KARS

10Kars;

Coğrafi;

Komşular; Kars, kuzeyde Ardahan, doğuda 164 km. Ermenistan sınırı, güneyde Iğdır ve Ağrı, batıda Erzurum ile komşudur.

Yüzölçümü; 10.127 km2.

İlçeler; Akyaka, Arpaçay, Digor, Kağızman, Sarıkamış, Selim, Susuz ve Merkez ilçe Kars.

İklim; Denizden 1768 m. yükseklikte, dağlar arasında bir yerleşim yeri olan Kars’ta tipik bir Doğu Anadolu sert karasal iklimi ya da yüksek yayla iklimi –kışlar uzun, soğuk ve kar yağışlı, sürekli Sibirya soğuk hava- görülmektedir. 

Yüksek basıncı altında kalan kent ve çevresinde yazlar kısa, kurak ve ılıman özelliklere hâkim olduğu görülmektedir. 

İlkbaharda dağlarda eriyen karlarla Kars ve çevresi yeşillenerek canlanmaya başlamaktadır.

Bitki Örtüsü; Kars ve çevresinin konumu gereği dik ve yüksek dağlarla çevrili olması, engebeli arazisi bozkır bitki örtüsüne neden olmaktadır. 

Topraklarının % 40’ını oluşturan çayır ve otlaklar, kent ve çevresinde  büyükbaş hayvancılık ile arıcılığın yapılmasına öncülük etmektedir.

Kars’ın % 34’ lik kısmı tarım arazisi olarak kullanılabilirken il genelinin % 4’ünü ormanlık alanlar  –1900- 2000 m. yükseklikteki Posof, Sarıkamış ve Kağızman- oluşturmaktadır.  

Ormanlarda genellikle çam ve meşe ağaçlarına rastlanmaktadır.

Ulaşım; Kars kent merkezine Türkiye’nin her yerinden kolaylıkla hava, kara ve demiryolu ile ulaşmak mümkündür. 

İlçeleri ve çevresine özellikle kışın kar yoğunluğu nedeniyle ulaşım zor olsa da yazın kent merkezi ve ilçelerine karayolu ile  kolay ulaşım mümkündür.

Tarihi;

Geçmişte Kors -Kolsa olarak da adlandırılan Kars ilinin tarihi günümüzden iki milyon yıl öncesine Yontma Taş Devrine- Plaeliotik MÖ  2 Milyon- MÖ 10.000- ile Cilalı Taş Devri- Neolitik- MÖ 9000- MÖ 8000 kadar gittiği yapılan kazılar sonucunda çıkarılan çeşitli aletlerden –el baltaları, yongalar, duvar resimleri– anlaşılmaktadır.

Kent ve çevresine iz bırakan diğer uygarlıklar- MÖ 5000- MÖ 4000 Hurri, MÖ 9. yy. Urartu, 7. yy. Kimmer, Med, MÖ 550 Pers,  MÖ 665 İskit, MÖ 1. yy. Ermeni Tigran, Roma, MÖ 145- 5.yy. Part-Karsaklı Beyliği, 430 Sasani, Bizans, Arap- olarak sıralanmaktadır. 

1200 yılında kentte yaşayan Gürcülerin Karis Kalaki- Kara Kapı- Kapı Kent olarak adlandırdığı kent  daha sonra İskit Karsaklı Beyliği’nden dolayı Kars olarak adlandırılmıştır.

Kars 1064 yılında Sultan Alpaslan tarafından Selçuklu toprağı yapıldığı yine ele geçen belgelerden anlaşılmaktadır.

1239 Moğol, 1467 Akkoyunlu ve 1406 Karakoyunlu ve Safevi Devleti tarafından da yönetilen Kars, 1514 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından alınsa da daimi Osmanlı toprağı olması 1534 yılında Kanuni Sultan Süleyman zamanına rastlamaktadır.

Ancak 1877- 1918 yılları arası yaklaşık 40 yıl Rus işgaline uğrayan Kars, 1918 yılında yapılan Brest- Litovsk antlaşmasıyla tekrar Osmanlılara kalmıştır. 

Daha sonra İngilizler tarafından işgal edilen Kars, Ermeni ve Gürcülere bırakılmış ise de 

Kurtuluş Savaşı ile 1920 yılının ardından 1921 yılında Moskova- Kars Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti toprağı olarak 1923 yılında da il yapılmıştır.

