, saray ve su kemerlerinden anlaşılmaktadır.
Bizans yönetimi altındayken Anadolu’da görülen Arap akınları 7. yy. ve sonrasında artmış özellikle Tyana kenti 931yılında oldukça harap edilmiştir. Bu dönemde kent ve çevresinde zaman zaman Sasani ve Perslerin istilalarının da görüldüğü yapılan araştırmalarla ortaya konulmuştur.
1166 yılında Türklerle tanışan bölge, 1178 Danişmend, İlhanlı, Moğol ve II. Kılıçarslan ve özellikle Melikarslan Şah zamanında gelişmeye başlayan kent, 12. yy. I. Alaeddin Keykubat döneminde bölgenin en önemli yerleşim yeri durumuna gelmiştir.
I. Alâeddin Keykubat zamanında parlak günler yaşayan Niğde’ye çok sayıda görkemli Selçuklu yapısı inşa edilmiştir.
Selçuklu döneminde bir ara 1357-1402 Karamanoğulları yönetimine giren kent, 1471 Fatih Sultan Mehmet zamanında da Osmanlı toprağıolmuştur.
İlk yerleşim dönemlerinde Nahita- Nikita- Nekide, Nakide adlarıyla anılan kent, Niğde adını Selçuklular zamanında almıştır. Özellikle Selçuklu dönemi izlerini –mimari, işçilik, malzeme vb.– kentin pek çok yerinde halen görmek mümkündür.
Niğde, Milli mücadele döneminde de coğrafi konumu nedeniyle –Akdeniz- İç Anadolu- önemli geçiş noktalarından biriydi.
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Cumhuriyet ile birlikte 1924 yılında il olan Niğde, ilk yerleşim yeri olduğu dönemlerden başlayarak önemli askeri, ticari ve dini göç yolları üzerinde bulunduğu için bir yandan gelişirken bir yandan da pek çok saldırının hedefi haline gelmiş ve çok sayıda değerli yapı ve yapıtı tahrip edilmiştir.
Ancak bu eserlerin bir bölümü yapılan çeşitli restorasyonlarla gelecek kuşaklara aktarılabilmektedir.
11 -1-1- Niğde Kalesi:
Kent merkezinde yüksek bir tepede yer alan ve üç surla çevrili kalenin ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı tam olarak bilenememekle birlikte geriye kalan duvar kalıntılarından MÖ 8. yy. Hitit ardından Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı izlerine rastlanmaktadır.
Zaman zaman onarılan kale 1740 Osmanlı dönemi, Sadrazam İshak Paşa tarafından esaslı bir onarımla yenilenmiştir.
Günümüzde tüm bu onarımlara karşın çok az bir kısmı görülebilen kalenin surları arasında iki burç bulunmaktadır.
Yakın zamanda kalenin yakınındaki tepede de bir park yapılmıştır.
11 -1-2- Niğde Müzesi;
Niğde ve çevresinin paleolitik çağlardan günümüze kesintisiz bir yerleşimin sürdüğü yapılan araştırmalarla ortaya çıkarılmıştır.
Çok eski bir kültüre ev sahipliği yapan Niğde’den çıkarılan değerli arkeolojik yapıtları sergileyen müze kent merkezinde yer almaktadır.
