AĞRI

1-Ağrı;

Coğrafi;

Komşular;Ağrı ili Iğdır, Kars, Erzurum, İran, Muş, Bitlis, Van ve doğusunda İran sınırı ile çevrilidir.

Yüzölçümü; 11.376 km2.

İlçeler;Diyadin, Doğubayazıt, Eleşkirt, Hamur, Patnos, Taşlıçay, Tutak ve Merkez ilçe Ağrı.

İklim; Karasal ikliminin en sert görüldüğü kentlerden biri olan Ağrı’da soğuk ve don olaylarının etkisiyle geçen uzun kış aylarından sonra yağışlı ilkbaharın ardından oldukça sıcak, kurak ve kısa bir yaz gelmektedir.

Bitki Örtüsü; Türkiye’nin en yüksek yerleşim yerlerinden, ülkenin çatısı Ağrı, denizden 1640 m. yükseklikte bir kenttir. 

Başta 5165 m. Büyük Ağrı olmak üzere  4049 Süphan ve 3896 m. Küçük Ağrı, 3340 m. Kösedağ, 3533 m. Tendürek,  ve 3000 m. altında en bilinen dağı Bubi  ile % 46 sönmüş volkanik dağlarla çevrili Ağrı ili ve çevresine ulaşılan en önemli geçit Saç Dağı Geçidi’dir.

Bu dağların üzeri %18 plato, %7 yayla ve alçak kesimlerindeki % 29 ovalar –Ağrı, Eleşkirt, Diyadin, Patnos, Doğubayazıt ve Tutak ovaları–  Fırat’ın kollarından Murat Nehri, eriyen kar sularıyla beslenen çok sayıdaki küçük ırmakla sulanmaktadır.

Volkanik topraklara sahip Ağrı’da yağışların az, ısının çok düşük olması nedeniyle dağlar ve ovalar son derece çıplaktır. 

Bu yüzden Ağrı topraklarının % 80’i tarıma elverişli değildir. 

Sulak alanlarda genellikle söğüt ve kavak ağaçları yetiştirilirken il topraklarının ancak 20’si mera ve otlak olarak kullanılabilmektedir.

Ulaşım; Ülkenin her yerinden karayolu ve demiryolu ile kolaylıkla ulaşılan Ağrı’ya İstanbul ve Ankara’dan  uçak seferleri de bulunmaktadır. 

Tarihi;

Adını yakınındaki Anadolu’nun en görkemli efsanevi dağı 5165 m. Ağrı’dan  alan kent

1640 m. yükseklikte bir platoda yer almaktadır. 

Orta Asya’dan Anadolu’ya geçen kavimlerin geçiş yolu üzerinde yer alan Ağrı, pek çok uygarlığa kapısını açmasına karşın ulusların denizlere ulaşma arzuları yüzünden uzun süreli yurt olmamıştır.

Paleolitik dönemle başlayan Ağrı ilinin tarihi daha sonraki dönemlere özellikle tunç çağına ait çeşitli araç- gereçlerden Mezopotamya ile yoğun ilişkileri olduğu belirlenmiştir. 

Kentin ilk sürekli yerleşimcilerinin MÖ 3000- MÖ 1340- MÖ 1200 Hurri, MÖ 1500 Mitanni ve Hititler iken daha sonra bölge ile kentin en uzun süreli uygarlığı MÖ 825- MÖ 786 Urartular olduğu yapılan araştırmalarla saptanmıştır.

Daha sonra Ağrı ve çevresi MÖ 712 Kimmer, MÖ 708- MÖ 555 Med ve Asur, MÖ 680 Saka, MÖ 549- MÖ 331 Pers, MÖ 331- MÖ 323 Büyük İskender- Makedon, Helen, MÖ 247 Part, MÖ 331- MÖ 189 Selevkos, MÖ 189- MS 3. yy. Roma’nın ardından 4.yy. Hun Türkleri, Sasaniler, 8. yy. Bagratlı- Bagratuni Ermeni Krallığı’na ev sahipliği yaptığı arkeolojik kazılarda ele geçen belgelerden anlaşılmaktadır.

