MALATYA

11-Malatya; 

Coğrafi;

Komşular; 

Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Fırat bölümünde yer alan Malatya’nın doğusunda Elazığ ve Diyarbakır, güneyinde Adıyaman, batısında Kahramanmaraş, kuzeyinde Sivas ve Erzincan illeri bulunmaktadır. 

Tarihi kervan yollarının kesişme noktası olan Malatya, halen İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri arasında bir kavşak konumundadır. 

Yüzölçümü;12.313 km2. 

İlçeler; Akçadağ, Arapkir, Arguvan, Battalgazi, Darende, Doğanşehir, Doğanyol, Hekimhan, Kale, Kuluncak, Pötürge Yazıhan, Yeşilyurt ile Merkez ilçe Malatya.

İklim; Malatya ili ve çevresindeki ilçelerde genellikle sert karasal iklim- yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve uzun– özellikleri görülmektedir. 

Bitki Örtüsü; Yaklaşık 900 m. yükseklikte, Tohma, Sultansuyuve Fırat vadileri arasında bir ova olmasına karşın yüksek dağlarla- 2100 Korudağ, 2428-Nurhak- Derbent Dağı, 2.544 Beydağı, 2013 m. Akçadağ, 2.140 m. Kepez Dağı, Akçababa- 2050 m. Leylek Dağı, Yama-Göl Dağı, 2.402 m. – çevrili Malatya’nın % 54’ü çayır ve meralardan oluşmaktadır. 

Malatya topraklarının sadece % 31’i tarım arazisi olarak kullanılırken, %10’unu oluşturan organik madde yönünden zengin ormanlık alanlarda meşe, ardıç ağaçları görülmektedir.  

İlin genel görüntüsü bozkır olmasına karşın özellikle ilkbaharda platolar başta olmak üzere tüm bölge yeşil çayırlarla kaplanmaktadır. 

Ulaşım; Malatya ve çevresine ülkenin her yerinden karayolu, demiryolu ve havayolu ile ulaşılabilmektedir. 

Ayrıca Malatya’nın ilçelerine karayoluyla kolaylıkla iletişim kurulabilmektedir.

Tarihi; 

Tarihin ilk dönemlerinden beri önemli göç yoları –Orta Asya, Orta Doğu ve Mezopotamya- üzerindeki ticari kavşak konumunda yerleşim yerlerinden biri olan Malatya, geçmişte ev sahipliği yaptığı pek çok uygarlığın miraslarıyla zenginleşmiş bir kenttir. 

Kent ve çevresinde ilk yerleşimin  MÖ 9000 Malatya- Caferhöyük’teki volkan camları, Orduzu Beldesi’ndeki 30 m. yükseklikteki kültür tabakası ve MÖ 7000- MÖ 5000 Arslantepe Höyüğü’ndeki arkeolojik kalıntılardan anlaşılmaktadır. 

Kesintisiz ikametgahın Malatya merkezde de paleolitik, neolitik, kalkolitik ve bronz çağlarından başlayıp MÖ 2000 Hititler dönemiyle 11. yy.’a kadar küçük değişikliklerle sürdüğü belirlenmiştir.  

Kültepe kayıtlarında Hititlerin Melid- Bal sözcüğünden türeterek Maldia- Melita- Meyve Bahçesi dedikleri kente, Asur ve Urartular  Maldiya, Melitea, Melid, Melide, Meliddu, Malita’ya demişler. Kentin adı, Araplar zamanında Malatiyye, Türklerle de Malatya olmuştur.

MÖ 1750 Hititler dönemine kadar gelişerek genişleyen Malatya, Hitit Kralı Anitta  tarafından Anadolu’da oluşturulan tek yönetim altında alınmıştır. Bu da kentin önemli bir yerleşim yeri olduğunun kanıtı olarak kabul edilmektedir. 

Kent verilen önemin sonraki Hitit kralları  –II. Murşili, Mutavalli, III. Hattuşili– zamanında da devam ettiği yine Malatya ve çevresinde yapılan araştırmalar ortaya konmaktadır. 

Daha sonra MÖ 705- MÖ 681 Asur Kralı Sanherib tarafından ele geçirilen Malatya, Strabon’a göre; MÖ 280- MÖ 212 Kapadokya Krallığı’nın on valiliğinden biri olarak Anadolu’daki önemli konumunu sürdürmüştür.

