5-Edirne;
Coğrafi;
Komşular; Edirne ilinin doğusunda Kırklareli ve Tekirdağ, güneyinde Çanakkale ve Eğe Denizi, batısında Evros- Yunanistan, kuzeyinde ise Haskova- Bulgaristan vardır.
Yüzölçümü; 6.276 km2.
İlçeler; Enez, Havza, İpsala, Keşan, Lalapaşa, Meriç, Süloğlu ve Uzunköprü’dür.
İklim; Edirne ili ve çevresinde iklim çeşitliliği görülmektedir.
Deniz kıyısında da toprağı olan Edirne’de, Ege, Marmara, Akdeniz ve Karadeniz’in etkisi hissedilmektedir.
Her mevsim yağışlı Edirne geneline ılıman hava hakimken yükseklerde özellikle Ergene ve çevresinde sert karasal iklim görülmektedir.
Edirne’de genel anlamda yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk, kar yağışlı ve uzundur.
Bitki Örtüsü; Genelde düz bir arazi yapısına sahip Edirne’nin en yüksek noktası 720 m. Korudağ’dır.
İl topraklarının tamamı ilkbahar ve kış aylarında yeterli yağış almakla birlikte çevresindeki su kaynaklarıyla da- Karaağaç ile Türk- Yunan sınırını çizen Meriç, Arda, Tunca, Ergene nehirleri, Keşan, Pravadi, Süleoğlu, Büyükdoğan, Başamaklar dereleri ve Gala, Dalyan, Taşaltı, Pamuklu, Sığırcık gölleri, Kadıköy, Altınyazı barajları- ile de beslenmektedir.
Edirne % 5 dağ, tepe ve yaylalardan- Istranca, Uzunköprü, Koru, Çandır dağları ile 720 m. Yerli Su, 590 m. Kuletepe, 385 m Çandır, 378 m. Süleymaniye, 385 m. Hasır, 378 m. Hızır İlyas tepeleri ve Keşan- Yerli Su Tepesi, Enez- Çandır, Lalapaşa- Hisarlı ve Yazın ile çevrilidir.
Yüksek Ömeroba yaylaları – % 78 platolar ve vadilerden -Ergene, Meriç vadileri– meydana gelen ilin daha az orandaki % 17 ovaların – Ergene, Tunca, Kazanova ve İpsala ovaları- önemli miktarı % 57 tarım arazisi olarak kullanılabilmektedir.
Yeterli yağışa, ılıman hava gibi uygun iklime sahip kent ve çevresinde % 25 ormanlık alanlarda meşe, kızılçam ve karaçam ağaçları, makiler ile % 14 çayırlar ve bol yeşil alanlar dikkat çekmektedir.
Ulaşım; Avrupa- Asya yol güzergâhında yer alan Edirne’ye yurt içi ve yurtdışandan ulaşım oldukça kolaydır. Ayrıca Çorlu havalimanı ile de ulaşmak son derece elverişlidir.
Tarihi;
Edirne’nin ne zaman ve kimler tarafından kurduğu konusunda çeşitli görüşler bulunmaktadır.
Bir görüşe göre; kent, Trak kabilelerinden Betlegeriler tarafından kurulduğu sonrasında da Odryslerin ilk yerleşimcilerinden olduğu varsayılırken, diğer bir görüş de Edirne’yi Yunan kolonilerinden Akaların MÖ 1400- MÖ 1200 yıllarında kurduğudur.
Edirne, değişik yıllarda çeşitli uluslara –MÖ 6. yy. Pers, Trak, MÖ 4. yy. İskender, Makedon ve Helen, 117- 138 Roma ve 395-1362 Bizans, bir ara 586 Avar Türklerinin ardından Bulgar Türkleri ve 1050- 1078 Peçenek Türklerine– ev sahipliği yapan önemli sınır kentlerinden biri olmuştur.
Trakların Orestia- Orestas, Makedonların Odris -Osrisia, Romalıların Hadrianusv- Hadriyen, Bizanslıların Adrinople olarak adlandırdıkları yerleşim yerine Türkler önce Edronos, Edrenabolu, Edrene demişler ve zamanla bu sözcük değişerek Edirne’ye dönüşmüştür.
