ÇORUM

6-Çorum;

Coğrafi;

Komşular; Çorum ili, Amasya, Yozgat, Çankırı, Sinop, Kastamonu, Samsun ve Kırıkkale illeriyle komşudur.

Yüzölçümü; 12.428 km2

İlçeler; Alaca, Bayat, Boğazkale, Dodurga, İskilip, Kargı, Laçin, Mecitözü, Oğuzlar, Ortaköy, Osmancık, Sungurlu, Uğurluda ve merkez ilçe Çorum.

İklim; Karadeniz Bölgesi’nin iç kesiminde yer alan Çorum’da, karasal ve soğuk Karadeniz iklim özelikleri görülmektedir. Yazları sıcak ve kurak olan Çorum ve çevresi kışları kar yağışlı ve soğuktur. 

Ülke genelinde olduğu gibi kenti ve su kaynaklarını besleyen Çorum’da da bol yağmurlar baharla beraber gelir. 

Bitki Örtüsü; İklimindeki farklılıklara karşın denizden 800 m. yüksekteki Çorum başta Canik, Küre, Ilgaz dağlarıuzantısı % 39 dağlar ve tepelere sahiptir. 

İl genelinde % 48 platolarda da yüksek dağ ve tepeleri- 2907 m. Erenler, 1981 m. Türbetepe, 1948 m. Dursun, 1776 m. Eşerli tepeleri ile 1650 m. Alagöz, 1700 m. Kartal, 1700 m. Teke, 1600 m. Kavak, 1675 m. Sakarözü dağları– görmek mümkündür. 

Çorum ve çevresindeki  su kaynaklarıyla – Kızılırmak, Delice, Yeşilırmak, Çekerek, Budaközü nehirleri,  Ovacık, Çat, Mecitözü suları, Eymir, Kırgöz ve Uyuz gölleri, Ahmedoğlan, Evciyeni, Kışla, Seydim I, Seydim II, Alacahöyük, Geven, Bozdoğan, Çopraşık, Örükkaya, Çatak, Soğucak, İbrâhimköy, 100. Yıl, Aksu, Geykoca, İnegâzilli göletleri, Çorum, Alaca, Obruk barajları-  beslenen % 11 ovalarda- Çorum, Hüseyin, Bozboğa, Dedeşli, Seydim, Taybı, Mecitözü, Osmancık, Düvenci, Hamamözü, Kuyumcu, Sungurlu, Delice ovaları- yerleşimin yoğunlukta olduğu görülmektedir. 

% 9 ormanlık alanlar bakımından yetersiz Çorum’da genellikle step- bozkırın bitki örtüsü hâkimken il topraklarının yazık ki sadece % 2 ’si tarım arazisi olarak kullanılabilmektedir.

Ulaşım; Çorum ili ve çevresine ülkenin her yerinden karayolu ile kolaylıkla ulaşmak mümkündür.

Tarihi;

Tarihi 7000 yıl öncesine giden Çorum ili ve çevresi İç Anadolu’dan Karadeniz’e açılan önemli bir kapı ve kavşak kenttir. 

İlin ilk yerleşimcilerine dair bilgilere  Alacahöyük, Hattuşaş, İskilip, Kuşsaray, Pazarlı, Eskiyapar, Büyük Güllücek’te yapılan kazılarda MÖ 5000- MÖ 4000- MÖ 3500 kalkolitik- maden-taş dönemlerine ait kaplar, bakır malzemeler, seramikler vb.- rastlanmaktadır.

Daha sonra MÖ 3000- MÖ 2000 eski, orta ve genç tunç-madenMÖ 3000- MÖ 1000 çağlarında başta bakır olmak üzere madencilik alanında –alaşım ve madenlerin arıtılması– önemli ilerlemelerin olduğu saptanmıştır. 

Madencilik alanındaki gelişmelerle bölgede surlarla çevrili kent devletlerinin arttığı görülmüştür. MÖ 2500- MÖ 2300 yıllarında madenlerden halkların da yararlanmaya başladığı özellikle Alacahöyük ve MÖ 3000- MÖ 2000 İskilip’teki bakır döküm ocağından anlaşılmaktadır.  

MÖ 2300- MÖ 2000- MÖ 1650- MÖ 1300 yılları arasında, Anadolu genelinde olduğu gibi Çorum ve çevresine de sayıları gittikçe artan kavimlerin ilk daimi yerleşimleri başlar. 

Bu kavimler içindeen bilineni Hattiler, Anadolu’nun henüz yazının kullanmadığı döneme ait yerli en eski ve etnik halk olarak anılmaktadır.

Hattilerin  ardından yazıya geçen ve zengin beylikleriyle dikkat çeken Hititlerin çivi yazılı tabletlerinden bölgeye dair çok önemli bilgilere ulaşılmıştır.

İskilip ile kuzeyindeki Kaşka bölgesinde yapılan kazılarda da Anadolu’nun ilk sağlık kültü, Yivlik Kayası ve Asklepios’un kuruluşuna dair buluntular ortaya çıkarılmıştır. 