Anadolu’da var olan diğer önemli uygarlıkların –Kommagene Krallığı, Urartu, Med, Pers, Makedon, Roma, Bizans, Arap, Emevi, Abbasi, Danişmentli, 12. yy. da Selçuklu, Memluklu ve Dulkadiroğulları Beyliği- Malatya ve çevresinde de var olduğu bilinmektedir.  

Kent, Osmanlı döneminde 1515 yılında Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı toprağı olmuştur. 

Malatya, 2. yy. Romalılar tarafından Arslantepe’nin 4 km. kuzeyine bugünkü kentin 10 km. güneyi, Fırat Nehri yakınlarına taşınmıştır. 

Romalıların yazlık evlerinin bulunduğu meyve bahçeleri, konaklar ile serin suların arasında yemyeşil bir Aspazon -Aspuzu– yazlık sayfiye mahallesi iken zamanla gelişerek daimi yerleşim yerine dönüşmüş.

1830 yıllarda kentte baş gösteren çeşitli sorunlardan- ekonomik, hastalık vb.– dolayı Aspuzu Battalgazi adını almıştır.  Battalgazi 1987 yılından beri de Eski Malatya ilçesi olarak varlığını sürdürmektedir.

Cumhuriyet döneminde de önemini koruyan kent 1923 yılında il olmuştur.

Malatya, depremlerden oldukça etkilenen bir yerleşim yeri olarak tarihin ilk dönemlerinden bugüne çeşitli defalar yıkılmıştır. En son 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremde de oldukça büyük zarar görmüştür. 

Ancak kent ve çevresine ikametgahtan vazgeçilmemiştir. 

Malatya ve Çevresindeki Tarihi Yapılar;

11-1-1-Malatya Müzesi;

Müzede, bölgede bulunan fosillerden başlamak üzere yöredeki höyüklerden- Caferhöyük, Aslantepe, Köşkerbaba, Pirot ve Değirmendere- çıkarılan ve çeşitli tarih öncesi- kalkolitik, neolitik– dönemlerden -MÖ 8000 -MÖ 4000- MÖ 2900- yakın zamana değin bulunan pek çok değerli eser- heykelcikler, mızrak uçları, mühürler, kılıçlar, obsidyen bıçak, orak, ok ucu, keski, mezarlar ve delgiler– sergilenmektedir.

11-1-2- Eski Malatya; 

Bugünkü il merkezine 12 km. uzaklıktaki tarihi yerleşim yerine, Hititlerce Maldiye, Asur ve Urartu halkı tarafından Milidya, Romalılarca da Melita denilmiştir.

Daha sonra Aspuzu denilen bağ evlerinde kalıcı yerleşim başlamış ve antik kentin adı buraya da verilmiştir. 

11-1- 3- Eski Malatya Kalesi; 

Geniş bir alana yayılan kalenin yapımına Roma İmparatoru 81- 96-I.Titus zamanında başlanmış ve 522- 565- Bizans İmparatoru Justinianus zamanında da son halini almış önemli bir tarihi yapıdır.

11-1- 4- Arslantepe; 

İldeki 10 toprak höyükten biri olan Arslantepe Açık Hava Müzesi, Malatya’ya 7 km., Fırat Nehri’nin batısı Orduzu Beldesi’nde yer almaktadır. 

Arslantepe’de yapılan kazılar sonucu höyükte MÖ 5000’den başlayarak 11 yy. a kadar yaşam sürüldüğü çeşitli uygarlıklara ait tabakalar- 7 kültür tabakası– ortaya çıkarılarak kanıtlanmıştır. 

Arslantepe, Mezopotamya’da ilk defa devlet kavramının ortaya çıkması, toplumun tabakalara –işçi, beyler vb.- ayrılması gibi önemli olaylara sahne olmuştur.

MÖ 3600- MÖ 3500 ait bir tapınak ile MÖ 3350- MÖ 3000 yıllarına ait dünyanın ilk kerpiç saray kalıntıların bulunması yerleşkenin tarihi önemini ortaya koymaktadır.

Hititler döneminde de son derece önemli bir yerleşim yeri olan Arslantepe’de Hititlere ve Asurlulara ait buluntular- saray kalıntıları yanında binlerce mühür, 5000-5300 yıllık, kabzaları gümüş kakmalı dünyada bulunan en eski kılıçları, koridor bezemeleri, kral mezarı, arsenikli bakırdan mızraklar, çeşitli boyut ve maddeden yapılan kılıçlar ile bazı eşyalar vb.- Malatya Müzesi’nde sergilenmektedir.