Müzedeki 6 farklı sergi salonunda kent ve civarında geçmişten bugüne- neolitik ve kalkolitik -çağlarda Pınarbaşı, Köşk, Tepecik höyükleri ve Kaletepe Obsidiyen Atölyesi’nden çıkarılan obsidiyen malzemeler, mezar buluntuları, tanrı- tanrıça heykelleri, aletler, Eski Tunç Çağı- MÖ 3000’de- Çamardı- Celaller Köyü- Göltepe Höyük’ten çıkarılan madencilere ait buluntular, Acemhöyük- Ulukışla- Darboğaz Kasabası buluntuları, Asur’da ticaret merkezi- Acemhöyük-Puruşhanda buluntuları, Geç Hitit- Frig dönemi- MÖ 1000, Nahita ile Tuvanuva krallıklarına ait fırtına ve bereket tanrısı stelleri, Hitit Hiyeroglifiyle yazılmış kitabeler, Kaynarca Tümülüsü buluntuları, Frig dönemi seramikleri ile Göllüdağ Aslanı ile birlikte Helenistik, Roma ve Bizans dönemleri buluntuları, Tepebağları, Porsuk Höyük ve Acemhöyük’e ait pişmiş toprak, cam eserler, mühür baskıları, Roma heykelcikleri ve Bizans yapıtları, Tyana- II. yy. Roma İmparatorluk Dönemi heykeltıraşlık ürünleri, mezar stelleri, Grek, Helenistik, Roma, Bizans ve İslami-Osmanlı dönemi sikkeleri, 10. yy. Aksaray- Ihlara– Rahibe mumyası, 13. yy. Çanlı Kilise 4 adet bebek mumyaları ile Selçuklu- gümüş define ile Kapadokya Krallığı- Tepebağları definesi, etnografik eserlerden silahlar, el yazmaları, yazı takımları, aydınlatma araçları, halılar, kilimler, âlemler, takılar ve İlhanlı Dönemi ve Kaçar Türkler sinisi– sergilenmektedir.
Hem bölgenin hem de ülkenin en önemli ve başarılı müzelerinden biri olan Niğde Müzesi, 2003 yılında, Avrupa Yılın Müzesi seçilmiştir.
11-1- 3- Alaeddin Cami;
Niğde Sancakbeyi Zeyneddin Başaran tarafından, 1223 yılında, Mimar kardeşler Sıddık ile Gazi’ye sarı kesme taştan ve iki kapılı olarak yaptırılan cami zaman içinde geçirdiği onarımlarla orijinalliği büyük ölçüde yitirmiştir.
Ancak caminin Selçuklu dönemi işçiliği, geometrik ve bitkisel süslemeleri, minber- mihrap güzelliği, damalı tek şerefeli minaresi hala son derece dikkat çekici mimari unsurlardır.
11- 1- 4- Sungurbey Cami;
İlhanlılar döneminde Niğde Valisi Sungur Bey tarafından 1335 yılında yaptırılan caminin mimarı bilinmemektedir.
Kent merkezindeki cami, 18. yy. yangınından sonra yeniden inşa edildiği için orijinalliğini büyük ölçüde yitirmiştir.
En dıştan 28.45 x 37.10 m. ölçülerindeki yapının mimari özelliği, taş işçiliği, bitkisel, geometrik ve figürlü süslemelerinin zenginliği görülmeye değer niteliktedir.
İki yanında iki minaresi bulunan cami, eyvanın kaburgalı tonozu, mihrabiyeleri, köşe sütunçeleri ve eyvan duvarları çeşitli figürlerle- 8 kollu yıldızlar, kıvrık dallar, geometrik ve bitkisel motifler, hayvan figürleri- kuş, fil, oğlak, at, panter, antilop, ejder, sıçan, boğa, tavşan, maymun, köpek, aslan, koyun, ördek ve balık– ile bezelidir.
Ayrıca caminin yanında Sungur Bey’e ait bir de türbe bulunmaktadır.
11-2-1- Bor;
Niğde’ye 14 km. uzaklıkta, ilk çağlardan beri Kemerhisar, Bahçeli ve Bor bölgenin önemli yerleşim yerlerindendir.
Hititler zamanında Tunaviuva olarak anılan Bor, MÖ 4. yy. Dana adıyla anıldığına dair belgeler mevcuttur.
Friglerin ardından Pers, Makedon ve Roma yönetimine giren kent, 707 yılında Araplar tarafından ele geçirilse de kısa bir süre sonra yeniden Roma İmparatorluğu tarafından alınmış ve devamında 395 Bizans, Selçuklu, Harzemi, Eratnaoğulları, Karamanoğulları ve 1470 yılında Osmanlı dönemlerinde de önemli bir yerleşim yeri olmuştur.