MÖ 3000- MÖ 2000 -MÖ 1650-MÖ 1200 Hititler, Hattuşaş’ı merkeze alıp Anadolu’ya dört yandan yayılma sürecine girmiştir.

MÖ 2200- MÖ 1950- MÖ 1850 Asur Ticaret kolonileriyle tanışan Anadolu ve kadim ulus Hititler onlardan başta yazı ve silindir mühür olmak üzere çok şey öğrenerek yoluna devam etmiştir. 

Bu gelişmelere parelel olarak MÖ 1650- MÖ 1460- MÖ 1200 yılları arasında Hititler’in İmparatorluk döneminin Kral Labarna ile başladığı ve Boğazköy- Hattuşaş’ın başkent yapıldığı bilinmektedir. 

Asurluların Anadolu’da kurdukları 9 ticaret kentinden biri olan Boğazköy- Karum’da ülke ve bölge tarihi açısından son derece önemli bilgilere ulaşılan çok sayıda eser- çivi yazılı toprak tabletler, silindir, damga mühürler,  insan ve hayvan heykelcikleri, hayvan biçimli içki kapları- rython, çanak- çömlek, sanayi çarkı, binaların temelleri, tarım aletleri, tahıl kalıntıları vb. – bulunmuştur.

MÖ 1200- MÖ 700 tarihlerinde Parflogan Bölgesi olan Kızılırmak batısı ile Asurluların Muşki dedikleri ve özellikle Pazarlı, Boğazköy, Alacahöyük ve Eski Yapar’da MÖ 750- MÖ 330 Friglerin yaşadığı bilinmektedir. 

Ancak bölge ile Çorum ve civarı sıklıkla yeni kavimler ya da önceki yerleşimcilerin aralarındaki güç savaşlarına tanık olmuştur.  

MÖ 676 İskit akınlarıyla yıpranan bölge kent ve çevresine MÖ 550- MÖ 332 Kızılırmak doğusuna yerleşen Persler, ardından İskilip’i krallık merkezi yapan MÖ 300- MÖ 200 Galatlar, MÖ 200 Kimmerler ve MedlerMÖ 330’da Büyük İskender, Makedon ve Helenlerin yaşadığı da araştırmalarla ortaya çıkan gerçeklerdir. Kızılırmak doğusunda yaşayan uluslardan özellikle MÖ 323- MS 170 Kapadokya Krallığı ve Pontus, Galat, 175-395 Roma İmparatorluğu, 395- 1071 Bizans’ın  kent ve çevresine önemli izler bıraktığı kazılardan anlaşılmaktadır.

Çorum’daki Türk izleri 1071 yılıyla başlayıp 1075 Danişment, 1243 Selçuklu, Germiyanoğulları, Akkoyunlu ve 1398 Osmanlı imparatorluğu ile devam etmiştir.

Bizans döneminde Nikonya- Yonkoniye denilen kente, Oğuzların Çorumlu Oymağı Boyu yerleşince bölge onların adıyla anılmaya başlamıştır.

6-1-1- Çorum Kalesi;

Kent merkezinde, yerleşim yerine hakim bir tepede dikdörtgen plan üzerinde oturtulan kalenin tam yapım tarihi bilinmese de mimarisinden Selçuklu eseri olduğu varsayılmaktadır. Kaleye sonradan eklenen levhadaki 1571-1577 tarihleri de bu dönemde onarım gördüğünü düşündürmektedir.

Kalenin girişinin iki yanındaki iki odanın muhafız odası ve zindan olarak kullanıldığı bilinmektedir. 

Yapının içinde bulunan Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait malzemeler yapının bu dönemlerde de kullanıldığının işareti kabul edilmektedir.

Bölgedeki diğer tarihi kaleler;  Selçuklu dönemine ait, ticaret yolu üzerinde, 100 m. yükseklikteki kayalıklarda yapı sonradan Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde de kullanılan, etrafı surlarla çevrili, iki kapılı, dört yanında birer burç bulunan İskilip Kalesi, Kızılırmak kenarında, İstanbul-Amasya ticaret yolu üzerinde, Selçuklu dönemine ait, 2500 m. uzunluktaki surlarla çevrili, 27.5 m. yükseklikte, ne zaman ve kimler tarafından yaptırıldığı tam olarak bilinmeyen Osmancık Kandiber Kalesi bulunmaktadır. 

Hacıhamza Beldesi- İncesu Deresi yakınında, yamuk planlı, 1723 yılında yapılan, içinde cami, medrese, han ve hamamdan oluşan külliye bulunan Hacıhamza Kalesi de bölgenin önemli tarihi kalelerindendir.

Ayrıca Çorum ve çevresinde Türklerden önce yaşamış uygarlıklara ait çok sayıda önemli yapı ve yapılardan bazıları; 100 m. yükseklikte kayanın üzerine oturtulan kalenin yakınındaki Roma dönemine ait İskilip Kaya Mezarı bulunmaktadır. Mezarın iki sütunlu dikdörtgen girişi, iki adet ölü sekisi ve kabartmalarla süslü üçgen alınlığı dikkat çekmektedir.