Buraya air bazı  buluntular da- Kral Tarhunza ve iki aslan, bir kartal heykeli vb.- Ankara-Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir.

11-1- 5- Malatya-Atatürk Evi;

Gazi Mustafa Kemal’in Malatya’ya geldiğinde konakladığı ev daha sonra Atatürk’e ait fotoğraf, eşya vb. sergilendiği müze olarak düzenlenmiştir.

11-1- 6- Malatya-Atatürk Anıtı;

Tandoğan ile Kışla caddeleri arasında yer alan sağ eliyle ileriyi işaret eden Atatürk ve Genç adlı anıt –Atatürk ve Türk bayrağı tutan bir genç atletten oluşan heykeller- 1945-1947 yılları arasında mimar Hakkı Atamulu tarafından taş ve bronz malzemeler kullanılarak yapılmıştır.

11-1-7- İnönü Anıtı;

Vilayet Konağı meydanında, kentin simgelerinden biri olan anıt, dört yanındaki farklı figürleri- İstiklal Savaşı’nda Mehmetçik, bir elinde disk, bir diğer elinde kitap tutan genç bir sporcu, meşale tutan başka bir öğrenci, buğday başakları arasında başka kadın ve erkek çiftçi, çekiçli ve örslü erkek figürleri– ile 1946-1947 yılları arasında Nejat Sirel ile Hakkı Atamulu gibi mimarlar tarafından beyaz antik taş kaide üzerine oturtularak yapılmıştır.

11-1-8- Malatya- Taşhoron Kilisesi;

Malatya kent merkezine yakın Çavuşoğlu Mahallesi’ndeki Ermeni Kilisesinin 17. veya 19. yy.’a ait olduğu düşünülmektedir. 

Tek kubbeli kiliselerin en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilen, dikdörtgen planlı, kesme taştan inşa edilen yapıya batısındaki süslü bir mermer kapıdan girilmektedir. 

Bazı kısımları çöken yapının tuğla kubbesi, burgu ve demet çiçekleri, tüm detaylarındaki göze çarpan ele ele tutuşan kadın figürleriyle-azizeler ve yanlarında bir erkek tasviri- görülmesi gereken önemli tarihi değerlerinin başında gelmektedir

11-2-1- Arapgir- Arapgir Ulu Cami;

Kayalık bir yamaca, kesme taştan inşa edilen caminin yapım tarihi tam olarak bilinmese de mimari ve süsleme özelliklerine göre binanın 1334 İlhanlılar dönemindeki bir dergaha ait külleyenin parçası olarak inşa edildiği belirlenmiştir. 

İki kubbeli, iki pencereli caminin geometrik desenlerle süslü minaresi ve bitki motifleri ile taş kabartmalara işlenmiş giriş kapısı görülmeye değer niteliktedir.

11-2-2- Arapgir-Gümrükçü Osman Paşa Cami; 

Osmanpaşa Mahallesi’ndeki camide yapılışına ait -1209, 1228 ve 1229- tarihlerini gösteren üç kitabe bulunmaktadır. Ancak yapının mimarisi, malzeme ve özellikle tek kubbeli örtüsünden tipik bir Osmanlı Dönemi yapıtı olduğu varsayılmaktadır.

Ana mekânı kare şeklinde olan caminin duvarları kesme taştan yapılmıştır. Ağırlığı  kalın payandalarla desteklen caminin oldukça yüksek kubbesini oluşturan tavanı tamamen ahşaptan sekiz sütunla taşınmaktadır.

Son cemaat yerinin yanlarında üçer, ön ve arkasında da ikişer pencere cami içinin aydınlığını sağlanmaktadır. 

İki bölümden oluşan caminin içindeki geometrik desenler ve genelinde görülen zengin kalemişi süslemeleri son derece dikkat çekicidir. Cami ilgi çekici geniş bir avluya da sahiptir. 

Ayrıca Arapgir- Arapgir Evleri, Beyler Konağı, Çobanlı Konağı, Kozluk Çayı Kanyonu ve Çay üzerinde Büyük Kozluk Köprüsü, tarihi evleri ile dönemin mimari özeliklerini gösteren 1850 tarihli Millet Hanı’da kentte görülmesi gereken yerlerdendirler.

11-3-1- Malatya- Venk Manastırı- Şapeli ;

Çamurlu Köyü yakınlarındaki Kirkor Lusavoriç adına inşa edilen kilisenin batısındaki giriş kapısında yer alan kitabede “Aziz Kirkor’un kapısı 1670 yılının Mart ayının 18’inde, Simon Gabiskos eli ile yapıldı.” yazmaktadır.