Osmanlıların egemenliğine I. Murat zamanında 1365-1453 giren ve kendisine Edirneli Fatih dedirten Fatih Sultan Mehmet’in de dünyaya geldiği yer olan kent, İstanbul fethedilene kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti idi.
Avrupa- Asya yol güzergâhında yer alan Edirne, tüm uluslar tarafından önemli ticari, askeri ve kültürel bir merkez olmuştur.
Osmanlı döneminde de canlı bir ticaret kenti olan Edirne, İstanbul’un alınması ve başkentin İstanbul’a taşınmasıyla eski önemini yitirmiş gibi görünse de bir sınır kenti olması nedeniyle bugün dahi stratejik değerini korumaktadır.
18. yy. çok sayıda deprem ve yangınlardan oldukça zarar gören Edirne, Osmanlı İmparatorluğu’nun gerileme döneminde de oldukça yıpranmış ve I. Dünya savaşı sonrasında da bir ara Bulgaristan toprağı olmuştur.
II. Dünya savaşı sonrasında tekrar Osmanlı toprağı olan Edirne, 1920 yılında Yunanlılar tarafından işgal edilse de Kurtuluş savaşı sonunda 25 Kasım 1922’de tekrar Türk toprağı olmuştur.
Lozan antlaşması sonunda Karaağaç’ın da Edirne’ye katılmasıyla bugünkü sınır çizgisi tamamlanmıştır.
Edirne ve Çevresindeki Tarihi Yapılar;
5 -1-1- Edirne Kalesi;
Roma dönemine ait halen ayakta kalabilen kalelerden olan kale, İmparator Hadrıanus döneminde yapılmıştır.
Dönemin mimari özelliklerini yansıtan kalenin bugünde görülebilen dört kulesi bulunmaktadır.
5 -1-2- Edirne- Selimiye Külliyesi ve Cami;
Sultan II. Selim tarafından Kıbrıs’ta elde edilen gelirlerle 1569-1575 yılları arasında, Mimar Sinan’a yaptırılan ülkede yapılan yapıların, külliyelerin en güzelidir.
Külliyenin özellikle cami kısmı, Edirne’nin her tarafından görülebilmesi için yüksek bir tepeye, dönem mimarisinin ilerisinde zekice çizilen bir planla yapılmıştır.
Kesme taştan inşa edilen yapılar topluluğu ve caminin muhteşem mimarisi, göz alıcı detayları, yapım tekniği, boyutları, estetiği, malzemeleri -taş, mermer, ahşap, çini, sedef-, işçiliği, süslemeleri- hat, kalemişi, çini, vitray, vb.- arasındaki mükemmel uyum nedeniyle Mimar Sinan’ın Ustalık Dönemi eseri olarak kabul edilmektedir.
2475 m2.lik alana inşa edilen cami, o döneme kadar hiçbir mimari yapıda görülmeyen boyutlardaki -yerden 43 m. yükseklikte, 31.5 m. çaplı- kubbeyi taşımak için kolonlar yerine filayağı- pilpaye- kullanılmıştır.
Cami yaklaşık 80 m.lik 4 minaresi, heybeti, göz alıcı çini süslemeleriyle deustalık eseri olduğunu kanıtlamaktadır.
Külliye, kütüphanesi, eğitim kurumları, arasta ve özellikle camisi ile kenti ziyarete gelen konukların görmeden gitmedikleri en önemli mimari eser olarak kabul edilmektedir.
Yapı, tüm bu özellikleri sayesine de UNESCO tarafından Dünya Miras Listesi’ne alınmıştır.
5-1-3- Edirne- II. Yıldırım Beyazıt Cami ve Külliyesi;
Edirne’nin en eski camisi kabul edilen yapının planı ve sütun başlıklarından anlaşıldığına göre burası önceden Bizans Kilise idi.
1484-1488 yıllarında Sultan II. Beyazıt tarafından camiye dönüştürülen kiliseye gerekli değişim ve eklemeler –cami, şifahane, medrese, imaret, tabhane, hamam ve köprü- yapılmıştır.
Tunca Nehri kıyısında, Mimar Hayrettin tarafından yapılan külliyenin en önemli yapısı tek kubbeli camisidir.