Sularla yarılı kayalık bir vadi içinde 65 m. yükseklikte, 2. yy. Helenistik döneme ait, merdivenlerle çıkılan kare planlı Kırkdilim-Laçin Kapılıkaya Anıtsal Kaya Mezarı’nın Komutan İkezios’a ait olduğu ve 2. yy. Helenistik dönemde yapıldığı saptanmıştır. Ayrıca kayaya oyulmuş, üç sütunlu Alaca- Gerdek Kaya Mezarı ile Roma dönemine tarihlenen çevresinde aynı dönemden kalan çanak çömleğin de bulunduğu kayaya oyulmuş, kare planlı Alaca-Yeşilyurt Köyü-Yeşilyurt Kaya Mezarı da bölge tarihinin önemli tanıklarıdırlar.

6-1-2- Çorum Müzesi;

Bölgedeki ören yerlerinden getirilen eserler önceleri farklı zamanlarda farklı binalarda varlık gösterseler de daha sonra 2003 yılında açılan müzeye taşınmışlardır. Müzede, Çorum ve çevresindeki ören yerlerinden getirilen arkeolojik eserler ile yine bölgede yer alan etnografik eşyalar kronolojik sıra ile sergilenmektedir.

Müzenin 4 katlı arkeolojik bölümünde sit alanlarından- Alacahöyük, Kuşsaray ve Büyük Güllücek kazılarına ait kalkolitik, eski tunç çağı- Alacahöyük prens ve prenses mezarları ve Boğazköy- Hattuşaş, Alacahöyük, Yörüklü Hüseyinde- Hitit dönemi eserleri Boğazköy- Hattuşaş- yapıların mimari kesitleri, Eski Hitit dönemi iki adet kabartmalı vazo teşhiri ve magazinler, fotoğraflar ve tanıtım levhalar– getirilen yapıtlar sergilenmektedir. 

Biri dört frizli Çankırı- İnandık kabartmalı vazo, diğeri daha küçük ve boynu üzerinde tek kabartma friz i bulunan çivi yazılı Hitit Kralı MÖ 1430 II. Tuthaliya’ya ait ünik bronz kılıç, çivi yazılı tabletler, Boğazköy- Hattuşa’dan kil mühür baskılı bullaları, Ortaköy- Şapinuva kazısı küçük buluntuları, seramik eserler, çivi yazılı tabletler ve mühür baskılı bullalar- mühür bakılı killi toprak, Hitit ve çağdaşı dönemlerine ait mühürler bulunmaktadır. 

Pazarlı- Frig Dönemi ve Boğazköy- Hattuşa, Alacahöyük buluntuları ile Helenistik, Galat ve Roma dönemi seramik, cam eserleri, altın ve gümüş süs eşyaları, heykelcikler, kandiller ile Roma, Bizans ile İslami sikkeler sergilenmektedir.

6-1-3- Çorum- Ulu- Murad-ı Rabi- Cami;

Kentin en büyük islam eseri olan Ulu Cami, 1306 yılında III. Ahmet Keykubat zamanında, Hayreddin Paşa tarafından yaptırılmıştır. 

Yapı, zaman zaman yaşanan depremler ve yangınlarla çok zarar gördüğü için çeşitli defalar özellikle 1574-1588 yıllarında Mimar Sinan tarafından onarılmıştır. 

Caminin çatısı ve duvarları kesme taştan, minare şerefeleri de korkuluk taşlarından yapılmıştır.

Bölgedeki diğer camilerden; Çorum beylerinden Gülabibey tarafından yaptırılan zamanla harap duruma geldiği için 1579 yılında onarılan, dönem mimari özellikleri -mimari, malzeme, süsleme vb.- gösteren Han- Gülabibey- Ömer Neftçi Cami, 1307 yılında, Sultan II. Abdülhamîd Hanın isteği üzerine Hıdıroğlu Hayrettin tarafından yaptırılan, dönemin mimari özelliklerine göre inşa edilen Hıdırlık Cami, Türbe ve Haziresi, 1697- 1784 yılları arasında kare planlı, sarı kesme taştan, kubbeli, tek şerefeli minareye sahip Kubbeli Mescid- Cami, 19. yy. kare planlı, içi süslemelerle bezeli, ahşap taş işçiliği ile dikkat çeken Çakır Cami, Osmanlı dönemine ait taştan inşa edilen, mimarisi, süslemesi ve işçiliği ile dikkat çeken Kale Cami ile ildeki Velipaşa- Abdülbaki Paşa, Kunduzhan-Tabak- Cami, Üçköy camileri dönem özellikleri gösteren camilerdir.

Ayrıca 1839’da Göçükoğlu Hasan Usta tarafından yapılan, büyük ahşap kubbeli İskilip -Ulu Cami, tek kubbeli olarak tasarlanan, yanına türbe eklenerek onarımlar gören İskilip- Şeyh Muhiddin Yavsi Cami, İskilip -Yivlik- Akşemseddin Hz. Cami ve Türbesi, Kargı -Oğuz Köyü, Kargı- Örencik Köyü- camileri, 1507 yılında, Sinan Paşa tarafından, yanında mescit, cami, sıbyan mektebi, han ve hamamla birlikte bir külliye olarak yapılan bazı bölümleri günümüze ulaşamayan, zaman zaman onarılan Kargı-Sinan Paşa Külliyesi de önemli dini yapılardandır.