7. yy.’a gelindiğinde tüm Anadolu’da olduğu gibi Arap istilalarının bölgeyle birlikte kente de uğramasının sonuçları oldukça yıkıcı olmuş, çok sayıda bina ile tarihi yapı ve yapıt harap edilmiştir. 

Ağrı, 9. yy. ve 11. yy arası Bizans ve Araplar arasında el değiştirmiştir. 

Bölgeye gelen ilk Türk toplulukları- 872 Abbasi, 1071 Sökmenli Devleti, 1027- 1225 Ani Atabekleri, 1239 Cengizler ve 11. yy. da Selçuklular- olduğu kabul edilmektedir. 

1256- 1358 yıllarına gelindiğinde İlhanlılar ve Celayirliler kentle çevresine hakimken 13. yy Moğollar, 1405- 1468 Karakoyunluların ardından Akkoyunlu ve Safeviler de varlık göstermişlerdir. 

Daha sonra 1514 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı toprağı olan Ağrı’ya Şorbulak adı verilmiştir. 

1578 yılına kadar Osmanlı ve İran arasında el değiştiren kent, 1578- 1585 Van Eyaletine bağlanmıştır.

Kurtuluş savaşı sırasında Kazım Karabekir tarafından Karaköse olarak adlandırılan Ağrı’ya yoğun Ermeni nüfus Karakilise demiştir.

I. Dünya savaşı sırasında bir süre Rus işgalinde kalan bölge ve Ağrı, 1921 yılında Kars Antlaşması ile ülke topraklarına katılarak 1927 yılında da il yapılmıştır.

Ağrı ve çevresindeki tarihi yapılar ve doğal alanlar;  

1-2-1- Ağrı Dağı- Ararat- Kuh-i Nuh- Cebel- ül Haris-Gli Dağ; 

Ağrı Dağı’nın% 65’i Iğdır, % 35’i Ağrı sınırlarındaki  Doğubayazıt İlçesi yakınlarında  yer almaktadır.  

Ağrı Dağı, Büyük Tufan’dan sonra Nuh’un Gemisi’ne ev sahipliği yaptığı için zamanla efsanelere konu olmuştur. 

Aras ve Murat nehirleri arasında 5165 m. yükseklikteki Ağrı Dağı, İran’ın 16 km. batısında, Ermenistan’ın 32 km. güneyinde yer almaktadır. 

Avrupa’nın en yüksek noktası olan zirvesi buzullarla kaplı, sönmüş volkan Ağrı Dağı, 4000 m. ye kadar bazalt, daha sonra andezit lavlardan oluşmaktadır. 

Ağrı Dağı’nın doğu yüzünde 3896 m. yükseklikte Küçük Ağrı Dağı bulunmaktadır.  

Marco Polo’nun dağın büyüklüğü ve heybetinden etkilenerek kimsenin zirveye tırmanamayacağını belirttiği Ağrı’ya ilk kez 1829 yılında tırmanılmıştır. 

Halen yerli ve yabancı dağcılık sporuyla ilgilenen tüm dağcılar için tırmanış hedefleri arasında başı çeken ve dünyanın en önemli parkurlardan biri olan Ağrı Dağı, yaz-kış çok sayıda insanı bölgeye çekmektedir. 

Ayrıca bölgede tırmanışlar için her türlü gerekli konaklama, yardım, malzeme vb. kolaylıkla bulunabilmektedir. 

2004 yılında Milli Park ilan edilen ve çok uzak noktalardan bile görülebilen Ağrı Dağı bölgenin bir çeşit yol göstericisidir.

1-3-1- Nuh’un Gemisi-Cudi Dağı;

Şürbahar- Telçeker ile Üzengili- Meşar köyleri arasında bulunan doğal bir anıttır. 

Yerkabuğu gemiye benzeyen, fiziksel özelliği 165 m. x 50 m. x 13 m. ölçülerindeki Nuh’un Gemisi, heyelan bölgesi içinde yer almaktadır.

Halk arasındaki adıyla Cudi Dağı olarak adlandırılan anıt, inanışa göre Nuh Tufanı sırasında karaya oturan bir gemi olduğu varsayılmaktadır. 