Kars ve Çevresindeki Tarihi Yapılar; 

10-1-1-Kars Kalesi ve Surları;

1153 yılında Saltuklu Veziri Firuz Akay tarafından yaptırılan iç kale kısmına ilave olarak 12. yy. da dış kale kısmı da eklenmiştir.

Timur döneminde 1386 yılında yıkılan kalenin yerine III. Murat zamanında 1579 yılında Lala Mustafa Paşa tarafından yenilenerek tekrar yapılmıştır. 

Kesme bazalt taştan yapılan kalenin surları 972- 990 yılları arasında 2,7 km. uzunluğunda ve 220 burçlu olarak yenilenmiştir.

Kalede yer alan kulelerden biri olan Selçuklular döneminde hastane olarak kullanılan Ejderha Kulesi halen Anadolu’nun en eski hastanelerinden biri olarak kabul edilmektedir. 

Üç büyük kapıyla girilen- Sukapısı – Çeribaşı, Kağızman- Ortakapı, Behram- Bayrampaşa– kale 1616-1636 yılları arasında iki kez onarım geçirmiştir. 

Kale, 1877- 1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra 40 yıl süren Rus işgali sırasında zarar görmüş, orijinalliğini ve kullanım özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir.

Tarihi değeri dolayısıyla sit alanı ilan edilen Kars Kalesi’nde 12. yy. Celal Baba Türbesi, Askeri Koğuşlar, Tarlalar, Cephanelik ve bir adet Mescit bulunmaktadır.

10-1-2- Beylerbeyi Sarayı;

Kentin önemli tarihi simgelerinden olan Beylerbeyi Sarayı, 1579 yılında Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. 

Düzgün kesme taş ile iki katlı olarak yaptırılan son derece görkemli saray zamanla onarımlar geçirerek faklı amaçlarla- Sancak Konağı, Hükümet Konağı-  kullanılmış ve yapı 1918 yılında kaderine terk edilmiştir.

10-1-3- Selçuklu Sarayı;

Dik kayalar üzerinde yer alan saray 1064 yılında Ebul Menucehr Bey tarafından yaptırıldığı varsayılmaktadır. 

Selçukluların Anadolu topraklarında yerleşme sürecinin başında yapılan bina döneminin mimari ve süsleme özelliklerini göstermektedir. 

İki katlı olarak düzenlenen sarayın ahşap kısımları ve bazı katları günümüze ulaşamamıştır.

10- 1-4- Fethiye Cami;

Kent merkezinde, ilk olarak 19. yy. başında kilise olarak yapılan binanın yanına Ruslar tarafından eklenen bir anıtla birlikte sonradan camiye çevrilmiştir.

Dikdörtgen planlı, iki bölümlü, kesme taştan yapılan binaya altı basamaklı bir merdivenle çıkılmaktadır. Yapının iç mekânına aralarında pencereler ve sivri kemerler bulunan sütunlar arasından geçilmektedir. 

Binaya kuzey, güney ve batıdaki üstleri farklı stilde kademeli olarak sivri kemerli, altları kabartmalarla süslenmiş çatılarla örtülü kapılardan girilmektedir. 

Binanın iç ve dış bölümlerine sivri kemerli pencerelerle hareket kazandırılmıştır. 

Kilise, daha sonra camiye çevirme işlemi sırasındaki onarımlar sırasında orijinalliğini büyük ölçüde yitirmiştir. 

İç kısmı balkonlarla çevrelenen yapının bu bölümü oldukça geniş geometrik bezemelerle süslü bir tavanla örtülmüştür.

Halen cami olarak kullanılan yapının iki yanına, taş kaide üzerinde, yuvarlak gövdeli taştan ve ikişer şerefeli birer minare eklenmiştir. 

10-2-1- Susuz İlçesi- Cilavuz Dersi;

Yontma taş döneminden kalma Şölyen- Aşölyen denilen el baltaları bulunmuştur.

10-3-1- Ani -Ocaklı- Kırk Kapılı- Bin Bir Kiliseli Şehir;

Kars’a 48 km. uzaklıktaki Ocaklı Köyü yakınlarında, Aras Nehri’nin kolu Arpaçay Irmağı kıyısındaki volkanik bir tüf tabakası üzerine yapılmıştır. 