1877- 1878 yıllarında Osmanlı- Rus savaşı sırasında bir süre erzak deposu olarak kullanılan yapı halen kentin önemli tarihi yapılarından biri olarak hizmet vermektedir.
5-1-4- Edirne- Sağlık Müzesi- Sultan II. Beyazıt Külliyesi- Sağlık Merkezi;
II. Beyazıt Külliyesi, Darüşşifa ve Tıp medresesi içinde yer alan bina halen Trakya Üniversitesi bünyesinde müze olarak kullanılmaktadır.
Darüşşifa- hastane 1488 yılından başlayarak 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’na kadar aralıksız
400 yıl boyunca hizmet etmiş bir kurumdur.
Darüşşifada önceleri pek çok hastalık tedavi edilirken daha sonra sadece ruh ve akıl hastalarına hizmet vermeye başlanmıştır.
Tıbbın gelişmesine katkı sağlayan bilgilerin yer aldığı pavyonlara sahip Darüşşifada’da hastalar müzik, su sesi ve güzel kokularla tedavi edilmekteydi.
Yapı, 1997 yılından bu yana Trakya Üniversitesi tarafından sağlık müzesi olarak kullanılmaktadır.
5-1-5- Edirne- Üç Şerefeli Cami;
Edirne kent merkezinde yer alan erken Osmanlı dönemi ve klasik mimari üslubun izlerini taşıyan cami 1433-1447 yılları arasında II. Murat tarafından yaptırılmıştır.
Dönemin Osmanlı cami mimari özelliklerini yansıtan ancak ilk kez bu yapıda uygulanmaya başlanan planı –enine dikdörtgen, dördü duvar, ikisi paye olmak üzere 6 dayanağa oturtulan 24 m. çapındaki merkezi ana kubbenin yanında küçük ikişer kubbeli kare bölümleri- bulunmaktadır.
Ayrıca, Osmanlı döneminde, dört köşesinde dört minaresi olan kalemişi süslemeli revaklı avlu ilk kez bu camide kullanılmıştır.
Camiye adını veren farklı yönlerden çıkılan 67,62 m. yüksekliğindeki anıtsal üç şerefeli minaresi kırmızı taş zikzaklar ve beyazımsı karelerle özgünlük kazandırılarak dikkat çekiciliği arttırılmıştır.
5-1-6- Edirne- Rüstempaşa Kervansarayı;
Edirne kent merkezinde yer alan kervansaray, 1554 yılında Kanuni’nin damadı ve Sadrazamı Damat Rüstem Paşa tarafından Mimar Sinan ‘a yaptırılmıştır.
İki katlı kervansarayın Büyük ve Küçük- Deveci Han olmak üzere iki bölümü bulunmaktadır.
Geniş dikdörtgen planlı bir avlu içinde yer alan kervansarayın revaklı katlarından ilkinde nişli ve ocaklı 39, ikincisinde de 41 oda ile ön cephelerinde 21 dükkân bulunmaktadır.
Yapının özellikle duvarlarındaki kesme taşların ve pencerelerdeki tuğlaların kullanılış şekli yapıya daha da anıtsal görünüm kazandırmıştır.
1972 yılında restore edilen ve halen otel olarak kullanılan yapı bu restorasyonun ardından 1980 yılında Ağa Han Mimarlık Ödülü ’ne layık görülmüştür.
5-1-7- Edirne- Sweti George- Bulgar- Kilisesi;
Edirne- Kıyık’ta yer alan kilise, Vali Rauf Paşa tarafından kentte yaşayan Bulgar vatandaşlar için 1880 yılında yaptırılmıştır.
Kesme taş – tuğla, yığma malzeme ve almaşık duvarla inşa ettirilen 320 m2.lik bir alana yayılan yapı, ibadet ve depo bölümlerinden oluşmaktadır.
İki katlı narteksi, üç nefli ana mekânı ve apsise sahip bazilika planlı kilisenin Rönesans mimarisi dikkat çekmektedir.
İçinde çok sayıda ikonun bulunduğu kilisenin zemini mermerle kaplıdır.