1983 yılında, anıt doğal sit alanı ilan edilerek inceleme altına alınmıştır. 

1- 4-1- Doğubeyazıt- İshakpaşa Sarayı; 

Doğubayazıt’ın 5 km. doğusunda, ovaya hâkim yüksek bir tepede, sarp kayalar üzerinde yer alan saray, Çıldır Beyi Çolak Abdi Paşa ve İshak Paşa’ya ithaf edilmiştir. 

Çıldır Beyi Çolak Abdi Paşa zamanında 1685 yılında yapımına başlanmasına karşın yaklaşık 99 yıl sonra torunu Mehmet Paşa tarafından 1784 yılında tamamlatılabilmiştir. 

Ahıskalı ustalar tarafından yapılan 7.600 m2.alana sahip, tek, iki ve üç katlı farklı yüksekliklere  sahip sarayda 116 oda, cami, türbe, mescit, kümbet, surlar, iç ve dış avlular, divan, harem salonları, koğuşlar, aşevi, cezaevi, mahkeme salonu, toplantı, eğlence, erzak, cephanelik, uşak ve seyis odaları, hamamlar bulunmaktadır. 

Her odasında ocak, dolap vb. gerekli ve farklı işlevleri olan bölümleri olan saray toplam 366 farklı mekândan oluşmaktadır. 

Mimari detayları, malzemesi, işçiliği, ihtişamı, süslemeleri vb. eşsiz bir mimari ve sanat yapıtı olarak kabul edilen sarayın avlulara açılan kapıları ile özellikle Selçuklu tarzı anıtsal taç kapısında çok sayıda, birbirinden farklı bitki, geometrik kabartma süslemeleri de son derece dikkat çekicidir.

Çeşitli dönemlerde Osmanlı- Lale Devri’nin etkilerini yansıtan onarımlarda dönemin mimarisi, taş işçiliği ve oymacılığının izlerinin yanı sıra görkeminin arttırıldığı da gözlenmektedir.

1877- 1878 yılları arasında geçen Hicri 1293 yılına rastlayan ve 93 harbi olarak adlandırılan savaş sırasında, Rusların karargâhı olan saray, 1938 yılına kadar farklı amaçlarla kullanılmıştır. 

Daha sonra sarayın sakinleri Doğubayazıt ilçesine taşınmışlardır.

1-4-2- Doğubayazıt- Meteor Çukuru;

Doğubayazıt’a 35 km. uzaklıkta, Küçük Ağrı Dağı eteğinde, Gürbulak Sınır Kapısı ile Sarıçavuş Köyü arasında 1892 yılında gökten düştüğüne inanılan bir göktaşıdır. 

Tersiyer kalkerleri örten kalın, çatlaklı bazaltlar gece aniden büyük bir gürültü ve sarsıntıyla açılarak parçalanmış bu yüzden Gülveren Köyü kaynak suları da bir süre bulanık akmıştır.

80 yıl önce oluşan ve 35 m. çapında, 65 m. derinlikteki silindirik bir doğal kuyu olan meteor çukur, Alaska’dan sonra dünyanın 2. büyük meteor çukuru kabul edilmektedir.

1-4-3- Doğubayazıt- Urartu Kalesi;

Doğubayazıt’a 5 km. uzaklıkta Belleburç’ta bulunan kayalıklardaki kalenin yapım tarihi bilinmemektedir.

Yapılan araştırmalar ve içindeki Urartu mezarlarından kalenin yapım tarihinin MÖ 825 -MÖ 786Urartulara ait olduğu kabul edilmektedir.

Üç bölümü olan kalenin orta kısmında mağaralar ve bir de mabet kalıntısı bulunmaktadır. 

Antik dönemlere ait pek çok kalıntıya rastlanan kale ve çevresindeki surları da halen yıkık ve oldukça harap durumdadır.   

1-4-4- Doğubayazıt- Beyazıt- Eski Cami-Cami-i Gevher Digar; 

Eldeki bilgilerden I. Selim’in yaptırdığı varsayılan cami, Beyazıt Kalesi yakınındaki engebeli bir arazinin düzeltilmesiyle oluşturulan düz bir zemine inşa edilmiştir.