Tarihi MÖ 5000’e kadar giden antik kente MÖ 350- MÖ 300 yıllarında İpek Yolu üzerine ilk konaklama yerleri ve ticaret merkezleri kurulmuştur.

Ani Antik Kenti,  Arpa Çay Vadisi ile  Alacasu Vadisi arasındaki bölgeye tamamen hâkim yüksek bir platoda yer alması ve su gereksinimlerinin bu sulardan kolaylıkla karşılanabildiği için çağlar boyunca önemli bir yerleşim yeri olmuştur.

Antik kentin iç kalesini MÖ  4. yy. da Karsaklılar yapmış, sonra III. Sembat’ın geliştirilmiş 1064- 1072 Selçuklu Sultanı Alpaslan tarafından da surları 4500 m. uzunluğa, 8 m. yüksekliğe çıkarılmıştır. Surlar, dörtgen ve daire planlı çok sayıda burçla destekleyerek iyice sağlamlaştırmıştır. Bu burçların bazıları zaman zaman erzak ve tahıl depoları olarak da kullanılmıştır.

Kentin tarihinde en ilgi çekici olaylarından biri de 6. yy. da, bölgenin ileri gelen iki Ermeni aile- Gamsaragan ile Bargatlar- arasındaki anlaşmazlık sonucu Gamsaraganların kenti ve bölgeyi terk etmesi sonunda da 885 yılında, Bargat ailesine mensup I. Aşot, Abbasi halifesi ve Bizans imparatoru tarafından Ermenistan Kralı olarak seçilerek başkentin  Ani’ye taşımış olmasıdır.

Geniş bir arazi üzerinde sağlamlığı arttırmak amacıyla üçgen şeklindeki Ani Antik Kenti bitişik nizam evleri, dar sokakları, çarşıları ile yüzyıllar boyunca varlığını sürdürmüştür.

Ayrıca Ani, Ortaçağ’da en büyük ticaret merkezi ve kozmopolit yerleşim yeri idi. 

Kent ve çevresi en iyi ve varlıklı dönemlerini Bizans döneminde yaşamıştır. 

Uygarlıklar döneminde başta, Türk, Ermeni, Gürcü, Bizans vb. pek çok ulusa ve dinlerine ev sahipliği yapan kentte bu dinlere ait ibadet merkezleri- Cami, Kilise, Zerdüşt Tapınağı– ile görenleri hayrete düşüren kentin geçmişini daha iyi anlamak için son derece önemli yapılar olarak kabul edilmektedir. 

Halen ayakta kalan siyah renkli tüf taşı ile Horasan harcından yapılan bu harabelere Çifte Beden-Kars Kapısı, kükreyen aslan kabartmalı Orta- Aslanlı Kapı ve Satranç tahtası bezemeli Hıdrellez kapılarından girilmekte idi. 

Kars’ın 8. ve 13 yy. arasında Binbir Kiliseli Kent olarak adlandırılması yerleşim yerinin nüfus yoğunluğunun arttığının ve  Hıristiyanlığın bölgede yaygınlaştığının göstergesi kabul edimektedir.

Kentin tarihi boyunca zaman zaman hastalık, savaş, ekonomik sorunlar, doğal afetler- deprem, yıldırım vb.– oldukça zarar gören harabeleri hala ayakta kalmaya çalışarak zamanlarının ruhunu yansıtmaktadırlar. 

Zamanla Kars’ı yöneten uygarlıklardaki taht kavgaları, anlaşmazlıklar, kente yapılan baskınlarla kent yönetimi ve askeri sistemi zayıflamıştır. 

Kars, Bizans, Moğol, Selçuklu ve Osmanlıların ardından yakın zamanlara gelindiğinde 93 Harbi’nde, Osmanlı- Rus Savaşları’nda 40 yıl Rusların hâkimiyetinde kalması kentin tarihi dokusunda değişikliklere de yol açmıştır. 

Bu dönemde Ruslar tarafından kentte kazı çalışmaları başlatılmış ancak çıkarılan çok sayıda yapıt Rusya’ya götürülmüştür. 

Ancak tüm bunlara karşın kentte Yontma Taş devrinden kalma el baltaları, büyük yongaları, kale surları, ateş tapınakları, yer altı kentinde 850 yapı ve mağaraları, Resimli Kilise, Büyük Katedral, Aziz Prkicth- Keçel Kilisesi, Ortaçağ III. Aşaot Kilisesi ile Selçuklu dönemi Menuçihr Cami yapıtları görülmeye değer nitelikleriyle ziyaretçileri büyülemektedirler.