Girişindeki çan kulesi ile dikkat çeken kilise, zamanla bakımsızlaşmış ve 2004 yılında onarılarak tekrar ibadete açılmıştır
5-1-8- Edirne- St. Konstantin ve Helena Kilisesi:
Yığma sistem, almaşık duvar örgüsüyle inşa edilen kilisenin üç bölümü bulunmaktadır.
İki galerili- emporiya açık narteks iki sütun dizesiyle kendi içinde üçe ayrılan ana mekân ve içten yarım daire dıştan beş yüzlü apsis- bazilika kilisesi 1869 yılında yapılmıştır.
Cemaatinin zamanla azalmasından dolayı uzun yıllar bakımsız kalarak harap duruma düşen kilise son yıllarda onarılarak kentin dini mimari değerleri arasında tekrar yerini almıştır.
5-1-9- Edirne- Büyük Sinagog- Kal Kados ha Godal:
1907 yılında ibadete açılan Edirne Sinagogu, Kaleiçi Semti’nde yer almaktadır.
Büyük Sinagog, midraş ve idari bina olmak üzere üç bölümden oluşan bir komplekstir.
Bazilika planlı, üç nefli Büyük Sinagog, Balkanlar’ın en büyük, Avrupa’nın üçüncü büyük sinagogu olarak kabul edilmektedir.
Edirne’nin önemli dini yapılarından Büyük Sinagog, kentte günümüze kalan tek Yahudi simgesidir.
1960’lı yıllara kadar yeterli sayıda cemaati olan sinagogun büyük bölümü yıkıldığı için daha sonra onarılarak 2015 yılında ziyarete açılmıştır.
5 -1-10- Edirne-Bahai Evi:
Kentin yoğun ziyaret edilen yapılarından Bahai Evi, 1863 yılında inşa edilmiştir.
Dönemin mimari özelliklerini yansıtan yığma malzemeyle tek katlı yapılan evde, 19. yy. da kurulan tüm insanlığı tek bir aile olarak gören ve küresel bir barış içinde yaşamayı hedefleyen bağımsız Bahai dini kurucusu Hz. Bahaullah oturmaktaydı.
Eve halen ülkenin ve dünyanın çeşitli bölgelerinden gelen turistler yoğun ilgi gösterilmektedir.
5-1-11- Bedesten;
Bedesten 1417-1418 yıllarında, 1. Çelebi Sultan Mehmet tarafından, Eski Cami’ye vakıf olarak yaptırılmıştır.
Kurşun kaplı 14 kubbeli Bedesten, iki renkli kesme taştan süslemeli duvara sahip bir yapıdır.
Yaklaşık 300 m2. alana sahip yapıya 40.54 – 74.94 m. ölçüsündeki dört büyük kapıdan girilmektedir.
Duvarları süslenerek zengin bir görüntü kazandırılan Bedesten halen kentin en ünlü çarşısı olarak kullanılmaktadır.
5-1-12- Sokullu- Çifte- Hamam;
16. yy. da kent merkezine yakın inşa edilen hamam, Osmanlı devletinin en güzel eserlerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Sokullu Mehmet Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan ve çifte hamam tarzında düzenlenen yapının kadın ve erkek girişleri farklı yönlere yapılmıştır.
Hamamda dikkat çeken işleme, oyma, nakış süslemeler dönemin özelliklerini göstermesi açısından da son derece önemlidir.
5-1-13- Arkeoloji ve Etnografya Müzesi;
Edirne ve çevresindeki tarihi buluntuların sergilendiği müze, arkeolojik ve etnografik olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır.
Arkeolojik bölümde, 3. zaman, paleontolojik – 30 milyon yıl öncesi dönem, orta neolitik- ilk kalkolitik MÖ 7300- MÖ 7400 Enez- Hocaçeşme Höyüğü, son tunç- demir çağı MÖ 1400-MÖ 800 Hacılar Dolmeni, Lalapaşa- Arpalık Dolmeni ve Taşlıcabayır Tümülüsü, Klasik- Helenistik-Roma ve Bizans ve Osmanlı dönemine kadar süren dönemlere ait buluntular- fil, gergedan at vb. ait kemikler, bitki fosilleri, taş-kil kaplar ile Enez- Nekropolü- Güzellik ve Aşk Tanrıçası Afrodite Heykeli, mermer, Eros Mermer Sunak, taş, bronz heykeller, lahitler, MÖ 8. yy. dolmenler- taş masalar, menhirler- uzun mezar taşları, sunaklar, hayvan figürleri, havuzlar vb.- sergilenmektedir.