Zaviye, cami ve türbeden oluşan, 1352 yılında Osmanlı’nın ilk dönem mimari özelliği gösteren, kapısındaki kündekari tekniği ile dikkat çeken Mecitözü -Elvan Köyü- Elvançelebi Zaviye Ve Türbesi, Alaca- Yeni Cami, Evci Köyü Cami, Osmancık-İmaret Cami, Fatih Sultan Mehmet’in hocası -Akşemseddin’in yaptırdığı, Osmancık- Akşemseddin Cami, Hacıhamza Sinan Paşa Cami de bölgede görülmesi gereken önemli dini yapılarıdır. 

Ayrıca II. Beyazid döneminde, türbe, tekke, imaret ve kervansaray olarak tasarlanan günümüze sadece türbesi kalan ve kapısının ağaç işçiliği ile dikkat çeken Osmancık- Koyunbaba da son derece dikkat çekici yapılardır.

Osmanlı mimari tarzına uygun 1486- 1491 yıllarına ait 250 m. uzunluğunda, 7.5 m. yüksekliğinde 9 kemerli, 15 gözlü Osmancık –Koyun Baba Köprüsü, İskilipli Atıf Hoca türbeleri ve medrese, cami, türbe, hamamdan oluşan Alaca- Hüseyin Gazi Külliyesi, IV. Murad tarafından burada ölen eşi için yaptırılan, zamanla onarımlarla aslını yitiren Kargı- Karakire Köyü Mihri Hatun Cami, II. Murad’ın veziri Koca Mehmed Paşa tarafından, Selçuklu mimari özelliklerine bağlı kalınarak, ceviz kapısı, granit mihrabı, geometrik süslemeleri ve işçiliği ile dikkat çeken, yanında imareti ile 1430 yılında yapılan Osmancık- Koca Mehmed Paşa Cami, Mahmudiye Köyü- cami, medrese ve türbesi olan Kalehisar- Behramşah Külliyesi, Sungurlu- Demirşıh Türbesi de bölgedeki önemli tarihi nitelikteki yapılardandır.

Kent merkezi ve çevresinde diğer önemli yapılardan saat kuleleri; 1894 yılında, II. Abdülhamit zamanında, Beşiktaş Muhafızı Çorumlu Yedi- Sekiz Hasan Paşa tarafından, sarı renkli kum taşından, minare tarzında, gövdesi 24 köşegenli, tabanı- 8 köşeli, 5.3 m çapında, 68 cm. genişliğinde, 1.70 m. yüksekliğinde- kitabeli, üzeri kubbeli, 27.5 m. yükseklikte, 81 basamaklı merdiveni olan Çorum Saat Kulesi ve 1891 yılında Kaymakam Edip Bey tarafından yaptırılan, kare planlı, kesme taştan, inşa edilen ve yanında ahşap köşk bulunan Sungurlu Saat Kulesi de görülmesi gereken tarihi yapılardandır. 

Çorum ve çevresindeki tarihi önemi olan geçmişten günümüze mimarileri, süslemeleri, malzemeleri ve işlevleri ile kentler için önemli merkezlerden olan han ve hamamlardan bazıları; Yozgat Beylerinden Veli Paşa tarafından 1867 yılında yaptırılan, Osmanlı mimari özelliği taşıyan, 1000 m2 alana sahip, tamamı iki katlı, ancak öndeki köşk kısmı üç katlı olarak tasarlanmış yapının genelindeki kullanılan kâgir malzemeyle öne çıkan ve zaman zaman onarılan uzun yıllar otel olarak da kullanılan 35 odalı Velipaşa Hanı da çok güzel tarihi yapılardandır.

Sinan Paşa tarafından 1506- 1507 yıllarında tek mekânlı, taş- tuğla karışımı malzeme ile dikdörtgen planlı yaptırılan Kargı- Hacıhamza Menzil Hanı, 1573 yılında Erzurum Beyler Beyi Ali Paşa tarafından yaptırılan zaman zaman onarılarak sürekli kullanıma açık olan Ali Paşa-Yeni- Hamamı, 1484-1487 yıllarında Taceddin İbrahim Paşa Bin Hacı Bey tarafından Osmanlı hamam mimarisine uygun olarak yontma ve moloz taşla, birbirine simetrik çifte hamam olarak yaptırılan ve soğukluk, sıcaklık ile halvet  bölümlerine sahip, kiremit kaplı kubbesiyle dikkat çeken Paşa Hamamı, 1436 yılında Osmanlı hamam mimari tarzında, kesme taştan inşa edilen bazı odaları kare-soyunmalık ve halvetler- bazı odaları dikdörtgen- ılıklık, sıcaklık- planlı olarak tasarlanan, tonoz örtülü Güpür Hamamı, 1595 yılında Osmanlı dönemi izleri taşıyan, kare ve dikdörtgen planlı, soğutmalık, ılıklık, sıcaklık bölümlerine sahip taş, tonoz ve tuğla karışımı malzeme ile yapılan, kubbeli Çavuş Hamamı da görenlerde hayranlık uyandıran dönem yapıtlarındandır.