Bor- Kemerhisar- Tyana’da bulunan antik dünyanın en uzun ve en iyi korunan 1,5 km. uzunluğundaki su kemerleri özel bir yapı tekniği ile 1. yy. Roma döneminde inşa edilmiştir.
Kemerlerin yakınında bulunan Roma Havuzu da döneminin mimari izlerini günümüze taşımıştır.
11-2-2- Bor- Bahçeli- Köşkhöyük;
MÖ 6000 yılına ait bir önemli bir yerleşim yeri Köşkhöyük’te neolitik ve kalkolitik dönem izleri görülmektedir.
80 m. çapında ve 15 m. yüksekliğindeki Köşkhöyük’te yapılan kazılarda 4 kültür tabakasında çeşitli tarihi yapıtlar- obsidyen aletler- hançer, bıçak, delici, kesici aletler, ok ve mızrak ucu gibi aletler, silahlar vb.- takılar, süs eşyaları- mermer bilezikler, çeşitli renkte taşlardan boncuklar- kilden tanrı-tanrıça heykelleri -bulunmuştur.
Bunun yanında tek ya da çok renkli geometrik şekilli, hayvan figürlü -inek, boğa, eşek, keçi, koç, kaplumbağa, antilop, kuş vb.- böylece bölgede yaşayan hayvanlar da öğrenilmektedir.
Seramikler, kare planlı, taş temelli, kerpiç duvarlı ev temelleri, fırın, tandır, ocak, taş ve pişmiş toprak kaplar, erzak odaları, keçi, ceylan ve geyik vb. hayvan boynuzları ve son derece önemli ilk defa kille sıvalı 4 kafatası vb.- bölge, ülke ve kentin tarihinin yanında sosyo- kültürel yaşam biçimleri hakkında da çok önemli bilgiler elde edilmiştir.
Köşkhöyük’teki araştırmalardan bölgede en son dönem yaşam izlerinin Roma dönemine ait olduğu saptanmıştır.
Ayrıca yakınındaki havuz bölgenin sulak ve tarım yapıldığını gösteren izlerden kabul edilmektedir. Niğde ili ve çevresindeki diğer tarihi camilerden;
1452 yılında yaptırılan, onarımlarla dönem özelliği ve orjinalitesini yitiren, dikdörtgen planlı, ahşap tavanlı, tek şerefeli minaresiyle son derece sade bir yapı olan Afife Hanım Cami, 1670 yılında, 13×30.60 m. ölçülerinde çeşitli yerlerinde trakit, bazalt taşları, mermer ve ahşap kullanılarak yapılan bir cami olan Murat Paşa Cami’nin tek şerefeli minaresi, farklı büyüklükte dört kubbe ile örtülü, ince ve sade işçiliği ile dikkat çeken yapı onarımlarla orijinalliğini önemli ölçüde yitirmiştir.
Ayrıca, 16. yy. da, ağırlıklı olarak trakit ve kesme taşlar kullanılarak yapılan, 17 pencereli kubbe kasnağı ve ile dikkat çeken camilerden olmasına karşın onarımlarla dönemsel özelliğini yitiren ancak işçilerdeki detayları halen görülebilen Dışarı- Çelebi Hüsamettin Cami bulunmaktadır.
1694 yılında, Hacı Hasan tarafından yaptırılan Kığılı- Pazar Cami’nin tek kurşun kubbesi ve tek şerefeli minaresi bulunmaktadır. Yapının genelinde trakit taşı ve mermer kullanılmış, 11 pencereli kubbe kasnağı, ince işliği ile göz dolduran, aydınlık bir iç hacme sahip Kığılı- Pazar Cami onarıldığı için eski özgünlüğünü yitirmiştir.
Kent merkezindeki cami, 1712 yılında, kaba-ince yontu taş ve ahşap malzemelerle yapılan Sır Ali Cami yanında bir çeşme ve tek şerefeli bir minareye sahiptir.
Enine dikdörtgen planlı, düz ahşap tavanlı cami örneklerinden ancak onarımlarda orijinalliğini yitirmemiş bir yapıdır.