Etnografik bölümde ise özellikle 17. yy. ait, kıyafetler başta olmak üzere sıvalar, oturma grupları, güldanlıklar, ibrikler, Atatürk’ün kenti ziyareti sırasında kullandığı eşyalar vb. yer almaktadır.
5 -1-14- Saray-ı Cedid -Yeni Saray;
Tunca Nehri kıyısında, ormanlık alanda yaptırılan saray, Topkapı Sarayı’ndan sonra Osmanlı Dönemi’nin en büyük -300-355 bin m2.- sarayı kabul edilmektedir.
1450 yılında, Sultan II. Murat zamanında yapımına başlanan saray, 1475 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından tamamlanmıştır.
Günümüzde çok az bir bölümü görülebilen saray, zamanında beş kısımdan- Bab-ı Hümayun, Cihannüma Kasrı, Alay Meydanı, Arz Odası ve Kum Kasrı– oluşmaktaydı.
Saray, 19. yüzyıla kadar pek çok Osmanlı padişahı – Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim, I. Ahmed, IV.Mehmed, II. Ahmed, II. Mustafa, III. Ahmed, III. Mustafa- tarafından eklemler ve onarımlarla genişletilerek kullanılmıştır.
Fatih Sultan Mehmet zamanında Mimar Sinan tarafından tekrar düzenlenen ve onarılan saray, Cihannüma Kasrı- Taht-ı Hümayun, Hasbahçe’de Alay, İftar, Av Köşkleri, Bülbül ve Bostancı, Adalet, İmadiye ve Kum Kasırları, has oda, yediler odası, Valide Sultan, baş, ikinci üçüncü ve dördüncü kadınlar, şehzade, cariye, gedikli daireleri, hastalar koğuşu, ağalar daireleri, sancak-ı Şerif dairesi, Matbah-ı Amire, kütüphane-i hümayun- saray kütüphanesi- ve sancak-ı şerif mescidiyle genişletilmiştir.
1752 depremi, 1776 yangını ve 1829 Rus işgaliyle tahribata uğrayan saray, 1876-1877 -1878 yılı 1893 harbi sırasındaki patlamalarla pek çok bölümünü kaybetmiştir.
5-2-1- Enez- Ainos;
Meriç’in denize döküldüğü yerdeki antik liman kenti Ainos’un tarihi de MÖ 4000 yılına kadar gitmektedir.
Kimlerin yurt edindiği hakkında elimizde tam yeterli bilgiler olmasa da Ainos Antik Kenti’nde Milet, Kimmer, Pers, Helen, Roma, Bizans dönemlerinin yaşandığına dair bilgileri araştırmacılar ortaya koymuşlardır.
Enez’in Hoca Çeşme Höyüğü, Kral Kızı’nda, nekropol ve kale içinde yapılan araştırmalarla gerek ilçenin gerekse bölgenin tarihine ışık tutan son derece önemli buluntular ele geçirilmiştir.
Özellikle höyükte ortaya çıkarılan kalkolitik, neolitik dönemlere ait pişmiş topraktan kaşıklar, delgiler, figürinler, kemik aletler bölgenin tarihini öne çıkaran önemli eserlerdir.
İnsanların kayaları düzleştirerek yuvarlak planlı barınaklar yaptıkları, duvarlarını sazlı çamurla ördükleri ve buralarda hem yaşayıp hem de deniz ürünlerini sakladıkları görülmüştür.
Yerleşimcilerin Göller Yöresiyle aynı dönemde yaşayarak Anadolu’nun yerli tarım toplumu oldukları ve çeşitli gerekçelerle buradan Trakya üzerinden Balkanlara ve Avrupa’ya yayıldıkları düşünülmektedir.
Nekropolde üç gömü katmanı, lahitler ve mezarlarda ziynet eşyalarının yanında seramik, cam ve keramiklerin bulunması kente verilen önemi göstermektedir.