12,5 x 6,90 m. ebadında dikdörtgen planlı ana binanın halen sağlam olduğu görülmektedir. 

Ana binaya girilince karşıda yanlarında azizlerin mekânları bulunan, iki basamaklı ana apsis ile karşılaşılmaktadır. 

Kentin Hıristiyanlık dönemine tanıklık eden kilise görülmesi gereken tarihi nitelikli önemli bir dini yapıdır.

11-4-1- Battalgazi- Eski Malatya Şehir Surları;

İlçe merkezinde yer alan ve kentin tüm tarihinde önemli rol oynayan surlar 1. yy. sonu,Roma İmparatoru 79- 81 Titus döneminde 12. Lejyon Karargâhının inşaatı şeklinde başlamış ve Traianus ile  363 I. Constantius tarafından genişletilmiş, 527- 565 Justinianos zamanında da tamamlanmıştır. 

Tarihi Melitene- Malatya Kenti’ni koruyan, yapımında iri düzgün taşların kullanıldığı beşgen planlı, 95 burçlu, 11 kapılı surlardan günümüze sadece temel izleri ile bir kaç burç kalmıştır. 

11-4-2- Battalgazi Kırk Kardeşler Şehitliği; 

Battalgazi’de yer alan Kırk Kardeşler Şehitliği doğal bir tepe üzerine kurulmuştur. 

Şehitlikteki mezarların Battalgazi ve kırk arkadaşının kenti savunma sırasında şehit düşenlere ait olduklarına inanılmaktadır.

Geniş bir alana yayılan mezarlıkta 13. yy. yazıtlı birçok lahit ve mezar taşı ile Roma ve Bizans dönemlerine tarihlenen sikkeler ortaya çıkarılmıştır. 

Ayrıca mezarlıkta Selçuklu taş işçiliği ile süslemeli mezar taşları, Osmanlı dönemi mezar taşları dönemlerinin önemli tarihi tanıklarıdır. 

Malatya’nın önemli ve ilk yerleşim yerlerinden olan Battalgazi’de kentin ve bölgenin geçmişine ait çok sayıda tarihi eser ve ören yerine- 12.-13. yy. Selçuklu anıt mezarı Kanlı Kümbet, Roma ve Bizans surları, sur duvarları içindeki 1563-1564 yıllar Emir Ömer Mescidi, 1184 yılı Danişmentliler dönemi Sıddı Zeynep Kümbeti, Hasan Basri Türbesi, Hz. Hüseyin’in oğluZeynel Abidin’e ait olduğu düşünülen Zeynel Abidin Türbesi, 14.yy. Nefise Hatun Kümbeti, 1732 yılında yapılan Akminare Cami, Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı, Selçuklu Ulu Cami- rastlamak mümkündür.

11-4- 3- Battalgazi- Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı;

Tüccarlar, yolcular, askerler vb. hayvanları ve mallarıyla güvenli bir şekilde konaklayacakları yapılar olan kervansaraylar – yol boylarına, bir kervanın gün doğumundan batımına kadar alabileceği her kırk kilometreye- inşa edilmişlerdi. 

Alacakapı Mahallesi’nde yer alan yapı,IV. Murat’ın Silahtarı Bosnalı Mustafa Paşa tarafından Mimarbaşı Üstat Ebubekir’e 1637 yılında yaptırıldığı kapıların üstündeki iki adet kitabeden anlaşılmaktadır.

Dikdörtgen planlı, 68 x 76 m. ebadındaki Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı açık ve kapalı hollerden meydana gelmektedir. 

Kemerli ve gösterişli bir kapıyla girilen yapının iki yanında birer oda bulunmaktadır. 

Merdivenli bir mescidi de bulunan yapının içinde sağ ve soldaki alanlarda üstleri tonozlarla örtülü altışar oda bulunmaktadır. 

Zaman içinde tahrip olan Kervansaray onarılarak turizmin hizmetine açılmış ve her gün çok sayıda ziyaretçiyi kabul etmektedir.

Ayrıca ilçede, Şişman Köyü’ndeki 13. yy. Selçuklu, Şişman-Sultan Murat Hanı, 1530 tarihli Şahabiyye-i Kübrâ Medresesi ve Ulu Cami de görülmesi gereken önemli tarihi yapılardan bazılarıdır.

