Şanlıurfa’ya 22 km uzaklıktaki Örencik Köyü yakınında, denizden 770 m yükseklikte, batısında Fırat Nehri ve Şanlıurfa, kuzeyinde Toroslar ve Karacadağ, güneyinde de Suriye sınırına kadar uzanan Harran Ovası, Germuş, Kaşmer ve Tektek dağlarına hâkim 1400 yıllık kireçtaşı tepesinde yer alan Göbeklitepe pek çok açıdan- kurulum tarihi, şekli, anıtları, yerleşim yerleri vb.- tarihin sıfır noktası kabul edilmektedir.
Milattan 12 bin yıl önce başlayan ılıman iklim koşulları Anadolu’da verimli toprak alanlarının oluşmasına neden olduğu için nüfus da artamaya başlamıştır. Artan nüfus Çatalhöyük ve Göbeklitepe’deki kazılarla MÖ 11 bin 500- MÖ 5500 Neolitik dönemde ilk köylerle kalıcı yerleşim alanlarının kurulmasına, toplumsal yapının gelişerek topluluk bilincinin doğmasına, diğer topluluklarla iletişim kurularak topluluklar arası kurallar konulmasına ve gelişmiş bir sosyal düzen içinde yaşam sürülmeye başlanmasına tanık olunmaktadır.
Ayrıca ilk işçilik faaliyetleri ve iş bölümü de bu dönemde başlamıştır.
Yine bu dönemde küçük boyutlu konutlarda çoklu odalar, işlikler, dini yapılar, dikilitaşlarla ilk mimari eserler var edilmiştir.
Arkeolojik çalışmalarda ölü gömme gelenekleri, büyük oyuklar, çakmaktaşı, kireçtaşı, ahşap ve kemik aletler, balta, keser, taş vb. ile boncuk ve gerdançelerin kullanımlarındaki değişimlerin tarihsel süreci görülmüştür.
Günümüzden yaklaşık 12 bin yıl önce henüz levant- avcı toplayıcı toplumun bitki ya da hayvanı evcilleştirip, yabani buğdayı hasat ettiği de saptanmıştır.
Toprağa yerleşen insan, ihtiyacı olan konut binaları ile yuvarlak biçimli tapınakları döneme göre son derece ileri teknikle yapmış. Ayrıca insan elinden çıkan megallitik (bir yapı veya anıt oluşturmak amacıyla kullanılan büyük bir taş) yapılar, ritüel aktiviteler için alanlar tarihin en eski mimari yapıları kabul edilmektedir.
Bu yapılardaki döneme ait ilk izleri güneyde Mureybet, kuzeyde Körtik Tepe ve Hallan Çemi’yi de içine alan geniş bir coğrafyada görmek mümkündür. Bu izler sembolik- ikonoğrafik geleneğin kanıtları sayılmaktadır.
MÖ 9500- MÖ 7800 ilk dini mekanların yapılması çanak çömlek öncesi döneme ait dinler tarihinin başlangıcı kabul edilebilir.
Son zamanlarda kazı çalışmalarına ağırlık verilen Göbeklitepe’de içinde 3m -6 m yükseklikte, çevredeki kireçtaşı ocaklarından alınan malzemelerle 40ton – 60 ton ağırlıkta çeşitli sembollerle süslü insana benzeyen figürler -gövde, kola, bacak, duruş, kıyafet, takı vb.– ile T biçimde yerleştirilen dikilitaşlar/ sütunlar bulunmuş ancak yapıların çatılarının olup olmadığı henüz saptanamamıştır.
Çöküntü alanlardaki 9 anıtsal yuvarlak- oval yapı, 20 kadar dini bina, tepe ve yamaçlarda da daha küçük boyutlu dörtgen biçimli çok sayıda bina ortaya çıkarılmıştır.
Henüz tabanlarına tam ulaşılamayan yapılardan en iyi korunanı erken ya da çanak çömleksiz döneme ait olduğu düşünülen 20 m çapındaki oval yapıdır. Tabanı terazzo denilen harçla kaplı yapının merkezindeki 2 dikilitaş ana kayaya oyulu 15 cm’lik kaideye yerleştirilmiştir.
Duvarın içinde daha küçük 12 dikilitaş da düzenli aralıklarla oturtulmuştur. Duvar sıvalarının iyi olması yapının kapalı olduğunu ve bazı dikilitaşların çatıyı desteklediğini düşündürtmektedir.
12 bin yıl öncesine ait 100- 150 adet insan heykelciği, yaban domuzu, yılan, akrep, akbaba, sığır, turna, ceylan, örümcek, akrep, kuşlar, yaban öküzü, leopar, turna, kedigiller ve ördek kireçtaşı kabartmalar I biçimli semboller, simetrik desenler, çakmak taşından ok uçlarına ulaşılmış olması ve tüm bu yapıtlardaki gelişmiş işçilik ayrıntıları dikkate değer niteliktedir.
Bulunan hayvanların farklı yapılar içinde farklı oranlarda yapıldıkları görülmektedir. İşlemlerle bezeli anıtsal mimari öğelerine başka bir yerleşim yerinde rastlanmamış olması ise çok ilginçtir.
Özellikle D tapınağında MÖ 9500- MÖ 8500 yıllarına ait olduğu düşünülen 6 m yüksekliğinde ve 30 ton ağırlığındaki T stilleri, insan uzuvlarına benzeyen şekillerle kutsallığı sembolize eden hayvan figürleri- yaban domuzu, yılan, akrep, akbaba, sığır, turna, ceylan, örümcek, akrep, kuşlar, yaban öküzü, leopar, turna, kedigiller, yılan, tilki -dikkat çekmektedir.
Taşınabilir nesnelerdeki benzer tasvirlere Nevali Çori ve Körlük gibi Neolitik yerleşim yerlerinde de rastlanmaktadır.
Muhtemelen insan toplulukları yılın belli dönemlerinde bir araya gelerek şölenler ve törenlerle sosyal bağları güçlendiren dini toplantılar yapmaktaydı. T biçimli dikilitaşların da bu amaca hizmet eden anıtsal yapılar olduğu varsayılmaktadır.
Henüz ilkel aletlerin bile kullanılmaya başlanmadığı bir dönemde bu dini yapıları kimler, nasıl ve ne için yaptılar,, nasıl yaşadılar vb. pek çok bilgiye kazı çalışmalarıyla ulaşılarak ilk yerleşik toplumdan bugüne değişen sosyal, dini, mimari ve tarımsal gelişimler ortaya çıkarılacaktır.
MÖ 8000-MÖ 7800- MÖ 5500 ekonomik geçim kaynağı çoklu tarımın yanında Göbeklitepe’nin sosyal yaşamının ilk hareketleri dünya tarihi açısından devrim niteliğindedir.
Toplayıcılıktan kademeli olarak karmaşık bir süreçle tarıma geçen insanlığın tarımı keşfetmesiyle yabani tahıl tohumlarının ekiminin yapılması zaman içinde bu tohumların genetik değişikliğe uğraması, yabani otların kültür bitkisine dönüşmesi tarihin en önemli tarımsal faaliyetleri kabul edilmektedir.