Enez, 1456 yılında Fatih zamanında Osmanlılar tarafından alınmıştır.
Kentin fethinde ölenlerin sandukalarla gömülmesi eski dönemlerin etkisi kabul edilmektedir.
Ayrıca kentte 13. yy.a ait fresklerle süslü şapel de bulunmuştur.
5-2-2- Enez;
Meriç Nehri’nin denize döküldüğü Edirne’nin ilçesi Enez, Eğe Denizi ve Yunanistan ile sınır komşusudur.
Sadece berrak denizi, doğası, eşsiz plajları ve stratejik konumu ile değil tarihi ile de önemli olan Enez, yakınındaki Hoca Çeşme Höyüğüyle tarihi MÖ 10 bin yılına kadar gitmektedir.
Bu tarihlerde Ana tanrıçaya tapan halk sazlıklar ve çamurdan yaptıkları kulübelerde yaşadıkları yapılan araştırmalarla ortaya çıkarılmıştır.
Enez’e bağlı en önemli ve ilk yerleşim yerlerinden Meriç’in denizle buluştuğu yerde, MÖ 4000 tarihlenen Ainos bir liman kenti idi.
Enez ve çevresinde çok sayıda yaşayan uluslardan en bilinenleri Milet, Kimmer, Pers, Helen, Roma, Bizanslılar olduğu yapılan kazı çalışmalarından anlaşılmaktadır.
Tarihi serüveni içinde kentte görülmesi gereken tarihi kalıntılar- ortaçağ kalesi, Ayasofya Kilisesi- Fatih Cami, şarap mahzenleri, mozaikli villa, hamam, cadde, bazilika, şapel, Roma ve Osmanlı nekropolleri, köprüler, yollar, kervansaray, manastırlar- olarak sıralanabilir.
Edirne ilindeki diğer görülmesi gereken yapılar;
Camiler;Eski, Muradiye, Melek, Beylerbeyi, Defterdar, Şeyh Çelebi, Gazi Mihal Bey, Süleymaniye, Ayşe Kadın, Şule Çelebi, Sitti Sultan, Mezitbey, Lari Çelebi, Kadı Bedrettin camileri, Saatli ve Peykler medreseleri, Ayşe Kadın ve Ahmet Paşa kervansarayları, Deveci Hanı, Taşhan, Köprüler; Tunca, Arda ve Meriç Nehri üzerinde bulunan önemli köprüler, Beyazıt, Ekmekçi Ahmet Paşa, Gazi Mihal Bey, Yalnızgöz, Meriç, Saraçhane, Fatih, Saray ve Yeni köprülerdir.
Arasta ve Bedestenler; Ali Paşa Arastası ve Çelebi Sultan Paşa Bedesteni, Hamamlar; Topkapı, Saray, Gazi Mihail Bey ve Tahta Kale hamamları ve Kırıkköy Dikilitaşlarının yanında Kırkpınar güreşlerinin yapıldığı Sarayiçi, Karaağaç yolundaki Söğütlük, Kapıkule, Bulgaristan sınır kapısıdır.
Müzeler; Türk- İslam Eserleri Müzesi, II. Beyazıt Külliyesi, Sağlık Müzesi, Hafızağa Konağı, Lozan Anıtı ve Müzesi, Şükrü Paşa Anıtı ve Balkan Savaşı Müzesi Edirne’de gezilmesi gereken yerlerin başında gelmektedirler.
Kaplıcalar;
Ayrıca kıyı turizmi açısından da son derece önemli bir kent olan Edirne, yakınındaki denize kıyısı olan ilçeleri ile –Keşan- Sazlıdere, Karaağaç, Mecidiye, Gökçetepe, Yayla, Danişmend ve Erikli, Gülbaba Çamuru, Mercan Deresi, Enez-Vakıf, Sarayiçi, Söğütlük, Gülçavuş, Karaincirli, Sultaniçe, sayısız su kuşu, ördeği barındıran ve aranan bir kamp alanı Bülbül Adası, Enez-Gala Gölü, Enez plajları- her yıl çok sayıda yerli- yabancı turisti çekmektedir.