11-5- 1- Darende- Tohma Kanyonu;

Darende’de Somuncu Baba Cami ile Taş Köprü arasında 20 km. uzunluğunda iki tarafı dik kayalarla çevrili sarp kanyon ve kayalardaki oyukla mağaraların doğal güzelliği gelenleri büyülemektedir. 

Kayalardan bir kanalla Somuncu Baba camisine de su sağlanmaktadır.

Ayrıca yaz- kış sıcaklığı 20 derece olan bir hamamı da içinde bulunduran kanyon, rafting trekking, foto safari ve tırmanış  için son derece uygundur. 

Geçmişten kalan geleneksel evleri, konakları, Günpınar Şelalesi ile Darende önemli bir tarihi ve doğal güzelliklere sahip bir kenttir.

11-5- 2- Darende- Somuncu Baba Cami ve Türbesi;

Zaviye Mahallesi’ndeki Somuncu Baba Türbesi, Cami ve Balıklı Göl ile bir arada bulunmaktadır. 

Şeyh Hamit-i Veli Zaviyesi’ne ait olan caminin yıkılmasıyla bugünkü taş ve ahşap malzemeden inşa edilen cami yapılmıştır.

İlk yapılan cami ile birlikte 1686 yılına ait olduğu varsayılan türbenin içinde modern dönemlere ait ahşap bir sanduka da bulunmaktadır. 

Caminin yanındaki dikdörtgen oda halen kütüphane olarak kullanılmaktadır. 

Türbede içinde taş mimarili mezarlar ve en alt katta da Somuncu Baba Müzesi yer almaktadır.

Darende’de tarihi evler, Balaban Evi ile ayrıca görülmesi gereken önemli tarihi yapılardan Zengibar- Sengbar Kalesi ile Yusuf Paşa Bedesteni klasik Osmanlı binaları olarak halen dönemlerinin özelliklerini sergilemektedir.

11-6- 1- Yazıhan- Ansır-Buzluk Mağaraları; 

Buzluk Köyü yakınlarında, tüm ovaya hâkim bir tepede, İpek ve Bakır Yolları üzerindeki muhteşem bir doğanın içinde yer alan Ansır Mağaraları’nın ne zamandan beri insanlar tarafından kullanıldığı bilinmemekle beraber yapılan araştırmalarda mağaraların tarihinin yontma taş devri ile Hitit uygarlığı dönemine kadar gittiği varsayılmaktadır. 

Buzluk Mağarası olarak da anılan mağaralarda Roma ve Bizans dönemlerinin izlerine de rastlanmaktadır.

Tarihi ve yerleşimcileri hakkında eksik bilgiler olsa da bu mağaraların ilk Hıristiyanlara sığınak olduğu da yapılan araştırmalarla saptanmıştır.

Günümüze kadar gelen söylenceye göre de; Şehristan kralının dış kaynaklı saldırılara karşı korumak için bu mağaraların en yüksek yerine yerleşmiş olduğudur.

Mağaraların altında kültür katmanları, içinde Hitit Aslanı taş yontusunun da yer aldığı mezarlık ile üç kilise, 40-50 harabe oda halen görülebilmektedir. 

Her ne kadar ulaşım yerlerinin uzağında olsa da son derece güzel bir doğanın ortasında yer alan Ansır- Buzluk mağaraları geçmişten bugüne izler taşıyan önemli bir tarihi ve doğal merkezdir.

Yazıhan’daki 1566 yılında inşa edilen Fethiye- Abdusselam Cami’de kentte görülmesi gereken önemli tarihi dini mekânlardan biridir.

11-7-1- Hekimhan-Taşhan;

İlçe merkezinde, iki bölümden oluşan yapının giriş kapısının üzerindeki Ermenice, Süryanice ve Eski Anadolu Türkçesiyle yazılmış kitabesi son derece dikkat çekicidir. 

Handaki Selçuklu sülüsü ile Arapça yazılı bir diğer kitabede 1218 tarihi ve bir dönem Malatya Valisi de olan Selçuklu Sultanı I.İzzettin Keykâvus’un adı geçmektedir.

Kentin önemli hekimlerinden biri tarafından yaptırılan han, üç bölümlü üç nefli iki hol, bazılarında ocaklar bulunan odalar, kare ve dikdörtgen iki avludan oluşmaktadır.