10 -4-1- Kars- Borluk Kaya Resimleri;

Kars- Borluk- Mağaracık-Azat köyleri arasında uzanan Borluk Vadisi, 6-7 milyon yıl öncesinden 2.5 milyon yılına kadar süren yanardağ atıklarıyla- kum, çakıl, kül vb.– kaplanarak oluşmuştur. Vadideki bu atıklar zamanla büyük taşlaşmış kütlelere- Ahlât taşı (ignimbirit), andezit, bazalt, obsidyen– dönüşmüştür.

Özellikle vadideki Azatköy, Karataş, İkisu Arası, Sarıçayır, Mağaracık ve Dört tünellerdeki taşların yüzeylerine daha sonra kazıma ve vurgu tekniği ile çizilen insan ve hayvangeyik, yaban domuzu, dağ keçisi, yaban sığırı– resimlerin paleolitik dönemlere ait oldukları düşünülmektedir.

Borluk Vadisi resimlerinin hem bölge hem de insanlık tarihi açısından önemi dolayısıyla UNESCO Dünya Mirası listesine alınmıştır.

10 -5-1- Kağızman- Yazılıkaya Mağaraları;

Kağızman, Kötek – Çamuşlu Köyü yakınlarında, Aladağ’ın doğusunda yerden 4 m. yükseklikte, dik bir bazalt kayaya çizilen biri büyük (4m.x14 m.) biri küçük iki panodan oluşan, Yazılıkaya resimlerinin –insan –avcılık ve toplayıcılık yapan- ve hayvan-keçi, geyik, eşek vb.- figürleri paleolitik dönemlerde ait olduğu yapılan araştırmalarla ortaya konmuştur.

Ayrıca bu alana yakın yerlerden Tombul Tepe ve Kurbanağa mağaralarında yine aynı döneme MÖ 10 bin tarihlenen bin taş araçlar, ocak yerleri ve şölen tipi el baltaları ile tunç çağına ait çanak-çömlek ve kement file gibi avlanma araçlarını gösteren duvar resimleri son derece önemli tarihi belgelerdir. 

10 -5-2- Kağızman- Çengilli Kilisesi;

Kağızman İlçesi, Çengilli Köyü’nde, etrafa hâkim yüksek bir tepede 10. yy. kilisesi yer almaktadır. 

Bölgenin dini geçmişine tanık kilisenin içinde bulunan Gürcüce kitabeler hala görülebilmektedir.

Adını ortaçağda sıklıkla duyurabilen Kars, 10. yy. da Ermeni Krallığı’nın başkenti de olmuş doğunun en önemli yerleşim yerlerinin başında gelmektedir.

Halen buradaki kent surları, yüzlerce yılda yapılan kentin değişen dönemlerinin tarzını yansıtan yığma taştan, kerpiç evleri ve binaları, sokakları, ortaçağ kiliseleri, Selçuklu yapıları, camiler kent ve çevresinde görülmesi gereken tarihi yapıların başında gelmektedirler.

Kağızman- Kötek yakınlarında antik çağ kalıntıları, Kağızman- Purut Kayalıkları, Keçivan Kalesi ile birlikte Kobien Antik Kenti, Kars Müzesi, Camiler- Ulu, Kümbet, Evliya, Büyük Abdi Ağa, Aliağa, Yusuf Paşa Camileri, Türbeler-Hasan Herekani Türbesi, Celal Baba Türbesi, Hamamlar-Mazlumağa ve Evliyaoğlu Hamamları, Muradiye- İlbeyoğlu ve Cuma Hamamları, Taşköprü ile Digor- Beş Kilise Tapınağı, Karabaş, Pekran, Mireni, Akçakale kent kalıntıları, 182 kuş çeşidine sahip, uluslar arası önemdeki doğal bir alan olan Kuyucuk Gölü ile kristal karları, modern telesiyej tesisleri, kayak safari, kızaklı geziler için çok uygun olan slalom, büyük slalom, süper-c ve snowboard yapılabilen, konaklama tesislerine sahip ünlü Sarıkamış kış sporları merkeziyle görülmesi gereken yerlerin başında gelmektedir. 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top