Tarihi Roma dönemine giden, sonraki dönemlerde de yeni düzenlemelerle kullanılan İskilip- Deri-Eski- Hamam ile tüm hamam bölümlerinin görüldüğü diğer tarihi hamamlar, İskilip- Yeni -Şeyh Yavsi, Sabah, Şifa, Güven Hamam, Kargı- Hacıhamza Hamamı, Laçin- Laçin Hamamı, Mecitözü- Figani- Beke Hamamı, Sungurlu- Hamamı ile bölgenin şifalı sularından Arak Madeni Suyu, 1705 yılında yaptırılan Osmancık- Baltacı Mehmet Paşa Çeşmesi, İskilip ve çevresinde 42 kadar tarihi çeşme de görülmesi gereken önemli tarihi yapılardandırlar. 

Bunların yanında dikkat çekilmesi gereken Çorum ve çevresindeki tarihi önemi olan diğer binalardan bazıları; Çorum- Belediye Binası, Taş Mağaza, Mecitözü- Askerlik Şubesi- Kültür Evi-Kent Müzesi, Mecitözü- Hükümet Binası, Mecitözü- Eski Özel İdare Binası, Kalınkaya Taş Ocağı, Gölpınar Su Bendi- Köşk Yeri, Eskiciler ve Dikiciler Çarşısı, İskilip- Taş Mektep, İskilip- Redif Kışlası da kentlere tarihi değer katan önemli yapılardır.

Çorum ili tarihi özellikleri ve buralardan çıkan yapıtların sergilendiği müzeler-Alacahöyük, Boğazköy, Çorum yanında doğal güzelliklerinden mağaralar Eski Ekin Mağarası, Elmalı Köyü- Gerdek Kaya Mağarası, Büyük Laçin Mağarası, Kapılı Kaya Mağarası, Molla Hasan Kadıderesi Mağarası, Mescitli Mağarası Yeni Kışla Mağarası, Cemilbey- Alköy Mağarası, Sazak Mağarası, Kılıçören Köyü- Böğdüz Kılıçören Mağarası ile İncesu Kanyonu, Kargı İlçesi yakınlarındaki kampçılar için vazgeçilmez bir alan Eğinönü- Kargı Yaylası ve Göleti, Kargı- Abdullah Yaylası, İskilip yaylaları- Elmabeli- Beşoluk ve Çiçekli- Osmancık -Başpınar ve Karaca yaylaları, Bayat- Bayat Kunduzlu ve Kuşcaçimeni yaylaları, Ortaköy- İncesu Köyü- İncesu Kanyonu, Çatak Doğa Parkı, Sıklık mesire yeri, parklar, Bahabey Çamlığı, Sağmaca Suyu, Gölün Yazı Sulak Alanı, İskilip-Karayanık Şelalesi, Kargı- Kızılcaoluk Şelalesi ile de dikkat çekici bir ildir.

6-2-1- Boğazkale- Hattuşaş- Boğazköy;

Çorum’a 82 km. uzaklıkta, Boğazkale İlçesi yakınlarında, büyük bir kaya ve terasa kurulu Hattuşaş’ta ilk yerleşimin Anadolu’nun yerli hakları tarafından MÖ 6000 yıllarına rastladığı yapılan araştırmalarla ortaya çıkarılmıştır. Ancak kentin kuzeyine ormanlık alanlara yerleşimin zorluğu, Hattuşaş’da yerleşimin az olmasına neden olmuştur. 

Sonraki yıllarda Tunç Çağı- MÖ 3000 yıllarında yerli kavimler arasındaki kaynaşmanın artması bölgenin gelişimini ve değişimini sağladığı için Hattilerin bölgeye yerleşmesini kolaylaştırmıştır. 

Kuzeyden Anadolu’ya giren Hititlerin bölgeye yerleşim süresince Hatti beyleri ile sürekli çatışma halinde olduklarını sonraki dönemlerde yazıya dökülen tabletlerden anlamaktayız.  

Tunç Çağı’nın geç dönemlerinde sürekli yerleşimin başladığı Hattuşaş, orta Tunç Çağı’nda gelişimini sürdürmüş ve özellikle MÖ 19- MÖ 18 yy. da Asurluların buraya bir Karum-alışveriş merkezi kurmasına neden olmuştur. 

Zamanla Hattilerle kaynaşıp onların pek çok özelliğiyle- dil, din, kültür vb.- yoğrulan Hititler eski Hatti topraklarının alanı kadar Büyük kalenin üzerine Büyük Kral’ın sarayını yapmışlar ve kentin etrafını yüksek surlarla çevrilmiştir. 

Daha sonra kentle birlikte kenti çevreleyen surlar da genişletilmiş, yerleşim yerinin büyüklüğü ve nüfusu iki katına çıkmıştır.

Kurulumundan bir süre sonra Hattuşaş hem siyasi hem de dini kültler açısından oldukça gelişerek Bin Tanrılı Kent adını almıştır.