Hekimhan, Taşhan’ın hemen yanında bulunan 1815 tarihli dönemin mimarisi ve süslü bezemeleriyle Köprülü Mehmet Paşa Cami ve doğal güzelliği ile Girmana Vadisi de görülmesi gereken dikkat çekici yerlerdir.

11-8-1- Akçadağ- Levent Vadisi;

Levent Beldesi yakınlarında 57 km. uzunluktaki kanyon, vadi, Geç Hitit dönemi kaya kabartmaları, doğal dokusu ile saklı kalmış bir doğa harikasıdır. 

Levend Vadisi olarak adlandırılan alanda kayalardan akan suların oluşturduğu doğal havuza girebilmekte, kanyonla birleşen ve kayalarında farklı dönemlerden izler taşıyan pek çok mağara da bulunmaktadır. 

Vadi ve kanyondoğa yürüyüşüparaşütkaya tırmanışıkampçılıkveizcilik gibi spor ve alternatif turizm faaliyetleri için çok uygun parkurlardır.

Hitit dönemi Kaya kabartmaları, Antik Kommagene Krallığı izleri, Akçadağ ve Yazıhan ilçelerine doğru 18.730 m. uzunluğunda sarp kayalardaki Tohma Ozan Kanyonu önemli doğal ve tarihi merkezlerdir.

Malatya’da dönemlerinin özelliklerini yansıtan tarihi evler- Beşkonaklar, İstanbulluoğlu Karakaş konaklarıEski Arapgir, Yazıhan, Pötürge, Doğanşehir, Arguvan, Battalgazi kaleleri Ulu, Yusuf  Ziya Paşa, Yeni , Karahan camileri, Arapgir -Çarşı, Cafer Paşa, Mirliva Ahmet Paşa camileri, Molla Eyüp Mescidi, Darende- Şeyh Hamidi Veli Türbesi, Batalgazi- Meliksunallah-Adile, Akminare camileri, Sütlü Hötümdede minareleri,  Yazıhan- Abdülselam Cami, Musallah Namazgâhı, Emir Ömer Mescidi ve Türbesi, Sitti Zeynep, Hacı Nefise türbeleri ile

 Yeşilyurt- Tarihi evleri, Abdullah Ağa Konağı,Malatya- 1230 tarihli Sevserek Han, Emir Ömer Kümbeti, Battalgazi- Sıddı Zeynep ve Kanlı kümbetler, Darende- Bedesteni yarış atları yetiştiren Akçaçdağ, bölgedeki en iyi turizm  potansiyeline sahip yerlerin başında gelen kırk metre yükseklikten dökülen sularıyla Gürpınar Şelalesi, Doğanşehir- Erkenek- Karanlıkdere Kanyonu. 

Yama Dağı Yaylası ve Kayak Tesisi, Dağili- Sarıçiçek Yaylası, Akçadağ- Sultansuyu Harası,kerpiç mimarisiyle ünlü Balaban, Doğanşehir- özellikle karaca desenli ve diğer mozaiklerin tarihleri MÖ 4000’lere kadar gittiği tahmin ediliyor. 

Kuluncak- 2.yy. mozaikler ve geleneksel Malatya evleri, mağaraları, Ozan Köyü-Ozan Anıt Mezarı, Orduzu Çınar Ağacı, Pötürge-Ormaniçi Köyü Çınar Ağacı,Erenli -Bahri Cami, Yeni Cami ve Mezarlık. 

İspendere, Balaban içmeleri, bağları, Fırat kıyıları, Sultansuyu, Gündüzbey Pınarbaşı-Derme Suyu, OrduzuPınarbaşı, Takaz, Beypınar,Horotamesire yerleri, doğa yürüyüşleri, spor etkinlikleri, cirit, olta balıkçılığı, yamaç paraşütü, Karakaya, Tohma Çayı rafting ve kentin en önemli ekonomik ve en önemli meyvesi, çeşitli cinsleri- Hacıhaliloğlu, Kabaaşı, Soğancı, Hasanbey, Çöloğlu, Çataloğlu ve Şekerpare -bulunan ve bu ürünlerin satışlarının yapıldığı kayısı pazarları, güm- güm denen yayıkları, bakırcılar çarşısı, halı-kilim ve cicimlerin satıldığı pazarları ile Malatya gezilmesi gereken yerlerdir. 

Osmanlı Döneminde Maraş Eyaletine bağlı olan Malatya, 1847 yılında Harput Eyaleti’ne bağlanmış ve Türkiye Cumhuriyeti 1924 yılında il statüsünü vermiştir.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top