Ayrıca Sır Ali Cami, 1764- 1765 yılında, Ebu Bekir Ağa tarafından sarı renkteki kaba yontu taştan yaptırılan, mihrap, paye ve kemerlerinde ince yontu taş kullanılan, düz ahşap tavanlı, son derece sade Dört Ayak- Künkbaşı- Cami yanında tek şerefeli bir minaresi de vardır.
1747 yılında, Abdurrahman Paşa tarafından 9.25 x 12.20 m. boyutlarında yaptırılan, yapımında çoğunlukla sarı trakit taşının kullanıldığı görülen, İon sütun başlıklarıyla dikkat çeken yapının geneli abartısız olarak düzenlenmiş olsa da taç kısmı süslemeleri –lale, ve özgün çiçekler, dallar vb.– ile dikkat çeken Rahmaniye Cami kentteki görülecek dini yapılardandırlar.
Ayrıca Niğde ve Çevresindeki Tarihi Yapılardan;
Hitit- Frig Porsuk Köy Ören Yeri, Çamardı- Kavlaktepe- Göltepe- Kestel Ören Yeri, Yeşilyurt- Keçikalesi Köyü kalıntıları, Karatlı- Kuş Kayası ve Kaya Mezarları ile Selçuklu dönemi; Hüdavent Hatun Türbesi, kentin en eski camisi kabul edilen, I. Alâeddin Keykubad döneminde, 1233 yılında yapılan ve Hatıroğlu Cami, Dörtayak ve Hatun türbeleridir.
1344 yılında, Hakkı Besvap adına, kare planlı, içten kubbeli olarak inşa edilen süslemeleriyle dikkat çeken Gündoğdu Türbesi bulunmaktadır.
İlhanlı Valisi Sungur Bey zamanında, IV. Kılıçarslan’ın kızı Hüdavend Hatun tarafından 1312 yılında, sekizgen planlı, kubbeli, dıştan piramit örtülü yıldız motifleriyle süslü taç kapılı Hüdavend Hatun Kümbeti de kentin önemli Selçuklu yapılarındandır.
Karamanoğulları dönemi; 15. yy. da Osmanlı yapısı olarak da anılan ve Ali Paşa tarafından yaptırılan sonradan oğlu Murad Paşa tarafından genişletilen, 1909 yılından sonra onarılan yanında türbe ile çeşmenin de bulunduğu Paşa Cami, Karamanoğlu Alaeddin Bey tarafından 1410 yılında, dikdörtgen planlı olarak yaptırılan Bor- Ulu Cami ve Kale Cami, 1413 yılında, kare planlı olarak tasarlanan, tek kubbeli, ince işçilikli sedef kakmalı minbere sahip Şah Mescit, 1452 yılına ait olmasına karşın daha sonra Arife Hanım tarafından onarılan tipik Karamanoğulları yapısı Afife Hanım Mescidi ve Karamanoğlu Alaeddin Ali Bey tarafından 1409’da beyaz mermerden, Selçuklu mimari izleri taşıyan Ak Medrese’nin 1936 yılında onarılan yapının geometrik süslemeleri dikkat çekmektedir.
Osmanlı dönemi, 17. yy. Ulukışla- Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı, Şerifali Türbesi ve Kığılı Cami, Murat Ali paşa Cami, Hüsamettin Paşa- Dışarı- camidir.
Hıristiyanlık, Bizans dönemini, Gümüşler Manastırı,Constantinus Ve Helena Kilisesi, Çamardı-Kavlaktepe Yeraltı Şehri kentteki görülmesi gereken tarihi yapılardır.
Kentin doğal merkezlerinden Kocapınar Suyu ve Çamuru, Çiftehan Kaplıcaları, Kemerhisar İçmesi, 3756 m. Aladağlar ve Milli Parkı ve Cımbar Vadisi, Kazıklıali Kanyonu, Göllüdağ, Narlıgöl, Çinili Göl, Nar Vadisi, Kayardı Bağları bölgede ziyaret edilmesi gereken yerlerin başında gelmektedir.