MÖ 2000 yıllarından sonra Anadolu ve Kuzey Suriye’nin en önemli ulusu Hititliler tarafından yurt edinilen Hattuşaş kısa sürede başkent yapılmıştır. 

MÖ 1700 yılında Hattuşaş, Kuşşaralı Kral Anitta tarafından lanetlenmiş ve yıkılmış ama kentin sulak olması dolayısıyla yeni yerleşimciler tarafından yeniden ikametgâh olarak seçilmiştir. 

Daha sonra kalabalıklaşan ve cazibe merkezi haline gelen kent, Hattuşa’lı anlamına gelen Hattuşili adıyla tekrar başkent yapılmıştır. Yani Hattilerin Hattuşaş’ından Hititlerin Hattuşili’si yeniden doğmuştur. 

MÖ 1200 yılında Hititlerin egemenlikleri bölgede sona erince kent terk edilmeye başlamış, böylece Anadolu’da tunç çağı biterek demir çağına geçilmiştir. 

Bölge ve Hattuşaş daha sonra tekrar gelişim göstermiş, MÖ 7. ve MÖ 6. yy. da Galat, Helen, Roma ve Bizans dönemlerini yaşamıştır. 

18. yy. da Boğazköy adıyla bir Türk köyüne dönüşen Hattuşaş, Kral Kalesi içindeki saraylar, yönetim binaları, sayıları otuza yaklaşan tapınağı, çift sıralı olarak kenti çevreleyen 7 km.lik kent savunma surları, 7 kapıyla girilen ancak bunların en önemli üç kapısı- Aslanlı, 70 m.lik yer altı tüneliyle ulaşılabilen Yer- Sfenksli ve Kral Kapı- kent dışında yapılan dini merkezi Yazılıkaya Tapınağı ile son derece önemli bir tarihi merkezdir.

1894- 1952 yılları arasında yapılan kazılarda Hattuşaş’da kent kapıları, saray, tapınak ve sur kalıntıları, kale içi evler, çivi yazılı tabletler, kral kapıları, sfenksler, keramik buluntular, kral şatosu, antik yol, heykeller ve kabartmalar, anıtsal kapılar-Aslanlı Kapı, Kral Kapı, Yerkapı- kentte yapılan 5 tapınağın en büyüğü ve önemlisi, Aşağı Şehir’de ülkenin en yüksek tanrıları olan Fırtına Tanrısı Teşup ile Arinna’nın Güneş Tanrıçası’na adanmış, içinde sütunlu galerileri, rahip odaları, adat ve sunak yerleri, kurban kesme taşları olan etrafı erzak küpleriyle çevrili Büyük Tapınak, Hitit Büyük Kralı II. Şuppiluliuma’nın yaptığı işleri anlatan yazıtın bulunduğu Hiyeroglifli Oda, devasa boyutlarda tahıl ambarları, kısmen silinen Hititlere ait en uzun hiyeroglif yazıyı içeren Nişantepe Yazıtı gibi çok sayıda yapı açığa çıkarılmıştır. 

Anadolu’nun en büyük arşivine, on binlerce tablete sahip Hattuşaş ve Alacahöyük 2001 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınarak koruma altına alınmıştır.

6-2-2 – Boğazköy Müzesi;

Müzede yer alan topoğrafik harita ve kronolojik bir tablo ile ören yeri detaylandırılmaktadır.

Müzede yer alan çeşitli dönemlere ait yapıtların- kalkolitik, eski tunç, Hitit, Asur Ticaret Kolonileri, Frig, Roma ve Bizans dönemlerine ait- pişmiş toprak ve taş eserler, Akadça ve Hititçe yazılı Boğazkale tabletleri, devlet arşivi belgeleri, kanunlar, antlaşmalar ve yazışmaların yanı sıra dini ve edebi metinler bulunmaktadır.

Yazılıkaya- Tanrıça İştar Kabartması, Kral kapıdaki mulaj tanrı kabartması, büyük boy testiler ile kabartmalı ortostatlar, büyük boy gaga ağızlı testiler, çivi yazılı tabletler, mühür, baskılı pişmiş toprak bullalar, silindir ve damga mühürler, bronz baltalar, iğneler, taşçılık aletleri ile kalıplar ve fildişi dans eden tanrıça heykeli, üçlü tanrı grubu, pandantifler ve kabartmalı seramik parçaları, Frig- boyalı seramik kaplar, fibulalar, Roma- pişmiş toprak ve cam eserler, Bizans- kilise bronz malzemeler vb.– bir kısmı Ankara- Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde, bir kısmı Boğazköy Müzesi’nde, bir kısmı da ören yeri açık alanında sergilenmektedir. 

Ayrıca, 1986 yılından beri, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Hattuşaş, burada bulunan 31.519 adet çivi yazılı tablet arşivleri de 2001 yılından itibaren yine UNESCO-Dünya Belleği Listesi’nde yer almaktadır. 

Ören yerinde bulunan çivi yazılı tabletler halen İstanbul-Eski Şark Eserleri Müzesi, Arkeoloji Müzesi, Ankara -Anadolu Medeniyetleri Müzesi ile Çorum-e Boğazkale Müzelerinde korunmaktadır.