Karışık renkli- sarı, kahverengi, beyaz- kesme taştan kare planlı olarak inşa edilen caminin üzerini tek kubbe örtmektedir.

Cami, bölümleri- mihrap, beden duvarları, son cemaat yeri, giriş kapısı vb.- ile bütününde görülen mimari, işçilik, malzeme ve süslemesindeki sadelik ile dikkat çekmektedir.

1-5-1- Diyadin- Meya Mağaraları;

Diyadin’e 15 km. uzaklıktaki mağaraların geçmişte insanların çeşitli gereksinimlerini- korunma, barınma, ikamet, ibadet-kilise, mezar, su kanalları vb.– karşılamak için kullandıkları yapılan araştırmalarla ortaya konulmuştur.

Oldukça geniş bir alana yayılan yakın zamana kadar da kullanılan mağaraların aşağı katlara inen merdivenlerinin ilk ne zaman kullanılmaya başlandığı konusundaki çalışmalar halen sürmektedir.

1-5-2- Diyadin- Tendürek Dağı;

Tendürek Dağı, Diyadin ile kaplıcalar arasında kalan bir bölgede yer almakta ve en son patlaması 1855 yılında görülen, sönmüş bir volkandır.  

3514 m. yüksekliğindeki dağı üzerinde tandıra benzeyen sıcak çukurlardan dolayı Tendürek olarak adlandırılmaktadır. 

Tendürek Dağı, Murat Nehri’nin de ilk çıkış yeri olan kaynak suları, mineralli sıcak su gözeleri ile görenleri büyülemektedir. 

Yazın yayla olarak kullanılan dağın tepesinde bir de göl bulunmaktadır.

1-6-1- Patnos- Aznavur Kalesi;

Patnos’un 2 km. kuzeyindeki Aznavur Tepesi’nde yer alan kale  MÖ 825- MÖ 786 Urartular döneminde yapılmıştır.

Kalenin duvarları Urartu kralları MÖ 810- MÖ 786 Kral Menua, toprak kısmı da MÖ 830 -MÖ 810 Kral İşpuini tarafından inşa ettirildiği yapılan araştırmalarla ortaya çıkarılmıştır. 

Dönemin yapı malzemeleri ve mimarisinin görülebildiği kale geçmişten günümüze önemli bir tanıktır. 

1-6-1- Taşlıçay- Balık Gölü; 

Balık Gölü,Taşlıcay’a 26 km. uzaklıkta, Ağrı’nın kuzeyinde, 2241 m. rakımıyla Anadolu’nun en yüksek lav set gölüdür.  

Balık Gölü’nün 34 m2. alanı ve 37 m. derinliği bulunmaktadır. 

Balıkları ile ünlü gölde tatlı, temiz suyunda sazan ve  özellikle kırmızı pullu alabalıklarda üretilmektedir.

Halen sularından içme ve kullanım amaçlı yaralanılan göl, çevresindeki pınar, dere ve yer altı sularıyla beslenmektedir. 

Çevresinde tarım alanları, otlaklar, kuş besleme alanları bulunan gölün eşsiz doğa manzarasının yanında plaj ve tesisleri bulunmaktadır. 

Ayrıca Eski Doğubayazıt, Giriktepe antik kentleri, Kudret Köprüsü, Doğubayazıt- Hamur Deresi, Buz Mağarası, Kaleler– Tokluca, Kan, Diyadin, Havaran, Şoşik, Kız, Küpkıran- Harabe Göl, Toprakkale- Karbegöl Kaleleri ile Toprakkale Cami, Üç Kümbetler, Sürmeli Mehmet Paşa ve Ahmedi Han Türbeleri, Doğubayazıt- Hamur Kümbeti, Karagöz Kilisesi, Üç Kilise, Şir Şivar Tepesi, Aznavur Tepesi ile kaplıcaları bölgede diğer görülmesi gereken önemli tarihi ve doğal merkezlerin başında gelmektedir.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top