6-2-3- Boğazkale- Yazılkaya;

Yazılıkaya, Hattuşaş’a 2 km. uzaklıkta, MÖ 1300- III. Hattuşili zamanında, yerleşim yerinden oldukça uzak bir alanda, genellikle ilkbaharda yapılan yeni yıl kutlamalarında kullanıldığı düşünülen iki büyük galeriden oluşan Hititlilere ait önemli bir dini merkez-bir açık hava tapınağıdır. 

Tapınakta, kayalara oyulmuş, tapındıkları kişi, tanrı -tanrıça, hayvan, vb. resimleriyle süslü, bir dizi halinde 67 adet tanrı ve tanrıça, büyük galeride 69, küçük galeride 18 insan figürü ve çok sayıda hayvan ile değişik varlıkların kabartmaları görülmektedir. 

A odasındaki kabartmalarda dikkat çekici ayrıntılar; törensel giysiler içinde Büyük Kral IV. Tuthaliya, ana sahnede fırtına tanrısı ve güneş tanrıçasının ortak çocuklarının karşılaştığı sahne ile kayaların sağında bir dizi tanrıça, sol tarafında da tanrılar kesinlikle görülmesi gereken önemli detaylardır.

Ayrıca iki dağ tanrısı, dört dağ kütlesine basan bir yaban kedinin üstünde, pilili uzun elbiseli ve yüksek başlıklı Tanrıça Hepat ile elindeki topuzla Tanrı Teşup ilkbaharda yeni yıl kutlamalarında bereketi, yağmuru simgelemektedir. 

Tanrı Teşup’un arkasındaki kabartmada Tanrı Kumarbi ile tanrılar arasında Büyük Kral IV. Tuthaliya’yı korumak için ona sarılan  Tanrı Şarruma ile kralın adının hiyoroglif yazısı dikkat çekmektedir.

18 m. uzunluğundaki B odasının girişinde aslan başlı, kanatlı iki demon kabartması, Kılıç Tanrısı Nergal, onunla ilişki kuran geçit halinde orak biçimli kılıç taşıyan on iki yeraltı tanrısı ile  karşı duvarda Tanrı Şarumma’nın IV. Tuthaliya’ya sarıldığı ve ona yol gösterdiğini belirten kabartmanın karşısında IV. Tuthaliya’nın adını ve unvanını gösteren kartuş bulunmaktadır.

6-2- 4- Büyükkale ve Kil Tablet Kütüphanesi;

MÖ 13- MÖ 14. yy. da, Hattuşaş- akropolis- yukarı kent olarak kullanılan alana farklı yönlerden 3 kapıyla- İmparatorluk, Akropolis ve Yan- girilmektedir. 

Çeşitli yönlerde kayaların üstüneki üç kale-Nişantepe, Sarı ve Yenice– ile koruma altına alınan Büyükkale yapılarının çoğu MÖ 13. yy. aittir. 

Bu kalelerde bulunan oldukça tahrip olmuş Frigler zamanında da onarıldığı düşünülen 8.5 m. uzunluğunda hiyeroglif yazıtta Kral Şuppiluliuma’nın adı okunmaktadır. 

Bunlara ek olarak yapılaşmanın ilk dönemleri MÖ 14. yy. Yer- Sfenksli- Kapı yanındaki 70 m. uzunluğunda, korunma amacıyla yapılan dehliz- potenrn ile halen Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenen Kral Kapısı yakınında savaş tanrısı kabartması son derece dikkat çekici tarihi anıtlardır.

Büyükkale’deki akropolisin aşağı avlusu, kırmızı mermerle döşeli kral yolu, içinde adak eşyaları olan kutsal havuz, sekiz farklı yapı ile çevrili orta avlu, devlet agorası, yukarı avlu, tapınaklar, kutsal bölüm- adyton, dehlizler, kuleler, sfenks kabartmaları, kötü ruhları kovmak için ağızları açık aslanların kabartmaları bulunan Aslanlı Kapı, arşiv odası olarak kullanılan ve bilinen en eski kütüphane yer almaktadır. 

Arşiv odası- kütüphane 32 m uzunluğunda, iki katlı, merdivenle çıkılan katlarda bazıları yıkılmış ahşap raflarda 30 kil tablet ile 3300 mühürlenmiş killi toprak parçası- bullaların yer aldığı çeşitli odalardan oluşmaktadır.

Ayrıca Büyükkkale’ de, Frig dönemi MÖ 7. yy. ait çeşitli taş kalıntılar, kapılar da bulunmaktadır.

6-3-1- Alacahöyük- İmathöyük- Arinna;

Ankara’ya 165 km. Alacahöyük, Çorum’a 45 km., Boğazköy’e 34 km.uzaklıkta, Alaca ilçesi’e 14 km.olan Alacahöyük- İmathöyük Eski Tunç Çağı ve Hitit dönemlerinde çok önemli bir kült- dini tören ve sanat merkezi idi. 

Bölgenin en büyük höyüklerinden Alacahöyük, 277 m. genişliğinde, 310 m. uzunluğunda ve 20 m yüksekliğindedir. 

Çeşitli kültürlere ait 14 yapının bulunduğu Alacahöyük kazılarında, gerek bölge gerekse Anadolu tarihine ışık tutacak son derece önemli arkeolojik kalıntılar bulunmuştur. 

Bölgedeki demirciler kültlere ve kült dışı bugün her biri birer sanat eseri niteliğinde özellikle MÖ. 2000- MÖ 1300 Hititler dönemine ait olduğu varsayılan çeşitli objeler tarihi açıdan son derece önemlidir.  

Hititlerin en önemli kült merkezi Alacahöyük’te 4 uygarlık katına ait çok sayıda eser bulunmuştur.

Hititlerin Kralı Arinna adı ile tanınan Alacahöyük’teki 4 kültür tabakasında sırasıyla- MÖ 650, geç Frig çağı höyüğü, küçük evlerin olduğu katta seramikler, Hitit İmparatorluk çağı mabedi, büyük yapılar, özel- blok evler, sokaklar, büyük ve küçük su kanalları, şehir suru, biri kabartmalı ortastatdlarla- büyük taş blok, süslü sfenksli, diğeri poternli anıtsal kapılar, krallar ile soyluların mezarlarına süs eşyası koyan geç kalkolitik- MÖ 5000-MÖ 4000-MÖ 3500 kalkolitik- maden- taş dönemle, eski tunç çağına -MÖ 3200- MÖ 2500- MÖ 2000- MÖ 1200- ait Hatti ve Hitit uygarlığı dönemi altın, gümüş tunçtan yapılmış eşyalar, yine bu döneme ait 14 kral mezarı, ev kalıntıları, keramik kalıntıları, kiler, sokak kanalizasyonlar, süs eşyaları, kale çift kapılı tapınak, 

10 m. genişliğinde, kötülüklerden koruyan andezit taşlı sfenksli kapı kalıntıları, hiyoloğrif altın mühürle damgalanmış küpler, güneş kursu, ceylan- boğa figürleri çanak- çömlek, tabletler ve paralar, hanedan mezarları, özel olarak ayrılmış bir alanda toplanan intramural mezarlar, etrafı taşlarla örülü dikdörtgen mezarlar, ahşap hatıllar -kiriş- kapalı, damlarda kurban edilmiş sığır başları, bacakları yerleştirildiği görülmektedir. 

Alacahöyük’te Hitit Kralı Tuthaliya tarafından yaptırılan, Tanrıça Hepat -MÖ. 1240 adanan doğal kaynaklardan beslenen ve sulama amacıyla kullanılan 150 m. uzunlukta, 5 m. derinlikteki bir baraj da bulunmaktadır.

Ayrıca Kalınkaya Köyü’nde kayalık alanlarda Hititlerin mimari işlerinde ve heykel yaparken kullandıkları çeşitli boyutlardaki kayaların Roma döneminde de kullanıldığı saptanan Kalınkaya Taş Ocağı da önemli bir merkezdir. 

Ayrıca Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu -Osmanlı dönemlerine ait çok sayıda yapıt bulunmuştur.

Hititlerin en değerli yerleşim yerlerinden olan Alacahöyük’te yapılan kazılarda çıkarılan yapıtların bir bölümü de bölgenin ilk yerel müzesi Alacahöyük Müzesi’nde bir bölümü de Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir.

6- 4- 1- Ortaköy – Şapinuva;

Çorum’a 53 km. uzaklıkta, coğrafi konumu nedeniyle siyasi ve stratejik bir nokta- Çekerek Nehri- Göynücek Ovası ve Alaca Ovası arasındaki geçit yerleri- üzerindeki Ortaköy- Şapinuva, Hitit Devletinin en önemli yerleşimlerinden biri, askeri ve dini merkezdir.
Bölgede yapılan kazılarda 4.000 civarında çivi yazılı tablet, fragman-parçalardan bir arşiv, Hitit, Hatti, Hurri ve Akad dillerinde yazılı idari, askeri, dini ve fal metinleri bulunmuştur.

Ayrıca Ortaköy’de Orta Hitit dönemi- MÖ 14. yy. Taşmişarri- III. Tuthaliya ve Taduhepa kraliyet ailesi- arasındaki yazışmalar bölge ve Anadolu tarihi için çok değerli belgelerdir.

Halen devam eden kazılarda geleceğe geçmişten ışık tutacak daha çok sayıda tarihi belge ve bilgiye ulaşılacağı varsayılmaktadır.

Ayrıca Ortaköy yakınındaki İncesu kanyonunda, kaleye bakar konumda, tahta oturmuş, sol elinde bir aslan yavrusu tutar şekilde kayaya oyulan Helenistik dönemin en büyük, 1.5 m. yükseklikteki Kybele Kaya Kabartması son derece önemli tarihi bir anıttır. 

Ortaköy- Şapinuva’nın Hitit döneminde, doğal güzellikleri, çeşitli bitkilerle çevrili sulak alanları nedeniyle sıklıkla ziyaret edildiği düşünülmektedir.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top